"Annenin beyin ölümü gerçekleşti"
Bu cümle defalarca kez beynimde yankılandı. Şuan vücudum işlevini kaypetmişti. Ağlamak istiyordum. Deli gibi bağıra bağıra ağlamak istiyordum. Ama olmuyordu yatağın üzerinde kaç dakikadır aynı pozisyonda olduğum hakkında bir fikrim yokdu. En son yanağımda hissettiğim ılık gözyaşıyla kendime geldim. Zaten bunun ilk gözyaşı olmadığını biliyordum ama son olmadıgından da adım gibi emindim.
Ağlıyordum. Şuan hıçkıra hıçkıra deli gibi ağlıyordum. Odanın kapısı açıldı. Gözlerimi yatağın yüzeyinden ayırmadım. Sonuçta kimin geldiğini biliyodum. Ben hala deli gibi ağlarken o kapının önünde uyku dolu gözlerle bana bakıyordu. Sonra hemen yanıma gelip bana sıkıca sarıldı.
"Şşşş sakin ol güzelim noldu sana. Kâbusmu gördün"
"K....keşke hepsi kâbus olsa" dedim varla yok arası çıkan sesimle.
Sankı beni tüm kötülüklerden uzaklaştırmak istercesine dahada sıkı sarıldı. Annemin durumunu ona söylek istemiyordum. Bana acıyarak bakmasını kaldıramazdım. Bugün şuan olmaz hastaneye gidemezdim. Sabah olunca erkenden evden çıkardım. Mert düşüncelerimi hızla savurum
"Noldu hadi bana anlata bilirsin. Hadi seni dinliyorum"
"Mert şimdi olmaz lütfen şuan konuşmak istemiyorum. Yalvarırım zorlama"
Mert tamam anlamında kafasını salladı. Saçlarımınla anlımın tam birleştiği yere minik bir buse kondurup odadan çıktı. Kafamı yastığa gömüp sabaha kadar kendi hıçkırıklarımla boğuldum. Saat sabah 6.30 a geliyodu. Yataktan kalktım dün üzerimden çıkardığım elbiseyi geri giydim. Sabaha kadar ağlamaktan gözlerim davul gibi olmuştu ama şuan hiçbirşey önemli değldi. Mert'i uyandırmamaya dikkat ederek evden çıktım. Asansöre binip zemin kata indim. Caddeye çıkıp bir taksi çevirdim ve bindim. Taksicinin gözleri sürekli şiş gözlerime uğrayıp duruyordu. Şuan bunu dert edicek bi durumda değildim. Hastaneye vardığımızda hemen taksiye parasını verip indim. Koşar adımlarla içeri girip babamı buldum. Babam yoğun bakım kapısının önünde yere çömelmiş sırtını duvara yaslamış bir şekilde duruyordu. Ben babamı ilk defa bu kadar dağılmış bir şekilde görüyordum. Hemen babamın yanına gidip ona sımsıkı sarıldım. Babamın yanından kalkıp doktorun yanına gittim.
Doktor;
"Nilay Hanım annenizim beyin ölümü tamamiyle gerçeklesti şuan solunumu makinalarla yapıyor." dedi.Doktora "annemi bi 10dk görebilirmiyim." dedim. Doktor beni onaylıyıp üzerime mavi kıyafeyler giydirdi ve beni odaya sokup kendisi çıktı.
Annemin yanına doğru ilerledim yüzü bembeyaz durumdaydı. Yatağın kenarına oturdum ve annemin elini tuttum."Annem hani beni yalnız bırakmıyacaktın. Hani gitmiycektin. Hem sen bana söz vermiştin hani köpek alıcaktık. Onu birlikte yıkıycaktık. Onunla pikniğe gidecektik. Hani annem bana söz vermiştin sözünü tutmadan niye gittin anne. Sen bu kadar kolay pes etmezdin anne. Şimdi ne deyişti neden bu kadar çabuk pes ettin neden beni bırakıp gittin ANNE"
Şuan bağıra bağıra ağlıyordum elim ayağım titriyodu. Sanki vücudum işlevini yerine getiremiyo. Bağırıyordum boğazım yırtılana kadar bağırıyordum, ama kulaklarım kendi sesimi bile duyamıyordu. Gözlerim yavaş yavaş kararmaya baslamıştı. En son gördüğüm. Kapının önünde bana bakan bir adet Mert ve yanıma elinde iğneyle gelen bir adet hemşire gerisi boşluk.
●●●
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNLÜK
Dla nastolatkówAnnesinin hastalığı yüzünden kendine pek zaman ayıramayan Nilay okula sürekli bakımsız ve dağınık gittiği için çoğu kişinin onu aşağılamalasına maruz kalmıştır. Peki ya onun sabrı nereye kadar. Nilayın dönüm noktası ne zaman olucak.. Gelin Nilayın d...