~4

29 7 0
                                    

Elena Wociet

"Yanlış yöne gidiyorsun Elena. Vampirler diğer tarafta. Hissediyorum."

"Bir cadı ve bir vampir sence iki baş vampir ve vampir sürüsüyle baş edebilir mi?"

Yaklaşık yarım saattir yoldaydık ve ne Carval Elisa'nın başından geçenleri anlatmıştı ne de ben onu arabadan atmayı başarmıştım.

"Onu kurtarmayı tabiki de başaramayız ama en azından yerlerini biliriz. Sen böyle uzaklaşmaya devam ettikçe onları yakında hissedemeyeceğim."

Araba sürdüğümü es geçerek elimle yüzümü sıvazladım.

"Ben bir cadıyım gerizekalı. Onları istediğim zaman bulabilirim."

Carval sessizliğe bürünürken arabayı nereye sürmem gerektiği, ne yapmamız gerektiği gibi sorular aklıma geliyordu ama cevapları yoktu. Elisa'yı kurtarmam imkansıza yakındı. Bana yardım edecek kimseyi bulamazdım.

Kendi başımızın çaresine bakmalıydık. Yine.

"Lucian, yani Baş vampir ve Elisa'nın arasında değişik bir şey vardı. Lucian neden olduğunu bilmediğim bir şekilde Elisa'ya zarar veremiyordu."

Birden konuşmasıyla istemsizce irkilmiştim. Sesi kısık olmasına rağmen.

Arabayı yavaşlatmış, dikkatimin büyük çoğunluğunu Carval'a vermiştim.

"Lucian, Elisa'ya zarar veremiyor derken, ona karşı-"

"Hayır hayır. Öyle bir şey yoktu. Bu farklıydı. Sanki... Sanki onu korumak zorundaymış gibiydi."

"Nasıl... Vampir oldu?"

"Lucian kendi isteğiyle o kanı içmesini istiyordu. Bunun için çok çabaladı. Hatta zindana bile kapatmıştı. Elisa kabul etmişti ama son anda kaçtı. Lucian... Onu seninle tehdit edince mecburen içti."

Zaten yavaş giden arabayı aniden durdurdum. Kardeşim, benim yüzümden bir vampirdi. Gözlerime dolup taşan yaşlarla birlikte kendimi bırakmış sarsıla sarsıla ağlamaya başladım.

"Benim yüzümden..."

Elisa Wociet

Nefessiz kalmışcasına derin ve sesli bir nefes alarak açtım gözlerimi. Hala derin derin nefesler alırken aklımın bulanıklığı yüzünden bazı şeyleri hatırlamak ve kavramak imkansıza yakındı.

Dakikalar sonrasında kendime gelmiştim ama hala nefeslerim derin ve sesliydi.

Elena!

Umarım o da yakalanmamıştır. Umarım büyüm işe yaramıştır.

Düzelen nefesimle direseklerimden destek alarak sırtımı kaldırdım. Marina'nın evinde olmalıydım. Geri getirmişler beni.

Yattağım yerde tamamen kalkarak ayaklarımı aşağı sarkıttım. Ayakkabılarımı çıkardıkları için çıplak ayaklarım soğuk parkeye değince ürperdim.

Kısa sürede alıştığımda odadan çıkmak için kapıya yürüdüm. Büyük ihtimalle kilitliydi kapı ama bir şekilde uyandığımı anlamalılardı.

Kapının kolunu aşağı indirdiğimde beni şaşırtarak kapı açıldı. Küçük adımlarla çıktım. Evin yapısı hala hatırladığım gibiydi.

Uzun koridor boyunca diğer odaların kapısı, koridorun sonundaysa salon olmalıydı. Evden hiç ses gelmiyordu.

Salona girdim. Karşımda genişce ayna ve komodin vardı. Aynaya ilerledim. Saçlarım dağılmıştı. Elimle tarayıp biraz düzelmesini sağladım. Aynadan yansıyan komodinin üstündeki kutu dikkatimi çekti. Üzerinde adımın yazdığı kutuyu açtım. Şaşırmamıştım çünkü Lucian'ın koyduğunu biliyordum.

Bir Melez'in Hikayesi:Elisa WocietHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin