Paintball

1.2K 90 5
                                    

Herkes merhaba! 4 gün önce yazdığım ve 2 gün önce gelmesi gereken bölümün neden şimdi geldiğini soruyorsanız, telefonum servisteydi ve bu bölüm telefonumda kayıtlıydı. O nedenle geç geldi. Ama geç gelmesine deydi bence. Ayrıca sizi harika bir sezon finali bekliyor. Ve yeni bir hikayeye başlıyorum. Onunla ilgili detayları sonra vereceğim. Sezon finaline kadar 3 böşüm daha var ve sezon finali 15 Temmuz falan olucak. Sizi seviyorum, iyi okumalar💜💜


Cumartesi sabah uyandığımda beni belimden kavramış olan bir kol farkettim. Yan tarafta ise Nash ve Lexi ikilisi uyuyorlardı. Diğer çocuklar ise gitmiştiler.

Yüzümü çevirdim ve Matt'i gülümserken buldum.

" Günaydın! ".

" Günaydın. Galiba uyuya kalmışım. ".

" Ah evet, hayatımın en güzel uykusuydu. ".

" Neyse ben artık gidiyim. ".

" Bekle! Uhm, haftasonları dans dersleri yok. Belki birşeyler yaparız. ".

Belirsizce kafamı salladım ve Lexi'yi uyandırmadan odadan çıktım. Kendi odama doğru yürüdüm ve kapıyı açtım. Dün gece olanlar aklımdan çıkmıyordu. Parfümünün kokusu hala burnumdaydı. Odanın ortasında sevinçle döndüm. Ardından duşa girip hızlıca saçımı ve vücudumu yıkadım. Hemen duştan çıkıp kurulandım, saçımı taradım, yüksek bel buz mavisi şort, şortumun içine soktuğım beyaz bir t-shirt ve Tomslarımı giydim. O sırada odaya Lexi girdi. Kendisini yatağa attı ve gülmeye başladı.

" Ne var? ".

" Ah tanrım, Nash ile sarmaş dolaş bir şekilde uyuduk!! ".

" Senden gerçekten hoşlanıyor. ".

" Öyle mi? ".

" Kesinlikle. ".

Yüzündeki gülümsemeyi düşürmeden banyoya girdi. Ardından toz pembe bir şort, beyaz bir t-shirt ve toz pembe Vanslerini giydi. Ardından telefonundan Feelin Myself'i açtı ve odada manyaklar gibi dans etmeye başladık.

Up in the club is where you find me

Kapının çalındığını duyunca üstünde zıpladığım yataktan inip kapıyı açtım. Kapıdakiler çocuklardı.

" Kahvaltıya inmek ister misiniz? ".

" Tabi, bir saniye. ".

İçeri girip müziği kapadım. Telefonlarımızı kapıp Lexi'yle çocuklara katıldık.

Kahvaltı salonun köşesindeki bir masada kahvaltılarımızı ediyorduk. Reçelli ekmeğimden bir ısırık aldım.

" Bugün ne yapsak? ".

" Sinema? ".

" Hava kapalı bir alanda 2 saat harcamak için fazla güzel. ".

" Paten kayma? ".

" Henüz insanlık buna hazır değil. ".

Reçelli ekmeğimden bir ısırık daha alıp düşünmeye başladım.

" Buldum! Paintball! ".

" Olabilir aslında, yakınlarda bir paintball sahası var. Ne dersiniz, gidelim mi? ".

Matt'in bu söylediği üzerine bir çocuk gibi sevinçle ellerimi çırptım.

10 dakikalık bir yolculuk sonrasında paintball sahasına vardık. Arabadan inince bizi orta yaşlarda bir adam karşıladı. Ödemeyi yaptıktan sonra üniformalarımızı giydik ve silahlarımızı aldık. 2 gruba bölündükten - Matt, ben, JackG, JackJ, Carter, Cameron / Nash, Lexi, Shawn, Aaron, Taylor - sonra oyuna başladık.

Her grubun bir kalesi vardı ve oyuncuların görevi vurulmadan karşı takımın kalesine tırmanıp bayrağı almaktı. Ben sahanın en tepesine tırmanıp bir ağacın arkasına saklanıp Carter'ın Taylor tarafından vuruluşunu izledim. ( Hunger Games mübarek ) Ardından Lexi'nin arkamdan geldiğini görünce koşmaya başladım. Çalının arkasına girdim. Beni bulamayınca tepeden indim ve hızlı bir hareketle Aaron'ı vurdum. Arkamı dönünce Nash'i gördüm. Sıçtık.

Bizim takımın tek canlısı olarak karşı takımın Shawn ve Nash'ine karşı yarışıyordum. İkisinide peşimden koşarken hızlı bir depar attıp kalelerine tırmanmaya başladım.

" Beni yakalayamazsın Grier. ".

Kalenin en tepesinden bayrağı kaptım. Yüzümdeki gülümsememle aşağı indim.

" Yakalayamayacağını söylemiştim. ".

Üstümüzü giyindikten sonra tekrar arabaya bindik ve McDonalds'a doğru sürmeye başladık.

" Unutmayın, kaybeden takım öder. ".

❃✧❃✧❃✧❃✧❃✧❃✧❃✧❃✧❃

Otele yorgun bir şekilde vardık. Herkes uyuyacağını söyleyerek odalarına çıktılar. Nash ve Lexi'de yukarı çıkmıştı. Sadece ben ve Matt hala havuzun yanındaki şezlonglara yatmış yıldızları izliyorduk.

" Çok güzel bir gündü. ".

" Bencede. Çok eğlendik. ".

Matt'in ay ışığında parlayan yüz hatlarını sanki eşsiz bir tabloymuş gibi izledim. Ardından kafasını çevirince göz göze geldik. Utançla kızardım.

" Ben... ".

Matt beni susturdu.

" Birşey söylemene gerek yok. ".

Ardından üzerime eğilip dudaklarıma küçük, masum bir öpücük bıraktı. Ne yapacağımı bilmiyordum. Şaşkınlıkla Matt'e baktım. Bu sefer kızaran o olmuştu.

" Ben... ".

Onu susturdum.

Birşey söylemene gerek yok...







DancerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin