iki, tavandaki Macintosh ve yaşanacak bir hayat

374 57 80
                                    

"Cehennemdeyken," diye mırıldandım yattığım saman rengi küçük kanepenin bir kenarından sarkan ayaklarıma kramplar girerken "umarım sonunda Don Henley ile kanka falan olabilirim."

"Adam daha ölmedi bile Jongin." dedi Baekhyun çaprazımdaki tekli koltukta bacaklarını kendine çekmiş; bir elinde yarısı yenmiş karpuzlu şeker kutusu diğer elinde üstüne onuncu kat koli bandını geçtiğimiz kumanda, hayatsız gibi zap yaparken.

"Beni öldürüyor ama." diye devam ettim. "Kesin gelecek cehenneme. Müebbetten."

"Bebeğime Macintosh dediğin günden beri Jongin; senden ve yetmiş yaş üstü metalci, rockçı idollerinden korkuyorum."

"Slash ellilerinde." dedim. "Ve herif ateş ediyor."

Bebeğim dediği Macintosh evcil yarasamızdı. Açıkçası evcil olduğunu pek düşünmüyordum ama dışarı ne zaman giderse geri dönmesi Baekhyun için onu evcil sınıfına sokuyordu. Beraber eve çıktığımızın ilk zamanlarında Baekhyun bana evcil bir hayvanın sorun olup olmayacağını sormuştu, bende sorun yok demiştim çünkü anlarsınız ya köpek, kedi veya kuş falan diye düşünüyor insan böyle durumlarda. Sonra bir gün elinde küçük bir kutuyla yeni evcil hayvanımız diyerek eve geldiğinde gerçekten nasıl bir sıyırıkla ev arkadaşı olduğumun bilincine vardım. Kutuyu açınca yarasa üstüme fırladı ve sonra gidip kitaplığın üstüne tünedi. "Ben yakaladım onu." diyerek yüzüme kocaman bir gülücükle baktığında boku yedim diye düşündüm. Herif resmen yarasa yakalıyor ve ben boku yedim.

Bağırış çağırış bir kavga sonucu yarasayı o gece balkondan saldık, psikopat herif alıkoyuyordu resmen hayvanı. Ama yarasa pencereden falan geri girmeye başladı. Salma ve geri dönme işi birkaç defa olunca pes ettim ve Baekhyun da odasının penceresi 7/24 açık yaşamaya başladı. Yarasayla ruhani bir bağ kurmuş, öyle diyordu. Böylece eve ne olduğu belirsiz bir yarasa kafasına göre girip çıkmaya başladı. Duş aldığım bir gün birden banyoya dalmasıyla sinir krizi geçirmişliğim vardı ve yarasaların ısırığından kuduz bulaşabileceğini Baekhyun'a anlatmak için çabalıyordum. Beni hiç dinlemedi, bende Baekhyun'un zaten doğuştan bir kuduz köpek olduğunu kabul ettim.

Evi ayırmak aklımdan bile geçmemişti o zamanlar, şimdi olsa bir kere daha düşünürdüm. Sanırım Baekhyun için kuduz olması muhtemel bir yarasaya katlanabilirdim ve o aralar annem de pek para göndermiyordu. Paranın ötesinde kıyamıyordum galiba ona, klişe ama bir şekilde olmayan kardeşimin yerini tutmuş gibiydi. Hani bazı insanlarda şeytan tüyü var denir ya, herif şeytanın ta kendisiydi. Yüksek ihtimalle o yüzden.

Yarasanın adını koymak ayrı bir karmaşaydı. Baekhyun benim onu sevmediğimi ve üstünde hakkım olmadığını iddia ediyordu bense yarasayla aynı ortamda duracaksam Baekhyun'un hayvana saçma sapan isimler takmasına engel olmaya çalışıyordum. En sonunda yarasaya ismi ben koymazsam evde duramayacağını söyledim ve Baekhyun dünyanın en büyük isteksizliğiyle bunu kabul etti. Bende Macintosh'u yapıştırdım, hayvanın artık bir nebze de havası olduğuna inanıyordum böylece.

Avizenin üstünden Baekhyun'a bakan yarasaya iç geçirip kramp girmiş ayaklarımı tutup kendime çektim. "Yarasayı o isimle kutsadım, Bieber gibi bir isim vermişim gibi yapma." dedim. Baekhyun oturduğu yerde derin bir nefes aldı. "Hangisine yansam bilemiyorum." dedi. Kendisi tam bir dönem müzikçisiydi. "Yine de seviyorsun ama Macintosh'u değil mi?" diye sırıttım, Gregor Macishton'un kim olduğunu bilemeyeceğine birkaç farklı kalıp basabilirdim. O ise kendinden çok emin bir şekilde gülerek şeker kutusunu koltuğa fırlatıp kumandayı bir mikrofon gibi tuttu. Karnına başka abur cuburlar doldurmak için ayağa kalkıp mutfağa yöneldiğinde ise çakma mikrofonuyla şarkı söylemeye ve kıçını sallayarak dans etmeye başladı.

nosedive "kaisooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin