Klaus'un ağzından:
Bir kız babası olacaktım. Bunu öğrendikten sonra gözüme uyku girmedi. Sürekli hayaller kurdum onunla ilgili, isim düşündüm onun için, hatta sevgilisiyle beni tanıştırınca neler diyeceğimi bile düşündüm. Ben hayatımda ilk kez böyle bir duygu tadıyordum, çocukluğumdan beri ilk kez hayal kuruyordum. Onun için mükemmel bir baba olacaktım, bundan emindim. Bunları düşünürken sabah olduğunu yeni fark ettim. İlk işim gidip Hayley'e bakmak oldu. Odasına sessizce girdim, yatağında yoktu. Bir an endişelendim, sonra odasındaki banyodan su sesleri gelince rahatladım. Yatağına oturdum ve sessizce bekledim. Yaklaşık 5 dakika sonra üstünde havluyla Hayley çıktı banyodan. Beni fark etmemiş olsa gerek ki elindeki havluyla saçlarının nemini almaya devam etti. Arkasına geçip "Günaydın küçük kurt" deyince sıçradı. Sonra "Bu saatte benim odamda ne işin var senin?" diye sordu. Dalga geçercesine "Seni özledim" dedim. O da "Hımm, anlıyorum" dedi alaylı bir şekilde. Sonra havlusunu düzeltti. "Ayrıca birinin odasına böyle pat diye girilir mi? Görmüyor musun kıyafetlerim yok üstümde." dedi. Ona biraz daha yaklaşarak "Karnında benim çocuğumu taşıyorsun, sence aramızda ayıp kaldı mı?" diye sordum. Beni ittirdi ve "Çık odamdan" dedi. Yatağına uzandım ve "Yo, ben iyiyim burada. Sen keyfine bak, kendi evinde gibi" dedim, onu sinir etmeye bayılıyordum. Eline bir yastık aldı ve bana onunla vurmaya başladı. "Ben göstereceğim sana evi de ayıbı da" dedi vurmaya devam ederken. Yastığı çekince o da üstüme düştü. Birkaç saniye durdu, birbirimize baktık ve sonra hemen ayağa kalktı. "Bak bir daha uyarmayacağım. Çık odamdan!" dedi bağırarak. "Tamam, tamam. Seninle de hiç uğraşılmıyor" dedim ve odasından çıktım.
Hayley'nin ağzından:
Odadan çıkınca salakça gülümsedim, sonra hemen toparladım kendimi. Hep beni böyle savunmasız bırakıyordu. Üstümü giyindim ve odamdan çıktım. Klaus sandalyeye oturmuş, viski çiyordu. Yanına gittim, bana uzattı "Sence de kızımız viski içmek için biraz küçük değil mi?" dedim. O da gülümsedi. Evdeki herkes uyuyordu. Birden aklıma Klaus'un odasında duran o tablo geldi. "Saklıyor musun hâlâ o tabloyu?" dedim. Şaşırarak "Hangi tabloyu?" dedi. "Benim beğendiğim tabloyu, o gec-" derken lafımı kesti "Ben tablolarıma değer veririm orada bırakacak halim yoktu. Seninle ilgisi yok" dedi tersleyerek. Hep duvarlar örüyordu aramıza, sonra da benim yıkmamı bekliyordu. Ama benim yıkacak gücüm kalmamıştı artık. "Benimle resim yapmak ister misin?" diye sordu birden. "Olur" dedim. Yapacak daha iyi bir şeyim yoktu. Onun odasına gittik. Boş bir tuval vardı. Eline paletini aldı, birkaç renk doldurdu. Sonra bana döndü "Ne yapalım?" dedi. Ben de "Birkaç kurt ve dolunay çizelim" dedim. Sonra o bana resim çizmekle ilgili bir şey anlatarak çizmeye başladı. Ben onu dinlemiyordum, izliyordum. Yüzünün her ayrıntısı kusursuzdu. Burnu, gözleri, dudakları... Ben onu incelerken bana döndü ve "Diğer kurdu da sen çiz" dedi. Birden afalladım ve "Efendim?" dedim. "Resme sen devam et, diyorum. Anlattığım yöntemlerle yapabilirsin" diyince dinlemediğime pişman oldum. Fırçayı ve paleti bana verdi. Yaptığı kurda baktım ve ona benzetmeye çalıştım ama daha çok mutasyona uğramış bir köpek gibi oluyordu. Kıkırdamasını duydum ve sonra bana yaklaşarak fırça olan elimin üzerine elini koydu. Fırçayı o hareket ettirdi ve mükemmel bir kurt daha çizmiş olduk. Onun tenime değen vücudu huzur veriyordu ama sıcaklık da basıyordu elimi de çekerek "Yok ya, bu resim çizme işi pek bana göre değil" dedim. O da "Kesinlikle" dedi ve güldü. "Kahvaltıyı dışarıda yapalım mı?" diye sürdürdü . Ben de "Sen bilirsin ama daha çoğu lokanta açılmamıştır" dedim. "Benim bildiğim bir yer var, bu saatlerde de açık. Oraya gideriz" dedi. Ben de "O zaman ben hazırlanayım" dedim. Odama gitmek için kolidorda yürümeye başlamıştım ki sonra Klaus'un sesini duydum, telefonla konuşuyordu. "Başka bir programım var Aurora. Daha sonra gideriz kahvaltıya" diyordu. Yine o kızıl şeytandı demek ki arayan. Asla vazgeçmeyecekti Klaus'tan, pardon kocasından. Odama gittim ve giyindim. Hazır olunca Klaus'a "Gidelim" demek için odasına baktım ama yoktu. Merdivenden aşağı indim ve "Klaus?" diye seslendim. "Dışarıda bekliyor" dedi Elijah, mutfaktaydı. "Teşekkürler" dedim ve kapıya doğru yürümeye başladım. "Nereye gidiyorsunuz?" dedi. "Bilmen gerekmiyor ama çok merak ediyorsan kahvaltı yapacağız" dedim ve kapıdan çıktım. Klaus arabadaydı. Ben de bindim ve lokantaya doğru sürdü.
****************************
Lokantanın kapısından girmiştik. Çok şirin ve sıcak bir lokantaya benziyordu. Birkaç kişi vardı ve kahvaltı yapıyorlardı. Lokantada çalışan yaşlı bir adam bizi görünce "Klaus" dedi ve bize doğru geldi. Klaus'a sarıldı ve "Uzun zaman oldu gelmeyeli, beni unuttun sandım" dedi. Sonra bana döndü ve "Ben Bob, Klaus benim eski bir dostumdur. Yıllardır hep uğrar buraya ama yanında ailesinden başka birini getirmedi buraya. Özel birisin demek ki adın ne?" dedi. "Ben Hayley, Klaus'un bebeğinin annesiyim ama evli falan değiliz ya da sevgili. Bu biraz uzun bir hikaye" dedim. Bob "Klaus, sen baba mı olacaksın? Aman Tanrı'm. Bu harika bir haber" dedi, Klaus da ben de güldüm, o da güldü ve bana da sarıldı. Bir masaya oturduk ve siparişimizi verdik. Yemekler gelince ilk kez yemek görmüş gibi davranmamaya çalıştım ama çok zordu. O kadar güzel gözüküyordu ki uzun süredir ilk kez böyle bir kahvaltı yapacaktım. Dürüst olmak gerekirse Freya'nın kahvaltıları bunun yanında bir hiçti. Hızlı hızlı yiyip bitirdiğimde Klaus'un tabağının daha yarısı duruyordu. "Hamile olduğun belli olmasa burdaki insanların hepsi onları yiyeceğini düşünüp kaçarlardı" dedi Klaus. "Çok komiksin gerçekten" dedim. Klaus yemeğini bitirdi ve lavaboya gitti. Ben de hesabı ödemek ve vedalaşmak için Bob'un yanına gittim. Bob "Senden asla para almam" dedi. Tam "Olma-" derken "Israr istemem" dedi. Nazikçe gülümsedim ve "Kızım doğunca adını Bob koyacağım" dedim ve ikimiz de güldük. Gülmesi bitince "Ondan hoşlanıyor musun?" dedi. "Bilmiyorum" dedim. "O biraz değişik biri, ayrıca bizim aramızda bir aşk olmadı hiçbir zaman. Birlikte bir gece geçirdik. O geceden sonra onun yüzünü tekrar göreceğimi bile düşünmedim, o da düşünmedi. Ama bir mucize oldu ve onun bebeğine hamileyim. Dedim ya karışık biraz." diyince anlayışla kafasını salladı. "Zaten o evli" diyince gözleri kocaman açıldı "Evli mi?" diye sordu hayretle. "Evet, evli. Yüzlerce yıl önce evlenmiş ve daha boşanmadılar." dedim. O sırada Klaus geldi. "Hadi gidelim" dedi, ben de Bob'a "Görüşürüz" dedim ve lokantadan çıktık. "Dedikodu yaparken daha dikkatli olmalısın" dedi. "Ben dedikodu yapmıyordum o bana sordu ben de cevap verdim" dedim. Bir şey demedi. "Karını buraya hiç getirmedin mi?" dedim. "Şu 'karı-koca' muhabbetini artık bırakabilir miyiz? Cidden sıkıldım" dedi. "O senin karın Klaus, bunu söylememiz neden seni sıkıyor?" dedim. Yürümeyi bıraktı ve "Yüzlerce yıl önce evlendik ve o beni bırakıp gitti. Şimdi de dalgasına 'karı-koca' diyoruz. Ona evlilik denmez, bir resmi kayıt da yok. Hem neden sen sürekli bunu vurguluyorsun?" diye sordu. "Benim bir şey yaptığım falan yok, ben sadece Aurora sana sürekli 'kocam' diyor diye dedim. 'Karın' diyince kızıyorsan soruyu değiştiriyorum. Aurora'yı daha önce hiç buraya getirmedin mi?" dedim. "Ben sadece benim için özel olan kişileri buraya getiririm" dedi ve arabaya bindi.
Eveeet, yeni bölüm! Aklıma kurgu geldikçe yazıyorum. Umarım beğenirsiniz. Vote ve yorumlarınızı bekliyorum ❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Klaus & Hayley ( The Originals )
FanficKurta dönüşmenin onun üstünde bıraktığı yorgunlukla gözlerini açtı küçük kurt. Her yeri ağrıyordu, halsizdi ve çıplaktı. Kıyafetleri yanı başında paramparça bir şekilde duruyordu. Kafasını otlardan kaldırdı ve gözlerini kamaştıran güneşe baktı. Arka...