46 | ŞAHİTLİK

52.5K 1.9K 240
                                    

Murat Yaşar'dan

"Ne demek sakin ol? Bora, orada, o ameliyat masasında hayatı tehlikede olan benim kuzenim, benim kardeşim. Sen geçmiş karşıma sakin ol diyorsun! Hele de o biricik arkadaşın Ilgın'ı bir yerlerde gizlerken mi? Tam sakin olunacak durum bu zaten!" Bir anda patlamam üzerine, Gökçe deniz mavisi gözlerini suratıma dikti ve sakinleşmemi emreden o manidar bakışları attı.

Elimi saçlarımın arasına sokup onları karıştırdıktan sonra ensemi kaşıdım. Bu halime olumsuz anlamda başını salladıktan sonra başını koridorun başına çevirip, "Ilgın?" diye soludu. Kafam refleks olarak o tarafa döndüğünde, karşımda tüm güçlülüğünü yitirmiş bir Ilgın ile karşılaştım. Benim gördüğüm, tanıdığım Ilgın Keskin miydi yani? Yüzü, vücudu çiziklerle kaplıydı ve bunların çabucak geçeceğinden emin değildim. Yüzündeki 2 3 çiziğin aksine ellerinde kısa kısa onlarca çizgi yer alıyordu.

"O piç nerede?" diye bağırdım. Ilgın'ı bu haliyle Gürkan görmüş müydü gerçekten? "Gelecek." Dedi Ilgın bitkin bir sesle. "Doktora göstermeliyiz seni." Diye lafa atladı Gökçe. Ardından arkadaşının kolunu dikkatle boynuna doladı ve ameliyathanenin olduğu yerden sağ köşeye döndüler. Alp'i benzetmeyi es geçip, hızla Gökçelerin peşinden koştum. Ona yardımcı olmak için ben de Ilgın'ın koluna girdim.

"Nasıl tek başına gelmene izin veriyor o piç!" diye sorduğumda "Arabayı park etmesi gerekiyordu, ben de başımın çaresine bakabilirim Yaşar!" Eskisi gibi değildi ses tonu. Sanki güçlü yanını sıkı sıkı tutan ipleri ellerinden kaymıştı. Neler yaşadığını az çok biliyordum. O videolardan gördüğüm kadarıyla pekte iyi şeyler yaşamamıştı ve inanın, bunları benim bile atlatmam zor olurdu. Hele de o tuz olayı! Allah'ım, kan dondurucuydu!

"Gürkan nasıl?" diye sorduğunda suratına baktım. "Durumu aynı. Alp'in verdiği kan sayesinde şu an nefes alıyor." Dediğimde gözlerini sonuna kadar açıp, şaşkın bir balık gibi suratıma baktı. O an, şu durumda olmasaydık karnımı tutarak kahkahalar atabilirdim. Fakat durumumuz müsait değildi.

"Şaka yapıyorsun?" Gökçe, son derece şaşkın olan arkadaşının elini tuttu ve sedyeye yatırdıktan sonra saçlarını okşamaya başladı. Aralarında cidden kuvvetli bir bağ olduğu çok net anlaşılıyordu.

"Bebeği aldırmadın değil mi?" diye sordu bir anda Ilgın. Dişlerimi sertçe birbirine bastırıp, gözlerimi sıkıca yumdum. Bu istediğim bir şey değildi. Ama annelik sorumluluğunu sırtlanacak olan kişi Gökçe'ydi ve ona zorla çocuğumu doğurtturacak kadar iğrenç bir insan değildim. Biliyorum, yanlış bir şey yapmıştık. O, masumluğunu bana sunduğunda ona bu denli büyük bir yükü yükleyeceğimi bilseydim, yapmazdım. Ama bildiğim bir şey vardı, bundan sonra hayatımda ki tek kadın olarak kalacaktı! Ondan başkası olamazdı, olmayacaktı. Büyük konuşmak yanlıştı belki ama ben kaderimde yazılı olan kızı çoktan bulmuştum, bunu tüm kalbimle hissediyordum!

"Sanırım biri aşkından bulutlara tırmandı." Gökçe'ye olan hayranlık ve sevgi dolu bakışlarımı fark eden Ilgın, Ilgın'lığını konuşturmuştu. Fakat bir şeyler, bazı duygular eksikti. Eski Ilgın değildi. Bunu anlamak zor değildi. Bakışlarında ürkeklik görmemiştim daha önce. Ona 'sürtük' dediğimde bile gözlerimin içine savaşırcasına bakan kız, ağlarken bile güçlü olan kız yoktu artık. Ilgın, korkuyordu. Yaşadıklarını yeniden yaşamaktan, acı çekmekten korkuyordu. O şerefsiz orospu çocuğu, onu bu hale getirmişti.

"O üçünden de sana bunu yaşattıkları için nefret ediyorsun ve onca yaşadığın şeye rağmen onların iyiliğini düşünüyorsun." Diye mırıldandım Ilgın'a bakarken. Yüzüme ölümcül derece de soğuk bir ifadeyle baktı. Ben daha önce Ilgın'ın gözlerinde duygudan yoksun bir bakışta görmemiştim, bu da neyin nesiydi.

Romantik Komedi [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin