Varlık nedir sorusuna varlık oluştur diye cevap veren bir filozof vardı. İlk çağda yaşıyordu, adını da hatırlamıyorum kesin bilmem bir şey ikos veya onun bunun totalesi kafilesinden birisiydi. Herif perma saçlı, göğüs kaslı, sakallı ve kıçına çarşaf dolanmış yarı çıplağın tekiydi ve ben felsefeden falan anlamazdım. Kafamın içinde onu diğer türdeşlerinden ayıran ne yarı çıplak ve kaslı olması ne de birkaç afili kitapta adının geçmesiydi.
Evrende duran hiçbir şey yoktur, diyordu.
Bunu Baekhyun, kendini entelektüel sanan Harry Potter gözlüklü ve yün kaşkollu bir grup popüler kültür edebiyat dergisi takipçisi hazırlık sınıfı öğrencisini göt ederken duymuştum. Benim aksime bir grup tanrı tanımaza tapardı ve bunu dediğimde benim tanrı tanımazların en önde gidenlerinden olduğumu söylemişti. İlkokul üçüncü sınıfa gittiğim zamanlar gece bir cips kokusuyla uyanıp tanrıya bana birden bir paket cips yaratması için yalvardıktan sonra, ancak babayı yediğimden beri tanrı tanımaz grubuna giriyordum sanırım. Oysa tek istediğim bir paket klasik Lay'sdi.
Canım cips çekiyor diye yalpalıyorum oysa konumuz bu değil; gey olması çok muhtemel bu perma saç zilyon yıl önce evrende duran hiçbir şey yoktur derken büyük ihtimalle birileri onu büyük yapraklı otlarla yellerken üzüm yiyordu ya da ben o klimasız mekânda kıçımdan terleyerek dehidrasyon olacak derecede sıvı kaybı yaşarken mekanları birbirine karıştırıyordum. Öyle ya da böyle evrende hiçbir şeyin durmadığı düşüncesini ilk kez duyduğum zaman bir nevi depresyona girmiştim.
Çünkü ben olduğum yerde duruyordum.
Tamam çok geriye gitmeyelim, Baekhyun gurme kılıklı veletleri göt edeli iki gün olmuştu ve ben terlediğim için kıçıma yapışan sandalyeye söverken hala o depresyondaydım. Evrende hiçbir şey durmuyordu, değişmeyen tek şey değişimin ta kendisiydi. Baekhyun yürüdüğümüz bir bok yolundan bahsederdi hep; her adımımızda sıçıp sıvıyormuşuz bir şeyleri. Ben o yolda bile geri geri yürüyormuş gibi hissederdim, iflah olmaz bir gerizekalı gibi.
İpleri ne zaman kaçırdım elimden bir fikrim yok, zaten genel olarak bir şeyleri hatırladığım söylenemezdi. Baekhyun alzheimer olduğumu söyleyip dururdu ama ben sorumluluk almayı ilkokulda bırakmıştım sanırım. Kaytarmak için harika bir yoldu, eğitim sisteminin geldiği hale bir de buradan bakınız. Boş dünyanın boş torbacısı misali yaşıyordum ki o gidişle torbacı olmam pek bir muhtemeldi. Ayyaşların sonu pek de farklı yerlere çıkmıyordu.
Annem bir keresinde "Kendini değiştirmek için hiçbir şey yapmıyorsun." demişti. Onun için bunu söylemek kolaydı, beni evden şutladığından beri kedisiyle yaşıyordu ve tüm parasını onun bunun halk eğitim kurslarında harcıyordu. Yaklaşık on yıldır sanatçı ruhu olmadığı gerçeğini kendine yedirememişti. Parasını da döviz yapıyordu, yani bana zırnık koklatmazken oturduğu yerden örgüsünü örüp konuşmak onun için kolaydı. Kendisi kedisine hayat sigortası yapmış birisi, ciddiye alamıyordum ve ciddiye alındığımı hissetmiyordum onun tarafından.
Evrende hiçbir şey durmuyor derken yarı tanrı kılıklı Yunanlı yanılıyordu bence, yanılıyor olması lazımdı çünkü ben yirmi yıldır oralarda bir yerlerde durmaktan başka hiçbir şey yapmıyordum. Dünya da dönüyor falandı oysa ben derslerden kalmamak için kıçımı yırtıyordum. İçip duruyordum, içip durmak şu birkaç yıldır doğru düzgün yaptığım tek şeydi, içince de zıvanadan çıktığım göz önüne alınırsa bunu bile pek doğru düzgün yapabildiğim söylenemezdi.
En sevdiğim içki tekilaydı; liseyi sallana sallana yürüdüğü için üstüne yapışmış şarapçı takma adıyla geçirince insan, ister istemez hızlı çarpan şeyleri seviyor. Ya da ben hiçbir şeye adamakıllı bir neden uyduramıyordum ve yüksek ihtimalle ikincisiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
nosedive "kaisoo
Fanfiction"Bazen sarhoş olduğumda seni düşünüyorum." diye mırıldandı. Küçük odayı tamamen dolduran uğultuyla beraber çığlıklar alkışlara karıştı. Omuzlara atılan yumruklar, ikimize de fırlatılan manidar bakışlar, muzip bir iki kıkırtı ve aramızda cızırdayan o...