Tokadı yiyince neye uğradığını şaşırdı. Yüzüme ‘Sen kim olduğunu sanıyorsun küçük sürtük’ bakışı attı. İğrenir gibi bakıp arkamı dönüp gittim. Poyraz da şaşkınlıktan ne yapacağını bilemeyip kaçmıştı. Ya da korkmuştu. Koşar adımlarla eve yürümeye başladım. Açıkçası çok korkmuştum. Yengem buradaki bazı olayları anlattıktan sonra, kendimi savunamam sandım. Ama yaptım işte. Bastım tokadı. Kendime de, olanlara da inanamıyordum.
Şimdi ne olacaktı? Mert çok psikopat bir tipti, ya bana takarsa diye düşündüm tüm yol. Ağlamak istedim ama ağlayamadım. Mert öyle yaklaşınca, çok farklı şeyler hissettim. Hiçbir zaman hissetmediğim olan şeyleri. Onun amacı farklıydı belki ama ben nedense kendimi ona kaptırmış gibiydim.
Bunları düşünürken eve geldiğimi fark ettim. Daha kimse uyumamıştı. İyi geceler dileyip izin istedim. Odama çıkıp üstümü değiştirdim, makyajımı sildim. Yaşadıklarımın şokunu hala atlamamıştım. Ve korkuyordum hala. Bir daha oraya gitmem herhalde diye düşündüm. Koskoca 2 ay ne yapacaktım ben Allah aşkına?
Odamın küçük balkonuna çıktım, derin bir nefes aldım. Arkadan tıkırtı geldiğini fark ettim. Arkamı dönmemle birinin eliyle ağzımı kapatması bir oldu. Çığlık atacaktım atamıyordum. Kımıldayamıyordum. Ve ağzımı kapatan kişinin Mert olduğunu gördüm. Şaşkınlıktan orada bayılacaktım. Ne işi vardı burada? Of olamaz, acaba ne kadar zamandır odamdaydı?
“Şşşt, sesini çıkarma.” dedi. Gözlerinin içine bakıyordum. Sanırım eriyordum. Elini ağzımdan çekmeye başladı. Çok yakın mesafedeydik. Nefes alış verişlerini duyabiliyordum.
“O tokadı ödetmem gerekiyordu, kusura bakma.” dedi ve dudaklarıma yapıştı! Sadece dudağıyla dudağıma bastırdı o kadar. Çok sürmedi. Sanki aklına bir şey gelmiş olduğunu hatırladı. Beni orada öylece bırakıp balkondan atladı ve gitti. Arkasına bile bakmadı.
Bu Allah’ın cezası çocuktan hoşlandığımı hissedebiliyordum. Baksana, o da benden hoşlanmasa evime kadar takip edip dudaklarıma yapışmazdı. Tamam, sarhoştu ama yine de hoşlandı bence.
Yatağıma yatıp tavanı izlemeye başladım. Ağzım kulaklarımda. Nasıl mutluyum nasıl. Ben hiç aşkı tatmadım, inanmam da zaten öyle şeylere. Sevgilim deseniz hiç olmadı. Tek tabancaydım şu güne kadar. Mert beni ben etti sanki. Ondan önce eksikmişim de o gelince tamamlanmışım gibi.
O gece mükemmel bir uyku çektim. Sabah kalkıp aynaya baktığımda bambaşka bir insan vardı karşımda sanki. Balkona çıkıp olanları hatırladım ve kocaman gülümsedim. Her şey iyi olacaktı.
Kahvaltıya indiğimde masada kimse yoktu ama hazırlanmıştı. Benden önce yemiş olmalılar diye düşünüp kahvaltı etmeye başladım. Televizyon masasının yanında bir kağıt ilişti gözüme. Alıp okudum,
“Canım ben Ege’yle denize gidiyorum. Kahvaltını edip sen de gel. Uyandırmak istemedim. :)”
Okuyunca gülümsedim. Yengem tam kafa kadındı.
Kahvaltımı edip odama çıktım ve denize gitmek için hazırlandım. Siyah boyundan bağlamalı bikinimi giydim. Üstüne de şort ve tişört geçirip evden çıktım.
Ev ile sahil arası neredeyse 10 dakika sürüyordu. Tüm o 10 dakikada da Mert’i düşündüm. Tatlılığını, gülüşünü, beni öpüşünü.. Of çok tatlısın!
Sahile geldiğimde yengemle Ege’yi gözlerimle aradım ama hiçbir yerde yoklardı. Ben de bir yere havlumu serdim. Denize girip vücudumu ıslatıp çıktım ve güneşlenmeye başladım. Bugün sahil fazla kalabalıktı.
Yine Mert’i düşünmeye başladım. Neden kaçmıştı acaba, aklına ne gelmişti? Suçluluk duyar gibiydi. Acaba tekrar ne zaman görecektim onu.. Cevaplarını bilmediğim sorular..
Ben güneşlenirken hemen yanıma bir kız grubu geldi. Bunlar dünkü ateşin etrafında bana bakıp gülen kızlardı. Hiç aldırış etmeden onların tarafından bakmayarak güneşlenmeye devam ettim. Benim hakkımda konuştukları çok belliydi.
“Hey, baksana.” dedi içlerinden biri. Bana mı acaba diye şüphe duydum ama dönüp baktım.
“Bize katılmak ister misin?” dedi aynı kişi. Ne yapmam gerekiyordu? Bu kızlara güvenemezdim. Ama burada hiç arkadaşım yoktu. Belki de iyi insanlardır diye düşündüm. Ah, ne kadar safım!
“Tabii, neden olmasın.” deyip yanlarına gittim. Tam 5 kişiydiler. Hepsiyle tek tek tanıştım. Bana çok güleryüzlü davrandılar. Şaşırmıştım doğrusu. Daha dün benimle alay eden insanlar şimdi benimle tanışmak istiyordu. Belki de yine dalga geçeceklerdi, kim bilir?
Aralarından sadece birisine kanım ısındı, adı Öykü. Çok sessiz bir tipti ve arkadaşı olmadığı için onların yanında takılır gibiydi. Sadece esprilerine gülüyordu, konuşmuyordu. Kızlar denize girince Öykü’yle baş başa kaldık.
“Onların gerçek arkadaş olduğunu düşünüyor musun gerçekten?” dedim imalı bir şekilde. O da ne demek istediğimi anlamıştı.
“Bilmiyorum. Benim burada hiç arkadaşım yok, onlardan başka.” dedi.
“Onlara muhtaçsın yani? Çok saçma, artık ben senin arkadaşınım.” dedim esprili bir şekilde. İkimiz de güldük. Telefon numaralarımızı aldık. Bir günde çok sıkı fıkı olmuştuk. Diğerlerine güvenesim gelmiyordu. Diğer kızlar denizden çıktıktan sonra numaramı istediler.
“Hattımı değiştireceğim, o zaman veririm.” dedim ve Öykü’ye bakıp gülümsedim. O da gülümsedi.
Öykü’ye kanım ısınmıştı. Onunla iyi arkadaş olabilirdik. 2 ay yalnız çok zor geçerdi.
“Oo kızlar ne yapıyorsunuz?” diye bir ses geldi arkadan. Dönüp baktığımda, Mert ile göz göze geldik. Merve, yani içlerinden en konuşkan olanı,
“Hoş geldin Meertt. Güneşleniyorduk biz de.” deyip orospu bakışı attı adeta. Bu buna mı yazıyor lan dedim içimden. Yolarım kızım seni. Acaba laf atsam mı diye düşünürken ağzımdan kelimeler çıkmıştı bile,
“Nasılsın Mert?”
“İyilik Beste sen nasılsın?” dedi ama yüzüme bakmıyordu bile. Kızlar bana alaylı bir yüz ifadesiyle baktılar. O an yine anladım ki, onlardan arkadaş olmazdı. Mert’in vücuduna bakıyordum. Çok kaslıydı bu kadar kası yapmak için çok uğraşmış olmalıydı. Gerçekten çok iyi görünüyordu. Ben böyle düşünürken bir şey oldu.
“Hoş geldin aşkııım.”
Bunu diyen Mert’ti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk ile Yeniden Doğuş
Fiksi RemajaEğer kör kütük aşıksan, ondan başka hiç, ama hiçbir şey görmüyorsan... Aşk efendi, sen ise bir kölesin. Kalbin, beynin, duyguların, aşkın boyunduruğu altında. Efendin aşk, bak sana neler eder!