- Hatırlatma -
Aklıma cüzdanımı almadığım gelince alnıma vurdum. Kısıkça yakındım.
"Aaa! acıdı!" Tekrar odama girip cüzdanımdan para alıp cebime sıkıştırdım. Çıkarken gözüm aynaya takıldı. Saçlar? Hemen tarayıp at kuyruğu yaptım. Fazla süslenmezdim. Makyaj, saçlara boya da kötü gelirdi bana. Yapaylık içerirdi. Gerçekleri saklardı, yapaylık. Derin nefes alıp içeri gittim. Bugünüm berbat geçecekti. Ve ben buna kendi ayaklarımla gidiyordum. İçimde ki bir ses bağırdı. 'Eziyet başlasııın!'
- 3. bölüm -
~ Sırma ~
Onu gördüğümde hala koltuğumda oturuyordu. Gözlerimi kısıp fısıldadım.
"Pisliiik..." Arkasına döndü. Tabi ismini biliyor ya hemen döner.
"Ah sonunda geldin. Hadi gidelim." Pislik. Dediğimi duymamış olmalı ki yüzün de hala o kocaman gülümsemesiyle bana bakıyordu. Acaba doğduğundan beri hiç üzülüp, ağlamıyor muydu? Kemal Sunal' ın Gülen Adam filminde ki gibi gülme hastası mı olmuştu kız. Çarpıştığımız da da ağlamıştı ama yani ne biliyim öyle hüzünlü şekilde değil. Amaaan bana ne? Ne önemsiyorsam kızı. Zaten zamanla sıkardım kendimden, alışmadan giderdi. Herkes gibi...
Ayakkabılarım giyerken Tıfılı inceledim. Babet giymişti. Üstüne baktığımda kalın askılı krem atlet altınada dizinin biraz üstünde turkuaz kot giymişti. Hah! İşte bir concon daha! Benimle biraz vakit geçirirse, eminim benden uzaklaşırdı. Çünkü benim onlar gibi olmadığım belliydi. Bunu oldukça çabuk anlayacağına iddia girerdim. Vazgeçtim! Bu iddiaya girmeyeceğim. Ama bu conconun anlama yeteneği boyundan küçük olduğuna dair iddiaya girerim.
Sol ayakkabımı da bağladığımda bitmişti. Ah benim tatlı siyah converselerim. Bir an da koluma girip beni apartmandan çıkardı. Zaten giriş katta oturuyordum. Fazla zorlanmadı yani, bizim Tıfıl. Merak etmeyin.
"Şimdi seni çok güzel yerlere götüreceğim. Oraları dolaştıktan sonra sana yemek ısmarlayacağım sonra da birlikte bizim arkadaşlık simgemizi alacağım sonra da o simgenin bir tanesi senin bir tanesi de benim olacak sonra da..." Bundan sonra dinlemeyi bıraktım. Bu kızın sonraları bitmezdi. Onunla ilgili tespitlerimden biri de çok konuşuyor olmasıydı. Allah boydan almış dile vermiş demek ki. Tıfıl ne olacak. Kız sonralarına devam ederken ben hala bu boyla nasıl koluma girebilmişti onu düşünüyordum.
"Şişt! Sen beni dinlemiyor musun?" Kaşlarını çatmış bana bakıyordu.Düşüncelerimden sıyrılıp sorusunu cevapladım.
"Dinliyorum." Sol tarafta ki kaşını kaldırdı.
"En son ne dedim? Söyle o zaman." Vaaay bu tıfıl tek kaşını da mı kaldırabiliyordu? Film, dizi artistlerinden heves edip bende denemiştim ama Küçük Emrah' ın yaptığının ötesine gidememiştim. O zamanlar ne üzülmüştüm. Şimdi de bu tıfıl gelmiş üstünlük sağlar gibi 'Hem boyum küçük hem de tek kaşımı kaldırabiliyorum. Nabeeer?' diyordu. Kendisinden nefret ettirmek için başka sebep bırakmamıştı zaten.
"Şey... Ben aslında şeyi düşünüyordum..." Yine şey. Ve yine ney? Ah ben ne zaman yalan söylemeyi becerebilecektim?
"Şeyi... Diziyi!" Bravo dizi! Bravo ben! Bravo dizideki oğlanın peşinden koşan kız!
"Dizi mi? Dizilere bayılırım! Hangi dizi? Kaçıncı bölüm? Yakışıklı çocuklar var mı? Ah ahh. Hele o bakışları..." Bu yer elması yine saçmalamaya başlamışken geldiğimiz yere baktım. Sahil? Deniz mis kokusunu saçarken ben kokuyla mest olmuştum. Dünya da beni yalnızca 4 koku ele geçirebilirdi. Deniz, orman, Türk kahvesi ve sonuncusu kitap. Imm şimdi bu dördünden birisiyleydim. Dudaklarımın yukarı doğru kıvrıldığını hissettim. Bu manzara karşısında her an kendimi kaybedebilirdim. Kumsalda çıplak ayak koşabilir, taş sektirebilir veya yüzebilirdim. Ama dayanmalıydım değil mi? İnsanların içinde böyle davranmamalıyım. Toplum kurallarına bir kez daha lanet ettim. Suratımdaki gülümsemenin düştüğünün farkındaydım. Zaten gülümsemem hataydı. Bu Tıfılın yanında hiç gülümsememeliydim. Ona alışmamalıydım. Onu bir misafir gibi düşünmeliydim.
"Manzara hakkında ne düşünüyorsun?" Bayıldım! Diyemeyeceğim için isteksizce konuştum.
"Fazla beğendiğim söylenemez. Yani çok esiyor. İnsan buradan hasta olmadan gitmez."
"Hıı... Bu güneşli havada... Aynen. Evet." Ne? Başını yerden kaldırdı. İnanmayan ve korkutucu gözlerle bana baktı. Korkuyordum. Amerikan filmlerinde korku türü olan filmlerdeki aptal kadının çığlığını atıp 'Help meee!' diyesim var.
"Sen benimle dalga mı geçiyorsun? Bu güneşte ne rüzgarı? Ne hasta olması?"
"Ben... Şey... Denizi fazla sevmiyorum da, eve gitsem olmaz mı? Sen istiyorsan dolaş, eğlen yani bak keyfine. He?" Çarpılacağım lan! Vallah çarpılacağım! Denizi sevmiyorum diye yalan atılır mı? Çikolata sevmiyorum, uykuyu sevmiyorum diye atmıyorum gidip ne diyorum. Tövbe ya. Bi daha demeyeceğim. Söz.
"Ben bugün seni evde pinekle diye değil, benimle gez de iki insan gör diye çıkardım!" Gözlerimin içine bakıp kaşlarını çattı.
"Bana bak!" Kolumdan çıkıp parmağını bana doğru salladı. Ay çok korktum. Tıfıl.
"Bir daha ağzından eve gitmekle ilgili tek bir laf daha çıkarsa saçından tuttuğum gibi kuaföre sürükler, saçlarını yeşile boyatırım!" Bak asıl şimdi korktum(!) Beni saçlarımla tehdit ediyordu haspam. Hem de o boyla! Tıfıllar kraliçesi seni. Sen kim, beni saçımdan tutup sürüklemek kim? Galiba gözlerinde problem var yavrucağın. Yazık(!)
"Tamam, tamam. Sadece şaka yaptım." Evet şaka yaptım. Denizi seviyorum.Hemde ölümüne ama seninle takılmaktansa denizimden vazgeçerim daha iyi. Beni affet deniz. Seni hep sevdim. Daima seveceğim. Bu ayrılık uzun sürmeyecek! Sana söz veriyorum! Yakında tekrar ziyaretine geleceğim. Tıfıl dan çabucak ayrılmak için planımı ileri sarıyorum. İşte bu yüzden beni anlamalısın.
"Denizden sonra nereye gidecektik? Oraya gidelim." Çabuk gidelim de orayı da beğenmeyeyim. Böylece evime erken saatte dönebilirim. Ah ahh. Şimdiden özledim. Senden ayrıldıktan sonra değerini daha iyi anladım, canım evim.
"Aslında, evinin yakınlarında yeni bir hediyelik eşya dükkanı açılmıştı. Okulun biraz ilerisinde de büyük alışveriş merkezi var zaten. Hangisine gidelim?" Evime gidelim. Daha doğrusu ben evime gideyim. Sen de benden uzak neresi ise oraya git! Tıfıllanda git mesela. Hayallerimin ötesine. Çok uzaklara. Orada senin gibi Tıfıllar yaşar belki. Seni o ülkenin Tıfıliçesi seçerler, çünkü bu boyla o tahtı kimseye kaptırmazsın, merak etme.
"Fark etmez." Kafasını sallayıp tekrar koluma girdi. Anlaşılan geldiğimiz yolu geri gidecektik. Hoşçakal denizim. Hoşçakal mis kokulum. Hoşçakal... Yanımda ki kıza çevirdim bakışlarımı. Gülümsüyordu. İç çektim. Neden bu kadar mutluydu? Bu hiç adil değildi! Diğer herkes bu kadar üzgünken onun böyle mutlu olması çok sinir bozucuydu. Sanki üzgünlerin tüm mutluluğunu o almıştı. Öyle içten gülümsüyordu ki. Neye bu kadar mutlu olduğunu çözemiyordum.
Tıfılı kıskanıyordum. O kadar çok sevinç doluydu ki o kızı kıskanıyordum. Onu bu kadar çok mutlu eden şey neyse onu kıskanıyordum. Herkesten daha mutlu olduğu için ondan nefret ediyordum ama aynı zaman da mutluluğunu kıskanıyordum. Asla sahip olamayacağım o mutluluğu...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sırık ile Tıfıl
Teen Fictionİki kız ve onların başından geçen macerala- Bir dakika! Bu kadar klasik değil! Baştan alıyorum. Sırma' nın düşünceleri ve onun uslanmaz küfürleri arasında hayatına bir de Melis dahil olursa ne olur? Hemen söyleyeyim yaşamı zehir olan bir adet Sırma...