On dakika, on beş dakika, yirmi, otuz...
Kaç dakikadır dönüp duruyordum yatakta. Acaba uyumuş muydu ki? Sıkılmıştım beklemekten, artık planı devreye sokma vakti gelmişti. Belki sonunda ceza alacaktım, yakalanacaktım, belki de ölecektim. Yaşayıp öğrenecektim. Ama sonunda ne olursa olsun yapmaya değerdi.
Yavaşça, ses çıkarmadan yataktan kalktım ve ağır adımlarla Ali'nin yatağına ilerledim. Hafifçe başımı uzatıp uyuyor mu diye baktığımda çoktan uyumuş olduğunu farkettim. Gürültü yapsam bile uyanmayacak gibiydi. Böyle bir günün ardından nasıl böyle uyuyabiliyordu? Belki de benim kadar ağır bir gün geçirmemişti. Belki de birbirimizi tanımadığımız için böyle söylüyordum. Acaba nasıl biriydi? Biraz donuktu bugün, fakat gerçekte nasıl biri acaba bilemezdim.
Derin bir nefes çekip sessiz adımlarla elbise dolabına ilerledim. İçerisinde birçok kıyafet barındıran bir dolaptı. Ali duş sonrası kıyafet vermeseydi farkında bile olmayacaktım.
Siyah kapüşonlu bir ceketi üzerime giyip kapüşonu kafama geçirdim. Ve dalgalı saçlarımı iki tarafa ayırıp omuzlarıma serbest bıraktım. Ceketin fermuarını çekmeden hafif adımlarla kapıya yöneldim. Kapıyı yavaşça açıp aralık bıraktım. Aralıktan koridordaki askerleri izledim. Uzun bir koridordu ve iki asker vardı. Koridor boyunca biri geziyor, biri uçtaki odanın kapısının önünde bekliyordu. Onlara görünmeden koridordaki kameraları bozmam gerekiyordu. Fakat nasıl? Derin bir nefes alıp düşündüm ve uygulamak için bekledim.
Ali'yi uyandırma tehlikesi olsa da tezgahdaki vazoyu elime aldım, kıracaktım. Aralıktan askerlere baktım, biri arkasını dönmüş koridorda ilerlerken, uçtaki soluna bakıyordu. Ve işte zamanı gelmişti! Kendimi anında koridora atıp elimdeki vazoyu duvara çarptım. Saliseler içeresinde her iki asker de bana doğru geldiğinde vazoyu benim kırdığımı görmemişlerdi.
Birinden kaçıyormuş gibi soluk soluğa kaldığımda işaret parmağımla koridorun ucunu göstererek "orda..!" Dedim kesik kesik nefes alarak. Kanmışlardı sanki. Yüzüme dehşetle bakıyorlardı.
"Ne orda?!" Diyen askere "beni öldürmek..öldürmek isteyen iki kişi, peşimden geliyorlardu koridorun başında sizi görüp ellerindeki vazoyu fırlatıp şuraya kaçtı!" İşaret parmağımla koridorun ucunu gösterdim. Askerlerden biri diğerine "sen git, ben burada bekleyeyim" dediğinde anında kafamı salladım.
"Olmaz...iki kişiler tek başına yakalayamaz, vakit kaybediyorsunuz, hemen gidin bulun onu!" Diye hafif korkak baktım. İkisi birbirine bakıp kafalarını salladılar.
"Odanda bekle!" Deyip her ikiside koşup koridorun ucuna gittiler.
İşe yaramıştı. Başarmıştım. İntikamımı alacaktım.
İyice gittiklerinden emin olduktan sonra yerdeki vazonun iri parçasını elime aldım. Yüzümü kameraya çok fazla göstermeden elimdeki parçayla kameraya doğru uzandım. Boyum uzundu kollarımı kaldırınca kameraya uzanabilirdim. Kollarımı uzattım fakat çok az kalmasına rağmen yetişemiyordum. Derin bir nefes alıp birkaç adım geriledim. Tek gözümü kırpıp nişan aldım ve parçayı kameraya fırlattım. Ve oldu! Mutluluktan delirecektim. Kırmayı başarmıştım. Biraz gürültü olduğu için hızla koridor sonuna doğru ilerledim. Tam dönecekken duraksayıp koridorda askerler var mı diye kontrol ettim. Kimse yoktu. Dönüp diğer kolidora doğru devam ettiğimde askerler her an dönebilirler diye hızla hareket ediyordum. Kalbim hızla çarpıyordu. Adeta göğüs kafesine sığmıyordu.
Arkamdan bir ses geldiğinde anında duraksadım. Ve omzumun üzerinden arkama baktım. Kimse yoktu. Önüme dönerek kesik nefes alışverişimi düzene sokmaya çalıştım. Hazır hissettiğimde koridor boyunca devam ettim. Arkamdan biri geliyormuş gibi bir hisse daha kapılınca koşmaya başladım. Koridor sonuna gelmiştim tam koridora çıkacakken bir kol beni hızla kendine çekti. Beni duvara yaslayıp elleriyle ağzımı sımsıkı kapadı. Ellerini o kadar çok sıkmıştı ki soğukluğu yanaklarıma değiyordu. Ben anın şokunu yaşarken karşımdaki kişiyi görmemle beraber neye uğrayacağımı şaşırdım. Şaşkın ve panik içindeki gözlerle ona bakarken o etrafına bakınıyordu. İki kolonun sıkıştığı karanlık küçük yerde ikimizde hızla nefes alıp veriyorduk. Etrafını incelemeyi bırakıp yüzüme baktı ve "sakın ses çıkartma, ölürsün!" Diye uyarıda bulundu. Gözlerim kocaman açılırken gözlerimin derinine doğru baktı. Gözlerimdeki korkuyu görmemesi için gözlerimi sımsıkı kapattım. Ve derin derin nefes aldım. Sık sık inip çıkan göğüs kafesime inat ne kadar sıklıkla nefes alınabiliyorsa öyle nefesler aldım. Burnumdan çıkan sıcak nefesim ellerine çarpıp ses çıkarıyordu. Ama bir şey söylemedi. Belki de şuan sinirleniyordu bana ama gözlerim kapalı olduğu için yüzünü göremiyordum.
"Nerede abi bu kız?" Az önce gönderdiğim askerler konuşarak gelirken hızla gözlerimi açtım. Bize doğru geliyorlardı. Sesleri ayaklarındaki botların tok sesini bastıramıyordu. Ve bir adım daha..bir adım tam yanımızdan geçerken nefesini tuttum. Her ikiside yanımızdan geçip diğer koridora ilerlediğinde nefesimi yavaşça bıraktım. Aldığım şiddetli nefeslerle vücudum titriyordu.
Ellerini bırakmadan yavaşça koridoru kontrol edip ellerini ağzımdan çekti. Ellerimle dudaklarımı hızla çırparcasına sildim ve konuşmaya başladım.
"Ali senin ne işin var burada? Sen manyak mısın?" Dediğimde Ali sessiz işareti yaptı ve konuşmak için dudaklarını araladı.
"Bende aynı şeyi sana soracaktım sen manyak mısın kızım? İlk günden kendini öldürtmek mi istiyorsun?" Kısık sesle bir nefeste söylediği cümleleri sıralarken uzun perçemlerimi hızla suratımdan ittim fakat geri düştüler. Onları umursamayıp konuşmaya başladım.
"Evet kendimi öldürtmek istiyorum, evet manyağım, aptalım, salağım ben. Ya sanane! Niye peşimden geliyorsun ki sen? Hem sen uyumuyor muydun? Ben seni gördüm uyuyordun. Yoksa sende mi?..." Düşüncelere boğulurken Ali lafımı kesti. "Ahh bi dur Asu, bir dur nefes al! Ne bende mi? Neden bahsediyorsun? Ayrıca uyumuyordum evet. Senin gibi birinin gecesinde bir şey yapacağı kesindi. Seni öyle bırakamazdım!" Söylediklerine iyice sinirlenince patlamaya hazır bir bomba gibi konuşmaya başladım.
"Ya sa..na..ne! Seni ne ilgilendirir? Senin yardımına ihtiyacım yoktu!" Diye hafifçe bağırdım. Biraz daha yaklaşıp kaldığı yerden devam etti.
"Öncelikle biraz sessiz ol bulmaları an meselesi. Ayrıca gördük baya yardımım gerekmiyormuş.! Ben gelmeseydim yakalanıyordun!" Dediğinde yüzüne bakmayı kesip tartışmayı kesmek için kafamı yavaşça çıkarıp koridoru gözetledim. Ve koridorda hızlıca yürümeye başladım. Ali sesli bir şekilde nefesini verip peşimden koşar adımlarla geldi. Yanıma geldiğinde kaldığımız koridora tam dönecekken bir anda kolumdan tutup koridora çıkmamı engelledi. Beni kendine çevirdiğinde öfkeli bakışlarla ona baktım. Niye sürekli engelliyordu beni? Delirecektim!
"Yine ne var!?" Diye kaşlarım çatılmış ona bakarken sus işareti yaptı ve omuzlarımdan tutup kafasını biraz eğdi. Gözlerime bakıp "bir ses duydum döndüğümüz koridordan geliyor gibiydi. Sanırım koridorları geziyorlar. Sessiz ama hızlı adımlarla odaya gitmemiz lazım tamam mı?" Dediğinde kafamı aşağı yukarı salladım. Omuzlarımı bıraktığında hızla odaya doğru koşmaya başladık. Birkaç saniye daha orada kalsaydık belki de yakalanacaktık.
Hızla ve sessiz adımlarla odanın önüne geldiğimizde aralık kapıdan içeri girdik. Kapıyı sessizce kapatıp odanın içinde dolaşmaya başladım. Ali kapıya yaslanıp derin bir nefes verdi.
"Anlamıyorum Asu ne işin var orada! Kendini öldürtecek misin?" Diyerek ellerini saçlarından geçirdi. Ve benim cevap vermemi bekledi. Öfke ve kırgınlıktan dolan gözlerimi önemsemeyip ona cevap vermek için yanına gittim.
"Ben...saatler önce ailemi kaybettim. Ne yapmamı bekliyodun? Öylece susup oturacağımı falan mı? Ben yapamam Ali anlıyor musun, yapamam!.." dolan gözlerimden akan gözyaşlarımı hızla silip yatağıma oturdum. Ali kapıda biraz daha kalıp derin nefes vererek yanıma geldi ve oturdu.
"Ben..ben sadece içimdeki yangını bastırmak için öfkeme sığınıyorum" gözlerimdeki yaşlara engel olamadığımda direnmedim, akmalarına izin verdim.
"Ağla, tutma kendini, ağla Asu. Normal olanı bu! Sen ağlayınca da çok güçlüsün! Hatta sen bugün hayatımda gördüğüm en güçlü kadınsın. O yüzden sıkma kendini ağla Asu." Elini hafifçe omzuma koyup teselli ettiğinde omzumu geri çektim.
"Sakın, sakın bi daha yapma böyle bi şeyi! Senin teselline ihtiyacım yok benim!" Ali bir an duraksayıp kafasını salladı, yatağına doğru gitti.
Yatağıma yatıp üstüme sımsıkı yorganı örttüm. Gece boyunca uyumayıp sırılsıklam olmuş yastığıma baktım. Bu ilk ve son ağlayışım olacaktı!
İlerleyen zamanda beni, bizi, Taşra'yı neler bekliyor olacaktı... Zaman gösterecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TAŞRA #Watty2019
Научная фантастикаBirbirlerinden haberleri olmayan yüzlerce genç, yabancı karşıladıkları bir yer, gittikleri yerin katı kuralları var. Peki bu kurallara uyabilecekler mi? Yoksa isyan mı edecekler? ***** Tüm bu savaş sadece ailelerini korumak için! Fakat aileleri o...