Alarmın sesini duyunca sızlandım.
Yüzümü buruşturup öten lanet şeyi kapattım.
Şu okula istediğimiz zamanlar gitsek ne olurdu sanki!
Kısa çaplı isyanımdan sonra yanaklarımı sıkıntıyla şişirip yataktan istemeyerek de olsa kalktım.
Ayaklarımı zemine sürüyerek dolabın yanına gittim.
Dolabın kapağını açıp askılıkta duran okul formalarımı aldım.
Üstümdeki pijamaları çıkarıp,okul formamı giymeye koyuldum.
Siyah okul eteğimi bacaklarımdan çıkarıp fermuarını kapattım.Eteğim biraz kısaydı ama umursamıyordum.
Üstümede bordo renkli lacos'u giydim,uçlarını eteğimin içine sokup doğal bir görüntü verdim.Bügün hava biraz serin olduğu için üstüme spor bir kot ceket giydim.
Uzun siyah saçlarımı tarakla hafif taradıktan sonra saçlarımı geriye attım.
Saçlarım düz olduğu için hiç zorluk çekmiyordum sabahları.
Yüzüme baktığımda tenim beyaz olmasına rağmen canlı duruyordu,dudaklarım zaten oldukça dikkat çekiciydiler birde ruj falan süremezdim.
Aynanın önündeki vazgeçilmezim olan parfümümü sıktım.Kokunun etrafa bıraktığı güzel koku yüzümü gülümsetti.
Ayakkabı dolabımdan en sevdiğim beyaz spor ayakkabılarımı alıp giydim.Tam 979 liraya almıştım. Bunları nüfüsuma almak istiyordum.
Ayakkabımla küçük ama dolu yaşadığım aşk dakikalarında sonra ayağa kalktım,Masada duran siyah spor sırt çantamı alıp odamdan çıktım. Şansım varsa Hazalı görmeden güne başlardım!
Merdivenlerden seri bir şekilde inerken sıcak ekmek kokuları geliyordu.
Karnımdan büyük çaplı açlık feyatları koparken sofraya uzaktan acı bir bakış attım.Sofraya daha kimse oturmamıştı,hazırlanma aşamasındaydı.
Sofrayla bakışmamı bitirmek zorunda kaldım,kapıyı açıp dışarıya çıktım,
geç kalıyordum.
Güvenlikten taksi çağırmasını rica ettim.
Kapıda onca araba varken benim taksiye binmem büyük bir ironi gibi görünebilirdi ama bu bir inatlaşma işiydi.Şöyle oluyordu ki
Babam bana 18 yaşıma basmadan araba almayacağını söylemişti bende ona okula onun arabalarıyla gitmeyeceğimi söylemiştim.
Aklım sıra fakir ama gururlu genç kız ayaklarına yatmıştım ve böylece taksilerde sürünüyordum!
Gelen taksiye bindim.
"Soykan Kolejine"deyip arkama yaslanıp yolun bitmesini bekledim.Taksi durduğunda cüzdanımdan para çıkartıp taksiciye uzattım.
Sıcak bir şekilde gülümseyerek
"Hayırlı işler"dedim 50 yaşlarındaki adama.
Yaşlı taksici gülümsememden hoşnutça,samimiyetle
"Saol kızım"dedi.
Taksiden inip okula yürümeye başladım.Tahmin ettiğim gibi hava biraz serindi.Saçlarım geriye doğru savruluyordu ve bu hoşuma gitmişti.
Kor Kolejinin önünden geçtikten sonra kendi okulumun yani Soykan Kolejinin önünde durdum.
Bu iki okulu yapanlar çok yakın arkadaşmış ve bu yüzden de okulları yan yana yaptırırmışlardı.
Kendi okuluma girerken bahçedeki kızları sürekli birbirlerine bir şeyler fısıldarken görüyordum.
Hepsinin de ortak bakış açıları
Kor Kolejiydi.
Onların baktıkları yere baktığımda bir şey göremiyordum.Omuz silkip ilerlemeye devam ettim.
Okula giriş kapısından geçecekken müdürün mikrofondan gelen sesi doldurdu kulaklarımı.
"Tüm öğrenciler bahçeye önemli bir konuşma yapacağım!"
Göz devirdim,her sene benzer yaptığı konuşmaları dinlemekten sıkılmıştım.
Çaresizce bahçeye ilerlerken arkada bir yere karıştım.Kollarımı birbirine dolarken tek düşündüğüm şey Savaşa nasıl kızabileceğim di.
Kimsem yoktu beni bırakmasından korkuyordum...
Bir zavallı gibi!
Kendimi zavallı gibi hissettiğimde mide kramp girdi.Yüzümü buruşturdum.
Savaş'a çok kızgındım ama kızgınlığımı çok uzatıp Savaşın benden sıkılmasını istemiyordum.
Bana değer veren tek insandı o.
Kaybetmekten korkuyordum.
Dün yanıma gelmemişti ama mantıklı bir açıklaması vardı kesin.
Yani umarım...
Kafamı düşüncelerden kurtarmaya çalışmak için müdürün söylediklerine yoğunlaştım.
Bir şeyler anlatıyordu ama anlamıyordum ki!
Çok hızlı ve karışık konuştuğu için anlaşılması zordu dediklerinin.
Bakışlarımı bu sefer ayakkabılarıma indirdiğimde gülümsedim.
Canlarım!