Annemin karnemi görünce tepkisi aynen şu oldu: “Beste yine yapmışsın yapacağını. E bir tatili hak ettin artık. Yarın dayınların yanına gidiyorsun.”
Şok geçiriyordum. Güneş başıma vurdu da hayal falan mı görüyorum acaba diye düşünmedim değil. Anneme en sevimli bakışımı attım ve haykırdım: “Seni çok seviyorum!”
Odama ilerledim ve bavulumu çıkardım. Bana kalsa iki tişört iki şort alır çıkardım yola. Ama başımda annem olunca iş öyle yürümüyor. Dolabımdan benim ne kadar gereksiz olduğunu düşündüğüm kıyafet varsa hepsini çıkardı ve bavula tıktı.
“Bak biraz özenli ol Beste. Tatile gidiyorsun orada farklı insanlar var seni böyle tanımasınlar. Makyaj yap güzel şeyler giy saçına özen göster. Tamam mı canım?”
“Of anne! Sevmiyorum süsü püsü, bilmiyorsun sanki. Ben böyle iyiyim rahat bırak beni.”
“Ah Beste ah! Hiç laftan anlamıyor bu kız ne yapacağım ben bununla Allah’ım!”
*
Ve yine o lanet alarm sesiyle uyandım. Lanet olsun daha saat sabahın 5’i!
Kahvaltıyı sağ salim atlattıktan sonra vedalaşma merasimine gelmişti sıra. Annem karşımda hüngür hüngür ağlıyordu, babamsa kendini ağlamamak için zor tutuyordu. Kendimi tutamadım, “Allah aşkına ne oluyor size? Ölüme göndermiyorsunuz ya beni, 2 ay sonra tekrar geleceğim. Yapmayın lütfen.”
Otobüs yolculuklarını oldum olası sevmişimdir. Kulaklıklarını tak ve yol boyunca en sevdiğin parçaları dinle.
Ve her güzel şey gibi bu da bitti. Dayım küçük kuzenim Ege’yle beraber beni otogardan aldı.
“Görmeyeli ne kadar büyümüşsün ufaklık.” deyip yanaklarını sıktım. Dayımı da çok özlediğimi fark ettim. Eve gidene kadar konuştuk.
Eve vardığımızda yengem kahvaltıyı hazırlamış bizi bekliyordu. Beni görünce çok sevindi ve tüm içtenliğiyle sarılıp öptü. Odamı sordum ve havlu rica ettim. Resmen leş gibi ter kokuyordum.
Akşam üzeri ne çabuk oldu hiç anlamamıştım. Biraz etrafı dolaşmak istedim. Ege de peşime takıldı ve soluğu bir dondurmacıda aldık. İçerisi çok kalabalıktı ve uzun bir kuyruk vardı. Ege dondurma diye tutturunca biz de kuyruğa girmek zorunda kaldık. Bir müddet bekledikten sonra sıra nihayet bize gelmişti ki, o da ne?! Birisi önüme geçti ve sıramı kaptı. Sinirden ne diyeceğimi şaşırdım.
“Ne yapıyorsun sen be? Kaç saattir burada bekliyoruz sıramızı böylece gelip alamazsın!”
“Ama aldım canım, şimdi sus ve sıranı bekle.”
Şaka olmalı. Bu çocuk tam bir ukala dümbeleği. Ve çok havalı!
“Sayende olacağı o, beyinsiz.” Dedim.
AH, demez olaydım! Dediğim gibi dondurmayı üstüme düşürdü –bilerek-!
O buz gibi dondurmayı hissedince çığlık attım.
“Burada gördüğüm tek beyinsiz sensin. Afiyet olsun” deyip göz kırptı. Ve mekandan çıktı.
Sinirden deliye dönmüştüm. Ege’ye dondurma alıp eve gittik. Hemen bir duş aldım.
Bu gerizekalı ne sanıyordu ki kendini? Yakışıklı diye bu kadar şey yapmaya hakkı yoktu! Evet gerçekten yakışıklıydı. Siyah dağınık saçlı, iri kahverengi gözlü, hafif kaslı, uzun boylu ve üçgen vücutlu. Ama tüm bunlar tabiki de ona olan nefretimi azaltmaya yetmiyordu. Hayatımda bu kadar ego sahibi biri daha görmemiştim. Gece yatağımda bunları düşünürken yengem geldi ve bir sorun olup olmadığını sordu. “Önemli bir şey değil. Aptalın biri yanlışlıkla dondurmayı göğsüme düşürdü de.” Kafasıyla onaylayıp iyi geceler diledi. O gece zor uyudum.
Sabah her zamankinden çok daha iyi hissediyordum. Tatil bana yaramıştı.
“Besteciğim denize gideceğiz kahvaltıdan sonra, hazırlan tatlım.”
“Tamam yenge.”
Kahvaltıdan sonra odama çıkıp hemen annemin koyduğu bikinileri yatağıma dizdim. Aynada hepsini üzerimde denedim. En güzeline karar verip giydim. Üstüne de yazlık bir elbise giydim. Saçımı da güzelce bir topuz yaptım. Bana ne oluyordu? Normalde üstüne para verseler bu kadar özen göstermezdim kendime. Tatil yaradı tatil, ondan.
Nihayet sahile inmiştik. Nasıl da özlemişim!
Vakit kaybetmeden denize girdim. Yüzmeyi gerçekten çok seviyordum. Yüzerken bir de ne göreyim, dünkü çocuk 2 metre ötemde yüzüyor ve şu an tam da bana bakıyor! Hemen gözlerimle yengemi aradım, arayı çok açmıştım ve bulunduğum noktada ben ve ondan başka kimse yoktu. Yengem de Ege’yi kıyıda yüzdürmeye çalışıyordu. O sırada yakışıklıya bakacaktım ki, o da ne? Çocuk yerinde yok! Kurtuldum deyip tam rahatlamışken denizin altından biri beni suya çekti. Hemen suyun içinden çıktım ve öksürüklere boğuldum.
“Gerizekalı senin yüzünden boğuluyordum!” diye bağırdım.
“Ben de Mert, memnun oldum.” Deyip güldü.
Allah’ım bu çocuk nasıl bu kadar mükemmel gülüyor böyle dedim, tabiki içimden.
“Beni rahat bırakmayı denesene! Şurada düzgün bir tatil yapamıyoruz sayende. Defol şurdan.”
Elimle suyu yüzüne çarpıp kıyıya doğru yüzmeye başladım. Arkamdan bağırdı,
“Bu sefer dondurmayı yanlışlıkla düşürmem, ona göre konuştuklarına dikkat et bence, ha?”
‘PİSLİK!!!’ adlı bakışımı attım ve oradan uzaklaştım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk ile Yeniden Doğuş
Teen FictionEğer kör kütük aşıksan, ondan başka hiç, ama hiçbir şey görmüyorsan... Aşk efendi, sen ise bir kölesin. Kalbin, beynin, duyguların, aşkın boyunduruğu altında. Efendin aşk, bak sana neler eder!