Cenaze işlemleri sonrası eve dönmek için hazırlanıyor Jimin. Gerçekten yorgun bir gün geçiriyordu. Tekrardan çalan telefonuna baktı. Parlak ekranda gördüğün kadarıyla tanımadığı bir numara arıyordu. o mektupçu adam olduğunu sandı ancak gelen arama hastanedendi. Jimin aramayı onayladığında yine aynı kadının sesini duydu. korku tüm bedenini ele geçirmişti. Aynı şeyleri duymak istemiyordu ancak kadın söze başlamıştı bile
-bay Park Seokjinin sevgilisi namjoon intihar etti. Cenaze işlemleri için bir tek size ulaşabildik.
-Geliyorum.
Daha fazla konuşamadı. Boğazında düğümlenen şey bir türlü çözülmüyordu. Sesi kesilmişti. Öksürerek kendine geldi. Jinin annesi ağlayarak jiminin koluna yapıştı. Katili bulması için yalvardı. Jimin sadece sustu. Şu anlık kimsenin haberi yoktu ancak Yoongi şu anda namjoonun veda mektubunu cebine sokuşturuyordu. Onlar cenazede jini anarken, Yoongi veda mektubunu saklıyordu.
Jimin hastaneye gidip namjoonun cenaze işlemlerini başlattı. İki dostunu ardarda kaybetmişti. Gözyaşlarını minik elleri ile sildi Namjoon çok iyi birisiydi. Sokakta aç kedi köpek bırakmamış, kazandığı parayı bağışlamış bir insandı. Sevgilisinin ölümü yüzünden intihar etmesi jiminin hüzünlenmesini sağlıyordu.
Yine de akmaya devam eden zaman, işe gitmesi gerektiğini vurguluyordu. Tek başına yaşadığı için pek masrafı yoktu. Aile yadigarı evinde bir tek fatura ödüyordu. Çalıştığı cafenin cömert müdürü sayesinde fazlaca birikmişi vardı. Bu birikimlerin cenaze hizmetlerine gitmesi gurur kırıcıyı.
Tüm gün masa silip, sipariş almıştı. Akşama doğru mesai bitince herkes gibi evine gitmişti. Gün zaten yorucuydu ki geceleri onu izleyen bir sapığının olması daha da yorucuydu. Üzerini hızlıca değiştirip yatağa uzandı. Bu sefer yastığa bırakılmış zarfa rahatça uzandı. Bu mektup alma olayı çok doğalmış gibi sakindi. Seslice okumaya başladı.
-Beni neden sevmedin Jimin? Namjoon bir veda mektubu yazmış. Onlara çok özendim. Bir gün bende sana yazmak zorunda kalırsam örnek alırım diye saklıyorum.
Sinirle kağıdı buruşturdu. Fırlattığı kağıt yerle buluşurken, göz kapakları da birbiri ile buluştu. Uyudu...yine hissetti onun gelişini. Üzerine örtü örtüp yanağından öpüşünü. Ama kalkamadı uykusu o kadar yoğundu ki kalkıp hesap soramadık.
...
Sabah saatlerinde çalan telefonu ile uyandı. Alarm sanıp ertelemek için eline aldığında ekranda Taehyung yazısını fark etti. Hemen aramayı onayladı. Karşı taraftan gelen telaşlı sesi duyunca gözleri büyüdü. Tae hep sakin bir insandı. Kesinlikle önemli birşey olmuştu.
- Jimin! Jungkookun evi yanıyormuş. Arabadayım şimdi oraya gidiyorum.
- Jungkook... o evde mi?
Jimin telefondan gelen hıçkırık sesleri ile cevabını almıştı. Sadece telefonu kapattı. Daha fazla konuşamadılar. Tae arabada deli gibi ağlıyordu. Bindiği arabayı bile sevgilisi jungkooka aitti. Hız sınırını aşmıştı. Evin önüne gelince aracı durdurmayı denedi. Ancak frenler tutmuyordu. Evin önündeki iskeleye doğru hızla ilerlemek zorunda kaldı. Frene bassa da duramıyordu. Aracın ön tekerlekleri suyla buluşunca imkansızı anladı. Oradan kurtulması imkansızdı.
En azından sevgilisinin ölümünü görmemiş olacaktı. Arka tekerlekler de suya batınca açık camlardan içeri su dolmaya başlamıştı. Ağlamaktan çözüm üretemiyordu. Tae telefonu tekrar eline aldı. Jimini aradı. Hemen açılan telefona fırsat vermeden konuştu.
-jimin! Arabanın frenleri tutmadı. Araba durmadı! Ben denize düştüm. Eğer ölürsem söyle! Jungkooku çok seviyorum!!!
- Ne denizi Tae? Korkutma beni.
- kendine iyi bak Jimin...
Telefon suya değince başta cızırtılı sesler geldi. Ardından düzenli gelen nefes sesleri son buldu. Jimin bindiği taksiye jungkookun evini söyledikten sonra polisi aradı. İskeleden düşen araç ihbarını verdikten sonra oda başladı ağlamaya. Yol boyu gözyaşları hiç dinmedi. Taksi durunca parayı verip indi. Üç itfaiye aracının yangını söndürmeye çalıştığını gördü. Zaten pek birşey kalmamıştı. Jimin koşarak izleyen adamlardan birine sordu.
- içerden biri çıktı mı?
Cevabının olumlu olmasını çok bekledi. Jungkookun evden sağ çıktığını duymayı bekledi. Ancak adam sadece eliyle köşeyi gösterdi. Jimin gördüğü ambulansa doğru koştu. Tek istediği arkadaşını görmekti. Gördü de...
Yüzü yanmış, kolları kan içinde kalmış genci ceset poşetine koyuyorlardı. Elleri titreyerek gencin saçlarını okşadı. Biliyordu, yangının çıkış nedenini. Lanet sapığını suçladı. Telefonu çaldı. Polis numarasını görünce bekletmeden açtı. O esnada önünden iki polis aracı geçti. Tok bir ses olay yerine vardıklarını arama kurtarma ekiplerini bekledikleri söyledi. Yavaş adımlarla iskeleye yürüdü jimin. Onunla aynı zamanda arama kurtarma ekipleri de ulaştı.
İki saatlik arama sonucunda dalgıçlar tuttukları bir cesetle su yüzeyine çıktılar. Araba vinç yardımı ile karaya taşındı. Taehyung ise morga götürülmek üzere hastaneye götürüldü.
Mektupçu Min Yoongi aracın fren sistemine karışacak karar delirmiş miydi?
Birisinin evini ateşe verecek kadar deli miydi?
Jiminin karşısına çıkmak için kaç günü vardı? Çıktığı gün ölmeyi kabullenebilecek miydi?