"Depresyondayken," dedi Baekhyun yarasasına lazer tutup oyun oynamaya çalışırken "çekilmez yaşlı ve emekli birisine dönüşüyorsun."
"Ulan," dedim çiğneyip durduğum tişörtümün yakasını sonunda ağzımdan bırakarak, "yaşlıları ve emeklileri böyle sınıflandırma hakkını nereden buluyorsun sen densiz herif?"
"Götünden uydurma bir şeyleri Jongin. Bir avuç beyin hücren var demem yapıştırırım bir tane." dedi Macintosh'un lazere ilgi göstermediğini sonunda fark edip kapatarak.
Yatakta sere serpe yatarken ölüyordum sanırım. Jongin oğlum, dedim kendime, kendi kendine verdiğin gazlar da iki gün sürüyormuş işte böyle. Yatakta yatarken koskocaman bir çöp yığınıydım, kalbim de biraz kırıktı sanırım ama çok muhterem gururuma motorcu herife sarılan Bandai-gaeru çocuk gerçeğini yediremediğim için tişört çiğneyip soğuk süt içerek kendimi cezalandırıyordum.
Hale bak.
O gün kıçımdan bile kırık bardan çıkarken koca bir şişe viskiye dünyanın parasını bayıp eve doğru gerçek bir ayyaş gibi dönmüştüm. Az kalsın Baekhyun'u orada unutuyordum, aslında unutmuştum da o beni mekândan çıkarken gördüğü için yanıma gelmişti.
Al işte, dedim kendi kendime içselliğimde konuşurken; kendine verdiğin gaz böyle götünde patlıyor günün sonunda.
"Sen böyle yaşadıkça bir bok olmaz senden." dedi Baekhyun, "Sana ne?" dedim.
Ona neydi be?
"Erken kırışacaksın, kırışınca da bana kalacaksın." diye dudak büzdü. "Yürü git be," diye mızırdandım "asıl sen elindeki kuduz kan emiciyle yalnız öleceksin, hayatım boyunca birkaç senelik hatırımız var diye hesabına para yatırmak zorunda kalacağım." Öksürdüm. "Yatımda viskimi yudumlarken."
Bunu duyunca çok sesli bir el hareketi çekti, üstüne de salak salak güldü.
"Deli etme beni Byun." dedim.
"Sus be," dedi "kutsal bakir."
Ben de sustum. Baekhyun sabah aldığı soğumuş sufleyi kaşıklamaya geri döndü.
Hayata bak dedim kendi kendime, bana cevap verecek pezevenk bir iç sesim bile yoktu.
"Ne yani," dedi Baekhyun sessizliğin beni boğup durduğu birkaç saniyenin sonunda "böylece bırakacak mısın bu işin peşini? Hani maskenin ardındakini çok merak ediyordun."
"Herif, motorcu başka bir herifle sarılıp duruyordu." dedim tansiyon hastası olup olmadığımı düşünürken. "Eeee, yani?" dedi "Biz de sarılıyoruz Jongin ne var bunda? Mantıklı bir şeyi kıskansan anlayacağım da sen iki seksen yatıp depresyondayım ayağına göt büyütürken, inan gram ciddiye alamıyorum seni."
"Ne halt yiyeyim sen söyle." diye diklendim en sonunda tansiyon hastası olduğumda karar kılıp.
Pis pis sırıttı, bu sırıtışın anlamını biliyordum, kesin çok fena bir şey vardı aklında. Uzanıp telefonunu sehpanın üzerinden aldı. Ne yapacağını da biliyordum, kendini gaza getirmek için müzik açacaktı. Çok değil, on saniye sonra falan Seek & Destroy odanın içinde gümbür gümbür yankılanmaya başladı.
Aynı bakışla yüzüme döndü. "Metallica'nın sevdiğim tek albümü bu, bunu biliyorsun. Ne bok yiyeceksin çabuk söyle." dedim. "Aşkım," dedi kıkırdamaya başlarken "çok formumda hissediyorum artık. Kaçan fırsatı geri yakalama planını başlatıyorum."
"Ulan andaval," dedim "herifin hiçbir yere kaçtığı yok."
"Zaten bahsettiğim kaçan fırsat maskeli otakumuz değil. Sensin ve resmen çöp olup gideceksin. Ve ben en yakın dostumun olarak bakir ölmene izin vermeyeceğim." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
nosedive "kaisoo
Fanfic"Bazen sarhoş olduğumda seni düşünüyorum." diye mırıldandı. Küçük odayı tamamen dolduran uğultuyla beraber çığlıklar alkışlara karıştı. Omuzlara atılan yumruklar, ikimize de fırlatılan manidar bakışlar, muzip bir iki kıkırtı ve aramızda cızırdayan o...