Bu bölüm tanıtım bölümü gibi bir şey ❣
Mutlimedia : Alara ve Ülker'in giydikleri
İyi okumalar 🖤Fareler ve İnsanlar'ı bir kez daha bitirdikten sonra oturduğum bankta gerindim. Bu pis bank canım popomu oldukça acıtmıştı. Şu bankaları neden yumuşak yapmıyorlardı ki ? Durgun denize bakarken yine düşüncelere daldım. Sakarya'dan yaklaşık 2 hafta önce gelmiştim
İstanbul'a. Kamer ve Ülker ile. Kamer ve Ülker... Onlarsız ben yüklemi olmayan bir cümle gibiyim âdeta. Sakarya'daki okulumda 'birazcık' olay çıkartınca okuldan atılmıştım. Atıldığım günün akşamındaki annemle konuşmamız gelince aklıma, bir kez daha güldüm.
* * *
"Ne yapabilirdim anne ? O kel kafanın bana bağırmasına göz mü yumsaydım ?"
"Kızım, koskoca müdürü azarlamanı geçtim, öğretmenler odasına kusmuk kokusu sıkıp aynı zamanda kapısını kilitlemene ne demeli ? Bir de okulu yakmaya çalışıyorsun. Zaten bütün bunları yapıp plaket almanı beklemiyorduk herhalde ?"
"Ne yapayım atmasalarmış. Ayrıca ben kendimi attırmadım, onlar beni attı. Atmasaydı !"
* * *
Evet, okulda böyle muhteşem şeyleri yapıp bir de müdüre kızmıştım. Oh! Canıma değsin. İyi ki de yapmışım. İşte hal böyle olunca ben de en büyük hayalim olan İstanbul'a gelmiştim. Ama bu dediğim hiç de öyle kolay olmamıştı açıkçası. Bütün gün ağlayıp zırlamış, evi savaş alanına çevirmiştim tabiri caizse. Ve bu bir gün değil yaklaşık bir hafta sürmüştü. Kamer de geldiği için babam izin vermişti ama annem... Çok zor günlerdi. Ülker'in ailesiyle de güzelce konuşmuştum. Kesinlikle duygu sömürüsü yapıp ağlamamıştım. Ben öyle bir kız mıyım Allah aşkına ? Veee sonunda buradaydık. İstanbul'da ! Kamer gelmeyi hemen kabul etmişti, annesinden kaçmak için. Annesi Melek teyze biraz korumacıydı. Hatta bayağı korumacıydı. Bunun bir sebebi vardı ama şimdi söylemeyeceğim, zamanla öğrenirsiniz. Bunları düşünürken aynı zamanda kitabımı telefonumu ve suluğumu çantama koymuş, ayağa kalkmıştım. Çantayı sırtıma takarken yanıma gelen Golden Retriever cinsi köpekle duraksadım. Bir dakika Golden Retriever cinsi köpek mi ? Küçük bir çığlık attım ve çantamı banka geri fırlattım. Evet fırlattım. Ne varmış yani ? Yere eğilip köpeği sevmeye başladım. En mutsuz anımda bile beni mutlu etmeye gücü olan şeylerden biriydi hayvanlar. Özellikle köpekler. Allah'ım çok tatlıydı ! "Çok tatlısın sen ya !" Acaba adı neydi ? Durun ben bir sorayım. "Adın ne bakalım senin ?" Kendi kendime göz devirdim. Köpek de bana cevap verecekti ya zaten. "Köpek de sana cevap verecekti ya zaten." Aklımdan geçen cümlenin biri tarafından söylenmesiyle neye uğradığımı şaşırdım. Dışımdan söylemediğime emin olduktan sonra rahatlasam da yanımda bir erkek durduğunu fark ettim. Refleks olarak kafamı çocuğa çevirdim. Pekala, işte bunu hiç beklemiyordum. Sesin sahibi benimle aynı yaşta olduğunu tahmin ettiğim ultra ultra yakışıklı bir çocuktu. Hayatımda gördüğüm en güzel tonu olan mavi gözleri oldukça mesafeli bakıyordu. Ama bakışlarında muzip parıltıları görmüştüm. Yüzü kemikliydi. Saçları o kitaplardaki gibi dağınık değildi ama üzerinde çok uğraşılmadığı belliydi. Allah sahibine bağışlasın ne diyeyim. Gözlerim ve ağzımın aynı oranda açıldığını fark ettiğimde boğazımı temizledim.
'Kızım ilk defa mı yakışıklı erkek görüyorsun ?'
Hayır ama böylesini hiç görmedim be iç ses !
'Ay sanırım haklısın ! Bu insansa biz neyiz kız ?!
İç sesime haklısın bakışları atarken hâlâ ve hâlâ çocuğa bakıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Peynir Canavarı
Teen FictionEski okulunda büyük bir olay çıkarıp okuldan atılan Alara, en yakın arkadaşlarıyla Sakarya'dan İstanbul'a gelir. İstanbul'daki okulunda yaşadığı şeylere çok güleceksiniz !