- 2. Bölüm -

170 10 1
                                    

- Hatırlatma - 

Karşımda ki kızla yeterince iletişim kurmuştum zaten, daha fazlasına gerek yoktu. Ama onunla konuşmam, arkadaş olmam için illede ısrar ediyor her fırsatta karşıma çıkıyordu. Bu tavrı altı gündür sürüyordu. Artık bana sıkıcı gelmeye başlamıştı. Şu anda da karşımda bana sırıtıyordu. Peki şimdi, şimdi ne yapmalıydım?

- 2. Bölüm - 

 ~ Sırma ~ 

Buna bir son vermeliyim değil mi? 'Yetti artık! Hayatımdan çık git! Zaten son altı günümün içine ettin, daha fazla devam etme! Seni bir daha görmek istemiyorum.' desem, olmaz. 'Ayy tatlııım içeri geç ben de seni bekliyordum. Geldiğine çok sevindim!' desem, hiç olmaz. Esefle iç çektim. Ben insanlara sıcak kanlı olamazdım. Yapamazdım. Olmazdı yani. İmkansızdı.

"Ee... Hoş geldin." 

"Hoş buldum." Yarım dakika kadar birbirimizin yüzüne baktık. Eee? Bu kadar mı? Neden içeri girmiyordu? Hala kapıda durmuş pişmiş kelle gibi sırıtıyordu. Ne bekliyordu davet mi? Zaten hayatıma davetsizce giren birinden evime girmesini engelleyemezdim öyle değil mi?

"E girecek misin içeri?" Tatlı dil kullanmalıyım değil mi? Misafirperverlik falan.

"Hayır! Böyle iyi." Ha? Bu kız benimle dalga mı geçiyordu? Ben ona iyi davrandıkça o sabrımı sınıyordu. Bi' çakacam, ölecek yer elması. Derin bir nefes aldım. Ya sabır!

"Peki o zaman, kapıyorum kapıyı." diye iki anlamlı tek cümle söyledim. Nazik anlamını ona söylerken argo olanını ise içimden söyledim. 'Amaçsız mısın sen ya? Kapımda nöbet mi tutmak istiyorsun? Ne kadar boş insansın. Ben içeri giriyorum, sende kapımın önünde dikilme! Komşular, Sırma kapısının önünde tıfıl besliyor diyecekler! Bu yüzden hemen koca tamponunu kaldırıp toz ol!' 

"Tamam. Sen ayakkabılarını giy, ben kapıyı kilitlerim." Şaşkın bakışlarımı karşımda ki boy yoksununa çevirdim.

"Ben evde ayakkabı kullanmıyorum ki ve neden evi üstüme kilitliyorsun, anlamadım?" Bu sefer ne saçmalıyordu, gerçekten hiç merak etmiyordum.

"Nasıl anlamadım? Ben senin telefonuna mesaj attım ya! Okumadın mı onu?" Nasıl ya? Evimi, beni takip ederek buldun, onu anladım da telefon numaram?

"Telefonum sessizde kalmış olmalı. Mesaj sesi duymadım. Hem sen benim telefon numaramı nereden biliyorsun?" Bak bu sorunun cevabını cidden merak etmiştim.

"'Bugün benimle dolaşır mısın? Kontürün yoksa geleceksen telefonumu çaldırma, gelmeyeceksen çaldır! Gülücük, gülücük, öpücük.' diye bi' mesaj atmıştım. Beni aramadığın için dolaşacağız sanıp geldim." Allah' ım, neydi benim günahım? Ne gezmesi ya? Hem  sen numaramı nereden buldun ya?

"Ama gördüğün gibi mesajını bile görmemişim. O yüzden ben içeri, sende dışarıya gidiyorsun. Hadi sonra şey yaparız. Bişeyler de bi şeyler." Sonlara doğru saçmalayıp kapıyı kapıyordum ki ayağını koyup bu girişimimi engelledi. Tıfıl boyunla orantılı minicik ayağın var zaten, o da ezilip gidecek. Hey Allah' ım ya, sen akıl fikir ver.

"Hey! Ne yapıyorsun? Ben seni burada beklerim. İki dakikaya giyin gel hadi!" Senin gibi cüce boyum yok o yüzden bil diye söylüyorum, benim giyinmem iki dakika değil, yarım saat sürüyor. Hem gelmek istemiyorum! Hayır ya. Yine zorlayacak. Seslice üfledim.

"Şey ben gelemiyorum. Çünkü şey olmuş. Evi toplamam lazım. Heh, evet evi toparlayacağım. Yoksa gelirdim, biliyorsun!" 'Hıı. Git onu küllahıma anlat.' der gibi baktı. Bana! O boyla hemde! Senin boy kaç ki küllahının boyu kaç olacak!? Davetsizce içeri girip şunları söyledi.

"O zaman sen gidip üstünü başını giy, ben evi toparlayayım böylece zaman kaybetmemiş oluruz." Sevimlice gülümseyip, benim güzel koltuğuma oturdu! Benim koltuğum! Koltuğum! İstemsizce kaşlarım çatıldı. Bu yerden bitmeden şu an daha fazla gıcık kapmaya başladım! O boyla evi toplamayı mı düşünüyorsun? Ayy kıyamam!

"Ee... şey..." Ney? Yani bu sefer ne uyduramayacağım çok merak ediyorum! Gerçekten!

"Hiç itiraz istemiyorum! Ev de toplu zaten hadi bir an önce giyin ve gel!" He heyt Sırma sen kem küm yapana kadar, kız son noktayı koydu bile. Söylenerek odama girdim. Dolabıma bakındığım da beyaz, gülücük baskılı tişört bir de lacivert dar kotumu çıkardım. Yazın bitmesine daha bir kaç hafta vardı, yani hava hala sıcaktı. Öyle sıcaklarda da fazla açık giymezdim. Açıkçası millete oramı buramı göstermeye meraklı değildim. Kararında giyerdim ve fazla dikkat çekmezdim. Bu da görünmezliğimi daha da etkili kılıyordu. Ah, görünmez olmayı seviyorum.

Üstümü giyerken girişteki tıfıl aklıma geldi. Koltuğuma oturmuştu pislik! İlk görüşte anlamıştım böyle şirret biri olduğunu. Zaten atalarımız ileri görüşlülük yapıp daha Tıfılı görmeden söylemişler, 'Kıçı yere yakın olandan korkacaksın!' diye. Yüzüne bakan melek sanar ama iş bi' sıfatla bitmiyor işte!

İçine bakacaksın insanların. Zaman geçecek sonra tanımaya başlayacaksın. Tanıdığını sanacaksın! İstediklerini yapmadığında, istekleri olmadığında maskelerini düşürecekler. Gerçek yüzlerini gördüğünde uzaklaşacaksın onlardan. İğreneceksin. Her fırsatta kaçacaksın köşe bucak. Ama zaman ilerledikçe alışıyor insan. Zamanla... alışıyor.

Gözlerimle telefonumu ve cüzdanımı aradım. Telefonumu yatağımın üstünden alıp odadan çıktım. Aklıma cüzdanımı almadığım gelince alnıma vurdum. Kısıkça yakındım. 

"Aaa acıdı!" Tekrar odama girip cüzdanımdan biraz para alıp cebime sıkıştırdım. Çıkarken gözüm aynaya takıldı. Saçlar? Hemen tarayıp at kuyruğu yaptım. Fazla süslenmezdim. Makyaj, saçlara boya da kötü gelirdi bana. Yapaylık içerirdi. Gerçekleri saklardı, yapaylık. Derin nefes alıp içeri gittim. Bugünüm berbat geçecekti. Ve ben buna kendi ayaklarımla gidiyordum. İçimde ki bir ses bağırdı. 'Eziyet başlasııın!'

Sırık ile TıfılHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin