Video : Bulut ve Alara'nın dansı. İlk kız ve erkeği onlar gibi hayal edebilirsiniz ! 💋
Hazırlanırken Bulut'u da çağırmıştım ve bizim evin oradaki parkta buluşmuş, kafeye doğru ilerliyorduk. Kamer Bulut'un beni öyle etli etli bırakmayıp eve kadar götürdüğünü duyunca ona karşı düşünceleri değişmişti. Zaten çok eğlenceli biri olduğunu anlatmıştım ve gelirken bayağı makara yapmışlardı. Aynı takımı tutmaları büyük katkı sağlıyordu buna. Ayrıca... Ben gittikten sonra Ülker Azra'yı boş bulunca birazcık(!) gözünü korkutmuş. Ama birazcık. Her neyse kafeden içeri girip boş bir masa ararken gözüme çok hoş bir şey takıldı. Yahu, benim şansımın benimle derdi ne ? Ekin ve onun muhteşem koyun sürüsü bize kendilerine göre havalı bir bakışla bakıyordu. Tabii ki Neşe hariç. O kız onların arkadaşı olmayacak kadar şirindi. Tamam, belki de ben biraz ön yargılıydım ama ne yapayım. Onlar da öyle izlenim vermeseydi. Bakışlarına göz devirerek cevap verdim. Ben bizimkilerin arkasındaydım. Öne geçip onlardan en uzak masaya geçecektim ki Selin elini sallayıp tiz sesiyle konuşmaya başladı.
"Kamer ! Gelin, siz de bizimle oturun." Kamer ? Sinirli bir şekilde sırıtıp dilimi dişlerimin üzerinde gezdirdim. Duymamış gibi yaklaştığım masanın yanında duran sandalyeyi çektim.
"Ne oldu, yoksa korktun mu benden ?" Azra'nın sözüyle ona döndüm. Alayla gülüp omzumu tutan Bulut'a döndüm. Kulağıma yaklaştı ve fısıldadı.
"Boş ver, oturalım da sussunlar." Yutkundum ve tam da Azra'nın karşısındaki sandalyeye oturdum.
"Neyinden korkacağım be senin. Tırnaklarından mı ?" Ah, bu kızın tırnaklarına takmıştım. Ne yapayım, çok çirkindi ve bu benim için bir kozdu. Ben de bunu değerlendiriyordum.
"Senin benim tırnaklarımla alıp veremediğin ne ya ?"
"Asıl senin benimle alıp veremediğin ne ya ?" diyerek onu taklit ettim sırıtarak. Daha sonra hiçbir şey olmamış gibi solumda oturan Ülker'e baktım, sessizce konuştum.
"Lan, ben sana diyeyim. Bu Selin bizimkine sulanıyor. Hem de beni sevgilisi sanırken." Gözlerini devirdi ve elini böğrüne (?) vurdu. "Hallederiz kanki." Önce yüzümü buruştursam da güldüm ve önüme gelen saçları kulaklarımın arkasına sıkıştırdım.
"Çok güzel gülüyorsun." Sağımdan gelen sesle oraya döndüm. Bulut'a. Gülüşüm yavaşça solarken, yutkundum. O ise garip bir tebessümle bana bakıyordu. Ve o an beni bu durumdan kurtaran bir ses duydum.
"Alara, kaç yaşından beri dans ediyorsun ? Gerçekten çok iyisin." Neşe'den gelen soruyla başımı ona çevirdim. Gülümsedim. 'Hah, ablanız star bebeklerim !' demek isterdim ama "Teşekkür ederim, 9 yaşımdan beri." demekle yetindim. O sırada garson geldi ve siparişlerimizi verdik. Bakışlarımı Bulut'a çevirdim ve konuşmaya başladım.
"Öğk. Filtre kahve mi ? Acı o acı." Çaktırmayın, ben de filtre kahve severdim. Güldü ve burnumu sıkıp "Asıl sen kendininkine bak, sıcak çikolata." dedi. Burnumun sıkılmasından hiç hoşlanmazdım. Burnumu elinden kurtarıp saçlarını karıştırdım. Elimi tuttu ve masaya koydu.
"Bir daha bunu yaparsan seni öldürene kadar gıdıklarım." Kaşlarımı çattım ve ağzımı hayretle açtım.
"Oha ! Cani." Güldü ve önüne döndü. Ben de önüme döndüğümde Ekin'in sinirli bir şekilde bize baktığını gördüm. Neden bu kadar sinirlendiğini anlamıyordum. Şu kitaplardaki 'kesin benden hoşlanıyor. Nasıl kıskanıyor baksana.' triplerine asla girmezdim. Çünkü birinden hoşlanmanız için önce onunla sohbet etmeniz lazımdı bence. Bizim Ekin ile yaptığımız tek şey birbirimize laf sokmaktı. Ayrıca her şeyi geçtim, onun sevgilisi vardı ! Amacı neydi gerçekten çok merak ediyordum. Sıcak çikolatam bittiğinde ve muhabbet sıkıcılaşmaya başladığında ayağa kalktım ve "Ben tuvalete gidiyorum." diye mırıldandım bizimkilere bakarak. Tuvalete ilerlerken düşünüyordum bir yandan. Şu anki durumumuz sadece bana mı garip geliyordu bilmiyorum ama garipti işte. Şu saate kadar sadece kötü bakışmalar olmuştu aramızda ama onun dışında iyi geçiyordu. Yani en azından kavga etmiyorduk. Sohbet edebiliyorduk. Ayrıca Büşralar da gelmekten vazgeçmiş. En azından onunla eğlenirdim biraz. Tuvalete girip işimi hallettim ve dışarı çıktığımda kolum tutulunca arkamı döndüm. Ekin mi ? Peki.
"Senin benim kolumla alıp veremediğin ne Allah aşkına ?" Gözlerini devirdi ve elini kolumdan çekti. Ben de o fırsat bu fırsat deyip masaya doğru ilerlemeye çalıştım. Dikkatinizi çekerim. Çalıştım. Çünkü kolumu yine tutmuş ve beni kendine çekmişti. Kafam küçük bir an göğsüne çarpmıştı ama ben hemen kendimi çekmiştim. Ve, fark ettiğim tek şey kokusunun çok güzel olmasıydı. Aman ! Ne diyorum ben ya. Bu sefer ben gözlerimi devirip "Ne var ?" diye mırıldandım. Bu çocuğa karşı inanılmaz naziktim, değil mi ?
"Sana Bulut'tan uzak durmanı söylemiştim." Derin bir nefes aldım.
"Bak çocuk, bana karışabilecek son kişi bile değilsin, olmayacaksın da. Ne bu ağır abi tavırları ? "
"Göreceğiz Alara Mertoğlu." deyip masaya ilerledi ve beni orada cücük gibi bıraktı. Neyi görecektik onu da anlamamıştım ya. Ayrıca, o benim soy adımı nereden biliyordu be ! Amaaan deyip ben de masaya ilerledim. Sandalyeme otururken Azra'nın bakışlarına karşılık vermeyi unutmamıştım tabii ki. Oturduğum gibi Bulut bana döndü ve konuşmaya başladı. "Çiftli bir şekilde dans edilecekmiş birazdan. Biz de dans edelim mi ? Lütfeeen ?"dedi ve yavru köpek bakışları atmaya başladı. Düşünürken etrafı inceledim. Ortadaki boşluk bunun için vardı herhalde. Tekrar ona döndüğümde masadakilerin de sessizleşmiş benim cevabımı beklediklerini fark ettim. Gözlerimi kapatarak güldüm ve başımı salladım. Büyük bir sevinçle bana sarılınca ben de tek kolumu ona sardım. Kamer dışında bir erkek sarılınca garip hissetmiştim.
"Kazanan çifte Pera konserine bilet verilecekmiş." Ülker'in dedikleriyle gözlerim kocaman açıldı. Ciddi miydi o ?
* * *
İnternetten gördüğümüz ve ikimizin de bildiği bir koreografide karar kılmıştık. Kazanmamız gerekiyordu ! Pera bu boru mu ? Sıra bize geldiğinde sahnede yerimizi almadan önce şarkımızı söyledik. Büyük bir topluluk bizi izliyordu. Derin bir nefes alıp Bulut'a bir bakış atıp gülümsedim. Haydi yapalım şu işi ! Şarkının girişinde doğaçlama hareketler yaptıktan sonra zıplayarak başladık. Şarkı bittiğinde tişörtünün yakasından tuttum ve Bulut da kendini geriye doğru attı. Gülümsedim bizi izleyen toplulukta gezdirdim bakışlarımı. Beğenmişe benziyorlardı.
* * *
"Kazanan çiftimiz..." diyen genç çocukla Bulut'a baktım o da benim gibi oldukça heyecanlıydı. Bu çocuk kendini Acun falan mı zannediyor ? Söylesene çatladık şurada ! "Bulut ve Alara !" Herkesten alkış sesleri yükselirken ben de ellerim birbirine vurdum Bulut'un boynuna atladım. Ve yine o garip his... Çok uzatmadan kollarımı ondan çektim ve Ülker ile Kamer'e sarıldım. Biletlerimizi aldıktan sonra hesabımızı ödeyip hep birlikte kafeden çıktık. Neşe ve Akın'ın -evet, sadece ikisi- tebriklerini de aldıktan sonra birbirimize bakmaya başladık. Evet, garip demiştim ben size. En sonunda boğazımı hafifçe temizledim ve konuşmaya başladım. Bence bu kadar yeterdi.
"Haydi, cümleten iyi geceler." deyip elimi havaya kaldırdım ve onlara arkamı dönüp ilerlemeye başladım. Birinin bunu yapması gerekiyordu. Eve gidince buna bol bol gülecektim. Çünkü, komikti.
* * *
"Allah'ım sen benim şansıma mukayyet ol !" Akıllara kazınan o klasik cümleyi değiştirerek yüzüme yapışan ıslak saçları ellerim yardımıyla geriye doğru ittim. Şu an o kadar yağmur yağıyordu ki 10 dakikalık yolu bile gidebileceğimi düşünmüyordum. Her şey şöyle başlamıştı; eve geldikten yarım saat sonra canım çikolata çekmişti ve ben de iki sokak ötemizdeki bakkala gitmeye karar vermiştim. Ne yapayım, canım çikolata çekmişti. Ama sanırım Ülker'i dinlemeliydim. Kızda annelik duygusu bolca vardı ve kötü şeyleri hissedebiliyordu be ! Koşarak yağmurun gelmediği bir yere geçtim ama yalnız değildim. İki tane Golden Retriever cinsi köpek ve Ekin de benimle aynı yerde yağmurdan korunuyordu. Bir dakika. Ekin mi ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Peynir Canavarı
Teen FictionEski okulunda büyük bir olay çıkarıp okuldan atılan Alara, en yakın arkadaşlarıyla Sakarya'dan İstanbul'a gelir. İstanbul'daki okulunda yaşadığı şeylere çok güleceksiniz !