-Nefes! Hadi uyan kızım. Saat 7 oldu, geç kalacaksın. Kime diyorum ben? Nefes!
-Tamam anne. 5 dakika daha!
-Bana bak, 5 dakika içerisinde sofranın başında oldun oldun, olmadın geliveririm oraya terliği yersin kafana. Çabuk kalk, çabuk! İlk günden geç kalacaksın işe!
Ah Besime Sultan, hatırlatmasan olmazdı. Sahi, ciddi ciddi işe başlıyordum ha? Aman ne büyük bir mutluluk(!) İş demişken... Dün gece Altaylar şirketinin bana teklif etmiş olduğu mimarlık işini kabul ettikten sonra Tahir'in suratının almış olduğu ifade neydi öyle? Ah, o suratının almış olduğu ifade... O ifadeyi dün geceden beri unutamıyordum. Hele son sözümden sonra odanın kapısını çarpıp bir gidişi vardı ki... Neyse ki sonra beni unuttuğunu anlamıştı ki geri dönmüş ve kolumdan çekiştire çekiştire eve bırakmıştı beni. Hem de tek kelime etmeden! Aman, ben de çok meraklıydım sanki kendisinin sesine(!)
-Nefes! Sen hala yatıyor musun yoksa? Kime diyorum ben? Şimdi geliyorum ora- Bak kapı çaldı, hemen üstünü değiştirip iniyorsun aşağıya, almayım sabah sabah ayaklarımın altına!
Dün artist artist sıralıyordun Tahir'e o lafları. Noldu Nefes? İş çalışmaya gelince mi yataktan çıkmaz oldun? Bi dakika ya? Bu benim iç sesim olamaz. Hey! Çabuk kaybol nereden geldiysen. Bana bir tane iç ses yeter. Hah! Zaten deliydin, hepten delirdin! Hemen kalk Nefes, yoksa bu beynindeki seslerin sonu gelmeyecek.
-Nefes!
-Geldim anne!
Elimi yüzümü yıkadıktan sonra derhal gardılopumun başına geçtim. Resmi giyinmek pek de bana göre değildi ki dolabımdaki çoğu kıyafetin sportif olmasından açıkça anlaşılabilirdi. Neyse ne dedim ve ispanyol bir pantalon ve siyah bir ceket aldıktan sonra kombinimi tamamladım. İlk iş günü için gayet ideal olduklarını düşünüyordum. Odamdan çıkmadan önce ise çalışacağım şirketin, mimarlarına giyim konusunda esneklikler yapıyor olabilmesi için dua ettim ve adımlarımı mutfağa yönlendirdim. Patates kızartması kokusu alıyordum. En sevdiğim!
-Ya Besime Sul-
Lafımı ağzıma tıkayan, sabah sabah mutfağımda pişkin pişkin oturan, Tahir hödüğünden başkası değildi.
-Senin burada ne işin var ya!
-Aaa! O nasıl laf Nefes? Kaç yaşına geldin hala şu görgü kurallarını öğrenemedin be kızım. Ah, Tahir evladım. Sen O'nun kusuruna bakma. Hem sen iki saattir neredesin acaba? Biraz daha geç kalsaydın patates kızartması yerine terli-
Bu hödüğün yanında annem tarafından azar işitmek istemiyordum.
-Anne, tamam! Geldim işte.
-Hayret! Ben senin böyle bir güne hepimizden önce uyanmanı beklerdim. Ne de olsa Altaylar Şirketi'nin biricik varisi Fuat Sonar'la tanışacaksın.
Gözlerimi kıstım ve ilk dakikadan sinirlerimi bozmaya çalışan hödüğe baktım. Ancak bilmediği bir şey vardı ki bugün beni sinir edemeyecekti. Oyun mu oynamak istiyorsun Tahir efendi? Peki.
-Hiç uyuyamadım ki. Bütün gece döndüm durdum yatakta. Ekmeği uzatabilir misin?
-Dönmüş durmuşmuş. Ben o çocuğun...
-Efendim Tahir, duyamadım. Bir şey mi dedin?
Ağzının içinde sinirle bir şeyler homurdandı ve yüzüme bile bakmadan ekmeği bana uzattı.
-Ben de öyle tahmin etmiştim.
Keyifle çatalımı patatese batırıp ekmekten bir parça ağzıma atmıştım ki yediğim lokmayı çiğnememe dahi müsade etmeden söze atlayan Besime Sultan'dan başkası olmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fındık Kurdu
Teen FictionSizin de hayatınız tek bir günde değişti mi? Sıradan sandığınız hayatınız bir anda yerle bir oldu mu? Gerçeklerle yaşadığınızı sanarken acının en saf halini tatmaya maruz bırakıldınız mı? Ya benliğiniz? O'nun tepkisi ne oldu olup bitenler karşısında...