Bal Göz

63 8 1
                                    

Mert masadan kalktığı gibi Öykü’yü aradım ve olanları bir bir anlattım. O da benim gibi çok şaşırmıştı. Hesabı ödeyip cafeden çıktım. Üzgün hissetmiyordum nedense. Sadece yaptığına şaşırmıştım. Madem böyle yapacaktı neden benimle konuşmaya çalıştı ki? Üstelik sevgilisi bile vardı. Bu iş böyle gitmezdi. Ona kendimi tamamen kaptırmadan vazgeçmeye karar verdim. Sonuçta daha yolun başındaydım ve böyle şeyler bana göre değildi. Yalnız daha iyiydim. Halime acıyorum, bir öptü bir kucağında taşıdı diye ne hale gelmiştim.

Sahilde çok tanınmayan bir cafeye girdim. İçeride çok az kişi vardı, ama ortamın sakin olması hoşuma gitmişti. Bir masaya oturup Mocha sipariş ettim. Öykü’ye cafeyi tarif ettim ve 5 dakikaya geldi. İçeri girdiği gibi bana koştu ve sımsıkı sarıldı. Acır gibi bakıyordu ve ben bundan tiksiniyordum. İnsanların bana acımasından nefret ediyordum.

Anlattığım konuyu tekrar anlatmaktan nefret ederdim ama Öykü çok ısrar edince bir daha anlattım. Daha detaylı. Çok üzüldü ve benim bu kadar üzülmememe şaşırdı.

“Ondan hoşlanmıştım evet ama o da geçti tamam mı? Hem sevgilisi var onun.” dedim bana yönelttiği bunaltıcı sorulara karşılık olarak.

“Tamam ya kızma. Ama çok yakışıyorsunuz of neden böyle yaptı ki şimdi. İçeceğimi bile bitirmeden kalktım onun yüzünden.” dedi ve gülüştük. Manyak kız.

Neredeyse 2 saat orada oturduk ve muhabbet ettik. Öykü şu ana kadarki arkadaşlarımın hepsinden daha yakın geliyordu bana. Onunla konuşmak çok eğlenceliydi ve hep yanımda olmaya hazırdı. Gerçek dost gibi.

Öykü’nün annesi ilaçları için arayınca kalkmak zorunda kaldık. Onu evine ben götürmek istedim, yürümek hoşuma gidiyordu. Onu evine bırakıp vedalaştıktan sonra sahilde birkaç tur attım. 3-5 defa da Mert ile sevgilisini gördüm. Yiyişiyorlardı. Ama onlara bakmamaya çalıştım. Mert’in sürekli gözleri üzerimdeydi ama beni ilgilendirmiyordu. Onlar sevgiliydiler ve benim onları ayırmak gibi bir niyetim yoktu.

Sonunda eve geldim, akşam olmuştu bile. Hep beraber yemeğimizi yedik ve oturup tv izledik. Tüm mutlu aileler gibi. Annem babam değillerdi ama yabancım da değillerdi, dayım ve yengem sonuçta. Saat 10’u bulduğunda uykumun geldiğini hissettim ve evdekileri öpüp odama çıktım. Kulaklıkları taktım ve uyumaya çalıştım. Uyuyamıyordum, huzursuz hissediyordum. Olanları kaldıramıyordum. Başıma hiç gelmediğindendir belki de, bilmiyordum. Huzursuzca yatıyordum sadece öyle. Boş gözlerle aynanın önündeki saate bakıyordum.

O ara bir ses duydum. Dışarıdan geliyordur deyip önemsemedim. Ama bu ses gerçekten yakınımdan geliyordu. Kulaklıkları çıkardığım gibi odada sesin yankılandığını duydum. Balkon kapısına baktığımda Mert’i gördüm. Bana bakıp gülümsüyordu. Kapıya doğru ilerledim ve kapıyı açtım. İçeri girip yatağa oturdu bir şey demeden. Gayet normaldim, kasmıyordum kendimi. Tam oturduğumuzda gözlerimin yaşlı olduğunu hissettim. Ağlamıştım ve ben bunu fark etmemiştim. Hemen elimin tersiyle sildim göz yaşlarımı. Mert ise imrenir gibi ellerime ve gözlerime bakıyordu. O ana kadar hiç konuşmamıştık. Sadece birbirimize bakıyorduk. Bir süre daha öyle devam etti. Yatağımın bir ucunda o, bir ucunda ben oturuyordum, mesafemiz çok uzak değildi. Dayımların bunu öğrenmemesi için içimden binlerce dua saydırıyordum. Gidip odamın kapısını kilitledim, yanlış anlayabilirlerdi. Bunu görünce Mert’in dudağının bir tarafının yukarı doğru kıvrıldığını gördüm. Sessizliği ben bozdum.

“Bunu hep yapacak mısın?”

“Neyi?”

“Odama istediğin zaman gelip gitmeyi.”

Kaşlarını kaldırıp garip garip baktı.

“Gidebilirim istersen?” balkon kapısını işaret etti.

“Neden geldin?” diye sordum umursamaz bir bakışla.

Bir süre durup yere baktı. Ben de ona.

Kafasını kaldırıp yüzüme baktı ve,

“Seni görmek istedim sadece.” dedi.

Bir şey diyemedim. Gözlerimi ondan kaçırdım. Gitmesini diliyordum, dayım onu burada görürse olacakları düşünemiyordum bile.

“Gitmelisin.” dedim yere bakarak. Sustu. Hiçbir şey demeden sadece yüzüme bakıyordu. Ne yapmaya çalıştığını anlayamıyordum.

“Beste, çok güzelsin.” dedi. Çok kelimesine bastırarak. Öylece yüzüne bakıyordum. Sarhoş mu acaba diye düşünmeden edemedim.

“Sarhoş musun sen?” dedim hesap sorar bir tavırla.

Gülümsedi. Durdu ve yine gülümsedi. Deliriyor sandım. Yatakta yanıma doğru kaymaya başladı ve aramızı hemen kapattı.  Eliyle sol yanağıma çok yavaş bir şekilde dokundu. Sadece yüzüme bakıyordu çok dikkatli bir şekilde. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Bu kadarı fazlaydı deyip onu ittim.

“Ne yaptığını sanıyorsun sen? Çabuk git buradan, hemen!” diye bağırdım.

Şaşırdığı gözlerinden okunuyordu. Ne yapacağını bilmez bir halde etrafına bakındı ve çok geçmeden odadan çıkıp balkondan atladı.

Arkasından balkon kapımı kilitledim ve yatağıma oturup dizlerimi kendime doğru çektim. İstemsiz bir şekilde gözlerimden yaş aktı. Çok saçma geliyordu tüm olanlar. Sert mi davrandım acaba diye düşünecektim ama o hak etmişti. Sevgilisi olduğu halde gecenin bir yarısı başka kızların evine girip onları öpmek de ne? Ne sanıyordu ki bu çocuk kendini? Herkesi elde edeceğini sanıyorsa, yanılıyor. Üstüme dondurma düşürdüğü günkü gibi nefret ediyordum şu an ondan. Öykü’ye olanları anlatmazsam çok kızardı o yüzden yarın anlatırım diye düşündüm. Ama hiç içimden gelmiyordu. Yaşanmamasını dilerdim, ama maalesef engel olamıyoruz.

Telefonum titredi ve ekrana baktığımda bir mesaj geldiğini gördüm. Öykü’den geldiğini düşünüp ekran kilidini açmayıp telefonu bıraktım. Yatıp uyumaya çalıştım. Uyuyamıyordum, sürekli düşünüyordum olanları. Aklıma ne kadar getirmemeye çalışsam da yapamıyordum. Bari telefona bakayım deyip telefonu aldım elime. Mesaj bilmediğim bir numaradan geliyordu: “İyi geceler bal gözlüm.” Bu da neydi böyle? Hemen numarayı ekleyip WhatsApp’tan kim olduğuna baktım. Ve evet, Mert idi. Cevap yazmaya gerek bile duymadım, sadece uyudum.

Aşk ile Yeniden DoğuşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin