Ateş

112 18 4
                                    

Sayesinde denizden bile soğumuştum. Korkuyla giriyordum, açılamıyordum. Yengeme anlattım tüm olayı. Daha dikkatli olmamı ve buradaki gençlerin çoğunun uyuşturucu ve alkol kullandıklarından söz etti. Yani ayağımı denk almamı ima etti.

Vay be. Demek Mert Bey uyuşturucu kullanıyormuş! Ben bu kadar rahat biri değildim, olamazdım da.

Öğlen sıcağında kavrulunca eve gitmeye karar verdik. O dondurmacının önünden geçtik. Kendimi tutamayıp kahkahayı bastım. Yengem de delirdi mi bu kız acaba diye bana bakıyor. Yol boyunca olanları düşünüp ne kadar aptal bir çocuk olduğuna karar kıldım. Evet yakışıklı olması biraz işi zorlaştırıyordu ama ne olursa olsun, her türlü pisliği kullanan birinden ne kadar uzak olursam o kadar iyi. Üstelik ukala! Beste, tatilin gayet maceralı geçiyor bakıyorum da.

Annemi özlemiştim. Telefonumun ekranına baktım ve hiçbir çağrı yoktu. Buraya geldiğimden beri hiç aramamıştı beni. Ben arayayım dedim ve numarasını tuşladım.

“Anneee?”

“Nasılsın fıstığım?”

Sesi çok iyi geliyordu, bu rahatlatıcıydı.

“İyiyim anne, sen nasılsın? Burası gerçekten çok güzel.”

“Eğlenmene bak hayatım. Hak etmiştin bunu. Şimdi kapatmam lazım.. şey..”

Arkadan “Hadi!” diye sesler geldiğini duyabiliyordum. Erkek sesi.

“Tamam sonra konuşuruz. Seni seviyorum.”

“Bende seni.”

İçim rahat etmemişti. O adamlar kimdi acaba? İş yerinden miydiler? Üstelik bir kişi de değildiler. Babam neredeydi acaba? Ben bunları düşünürken yengem çoktan yemeği hazırlamıştı.

“Hadi ama Beste! Tatile geldin buraya, kara kara düşünmeye değil.”

“Haklısın yengeciğim.” deyip gülümsedim.

Büyük bir hevesle konuşmaya başladı,

“Bak ne diyeceğim. Akşam hep beraber sahildeki cafeye gidelim mi? Canlı müzik de varmış.”

Çok heyecanlandım, bayılırdım canlı müziğe. Ama babam hiç gelmek istemezdi, migreni tutarmış. Peh.

“Kusura bakmayın hanımlar, benim bu akşam çok önemli bir maç izlemem gerekiyor. Size iyi eğlenceler.” dedi dayım. Fark ettirmesem de üzülmüştüm. Dayım çok konuşmayı sevmez, çok ciddidir. Gülmesi bile sayılıdır bence.

“O zaman biz de Beste’yle gideriz. Ege de yanında kalsın olur mu?” deyince yengem, Ege bayağı mızmızlandı. Ama sonunda o da kabul etti.

Ben de hemen odama çıktım ve koyu renk kot şortumu çıkardım. Üstüme de su yeşili bol bir askılı geçirdim. Aynaya baktığımda sanki bir şey eksik gibi geldi. Off tabiki ya! Saçlar. Şu saçlarımı bir salmamıştım buraya geldiğimden beri. Salmaya karar verdim. Uzun karamel rengi saçlarım neredeyse belime geliyordu. Çok düz olmadığını fark edince üzerinden biraz düzleştirdim ve haliyle yengemi biraz beklettim. Ve eyeliner, hafif fondöten ve parlatıcıyla akşama hazırdım. Kendimi ne zamandır böyle güzel görmemiştim. Bu ben miyim diye kendimi mıncıkladım. Evet benmişim. Aşağı indiğimde yengem hararetli hararetli telefonla konuşuyordu.

“Tamam canım, tamam. Sakin ol. Ben hemen geliyorum tamam mı?” ve telefonu kapatıp hızlı hızlı hazırlanmaya başladı. Beni görünce duraksadı.

“Canım benim çok önemli bir işim çıktı, gelemeyeceğim üzgünüm. Bu kadar da hazırlanmışsın. Sen gidip keyfine bak olur mu?”

“Bir sorun mu var?”

“Yok hayatım, arkadaşımın annesi nöbet geçirmiş de. Arada oluyor. Gidip yardım edeceğim.”

Moralim bozulmuştu. Tek başıma ne yapacaktım orada şimdi. Gitmemeye tam karar vermişken,

“Ah, hadi ama! Gençsin sen daha git eğlen, şunu da al yanında bulunsun.” diye söze atladı dayım. Ah benim canım dayım. Ondan böyle gaz alınca gitmeye karar verdim. Dayımı, yengemi ve Ege’yi öpüp evden çıktım.

Ve işte başlıyordu.

Sahilde yengemin dediği mekana yürürken bir sürü arkadaş grubu gördüm. Hepsi yiyecek gibi baktılar. Evet gerçekten çok iğrenç. Ve sonunda mekana geldim. Bir kapalı bölümü vardı, bir de dışarıda ateş yakılmış etrafında gençlerin oturduğu bir bölüm. Normal olarak ateşin etrafında boş bir yer buldum ve oturdum. Herkes oldukça eğleniyordu. Arada kızlar nefret dolu bakışlarını üzerime atıyorlardı. Bende bundan hoşlanmadığım zamanlarda telefonumun menüsünü karıştırıyordum. Yeterince sıkıldığımı hissettim.

Bir ara gençler arasında büyük bir sessizlik oldu. Kafamı telefondan kaldırdığım gibi, kahkahayı basmaları bir oldu. Şaşkına dönmüştüm. Herkes bana bakıp alaylı alaylı gülüyordu. Karanlık olduğu için yüzlerini tam göremiyordum. Ve sonra, Mert’i gördüm. Sigara içiyordu. O da gülüyordu ama herkesten daha sakin bir şekilde. O bir şey anlatmış olmalı. Ne yapacağımı şaşırdım. Çantamı aldığım gibi koşar adımlarla oradan uzaklaşıyordum ki, bir çocuk önüme atladı. Orta boylu, zayıf, sarışın. Küçük çaplı bir çığlık attım.

“Ne yapıyorsun sen be?!”

“Seni korkutmak istememiştim. Sadece o salak gruptan bir an önce kurtulmak istedim ve senin de orada çok sıkıldığını gördüm, yanına geleyim dedim.”

“Gerek yok, arkadaşlarının yanına gidip gülmeye devam et.” dedim ve onu ittirip yoluma devam ettim. Peşime takıldı. Allah’ım ben belayı hep böyle çekmek zorunda mıydım?

“Bak ben ciddiyim. Onlar gibi değilim bana güvenebilirsin.” deyince ona döndüm.

“Öyle mi?” deyip imalı bir bakış attım. Çok saf duruyordu. Gözlerinin içi parlıyordu adeta. Bir an ona güvenebilir miyim diye düşündüm.

 Yok artık Beste! Salak mısın kızım? İlk defa gördüğün çocuğa mı güveneceksin? İstersen çağır gece beraber yatın.

İç sesimle mücadele ederken çocuk söze atladı,

“Ben Poyraz.” çok sevimli bir şekilde gülümseyip elini uzattı.

“Ben de beste.” dedim ve elini sıktım.

İşte tam o sırada, uzaktan Mert’in bize doğru geliyor olduğunu gördüm. Poyraz da o tarafa endişeyle bakıyordu.

“Vay vay vay. Poyraz hayırdır?”

“Ee.. şey.. bu da Beste bak.” diyebildi sadece. Çok şaşırmıştım. Eli ayağına dolaşmıştı.

“Demek adın Beste, güzelim.” Dedi ve bana doğru yaklaşmaya başladı. Hiç kımıldayamadım. Yaklaştı, yaklaştı.. Nefesi yüzüme vurdu. Leş gibi alkol kokuyordu. Çok içmiş olmalıydı. Daha da yanaşmaya kalktı.

Ve ben tam o sırada Mert’e tokadı bastım. 

Aşk ile Yeniden DoğuşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin