prologue

33.5K 1K 398
                                    

Prologue

Jeongguk'un Ağzından

Sırt üstü uzanıp sıcaklıkla dolu, tamamen bir sessizlik içindeki yatak odamın yüksek tavanını izliyordum.

Plastik yıldızlı etiketler bir çeşit düzene göre yerleştirilir, aralardaki boşluklar bir yıldızın kapladığı alanı gösterir. Tüm durumun açık olduğunu düşünüyorum. Gerçek yıldızlar bir süre sonra ölür ve benim yıldızlarımın bazıları arkalarındaki yapışkansızlıktan dolayı ölmüştü.

Kolum yavaşça tavana doğru uzanmıştı, sanki bir çeşit transın içindeymişim gibi. Keşke yıldızlara, gerçek yıldızlara dokunabilseydim ve bir kez daha kaybettiklerimi görmek ister gibi, sanki onlar en parlak ışıkmış gibi parlamalarını izleyebilseydim. Tıpkı bir lambanın bir saat kullanımdan sonra yaydığı ısı gibi, yıldızların yaydığı ısıyı da hissetmek isterdim. Tıpkı bir defasında güç kaynağına dokunduğumda parmağımda hissettiğim hafif yanık gibi. Plastik yıldızlarım olsa da, gerçek yıldızlara ulaşmak çok zordu.

Başımı sağ tarafa çevirip komidinimin üzerindeki yeşil, parlak numaraları olan elektronik saatime göz atmıştım. 1.34, ve hala gündelik kıyafetlerimle buradaydım. Penceremin dışından ışıklar kapalı ve uyuyormuşum gibi görünebilirdi, ama zihnim fazla uyanıktı ve yakın bir zamanda da inzivaya çekilmeyeceğini biliyordum. Gecenin 2'si düşüncelerine ben, 1.30'da düşmüştüm.

Kahverengi gözlerim, plastik yıldızlarımdan ayrılıp penceremin dışında şuanda ne kadar kötülük içerdiğini bilen, farklı alanlarda bile olsa insanların acı çektiğini bilen dünyaya kaymıştı.

Uykuyu en çok getirecek bir tür toz olan sıcak siyah ortamlarla karıştırılan gece mavisi atmosferi, ben hariç her şeyin uykusunun gelmesine olanak sağlıyordu.

Belki bu bir film olsaydı, belki romantik bir film, kamera açısının kesinlikle yıldızlarımın uzandığı yerden geleceğini biliyordum. Siyah saçlarım küçük bir aslanın yelesi gibi yayılmış olurdu. Bol, beyaz gömleğim, ince belimden mükemmel bir şekilde kırışıklıklarıyla serpiliyor olurdu. Yırtık, dar kotumun mavisi beyaz yatak örtülerime karşı bir işaret olurdu. Beyazı severdim, tarafsızdı, yumuşaktı.

Sessizlik ve sakinliğin bu dakikalarında konuşma isteğim, yumuşak bir mırıltının dışarı çıkmasına izin verme isteğim vardı fakat bunu yapmasam daha iyi olacağına karar vermiştim. Tıpkı okulda olduğum gibi, evde de bu kadar sessiz olmam oldukça korkunçtu. Bazen sessiz olmak güzeldi, cevap verirken uygun davranışı sergilemeyeceğimi bildiklerinden kimsenin beni rahatsız etmeye cesaretinin bile olmaması güzeldi ama bazen de sinir bozucuydu ve küçük kulaklarımı işgal eden küpenin bolluğunun yanı sıra, saçlarımı da koparmak istememe sebep oluyordu.

Küçük ve kırmızı-pembe dudaklarım yavaşça aralanmıştı ve sessiz odamda on yedi yaşındaki birinin zayıflığı duyulmuştu.

O an da gözlerim kapalı, mırıltılar bitinceye kadar dalıp gitmiştim ve her bir yapımı dolduran gerçek karanlık başlamıştı. Gözeneklerim, kaslarım, dokularım, kemiklerim ve zihnim...

Hayal dünyası, sabah olduğunda beynimin oluşturduğu hatıralar olmadan sönük olması dışında bu gece etki ediyordu.

Hayallerin güzel olması beklenir ve öyledirler ama düşündüğünde ve bu hayallerin sadece kafanın içinde olan halüsinasyonlar olduğunu farkettiğinde, öncekinden daha az büyülü görünürler ve diğerlerine göre bu her şeyi daha güzel yapar.

---

Şuanda bunu okuyan birileri var mı bilmiyorum ama ama ama sorun değil, ben yine de bu kitabı çevireceğim ehehehe

Yazılan şeyleri biraz mecazi olarak düşünürseniz daha güzel anlarsınız ve bu arada bahsedilen plastik yıldız etiketleri hani duvarlara yapışan ve gece karanlıkta parlayan yıldız desenli etiketler var ya, işte onlar. Gecenin 2'si düşünceleri derken de şunu anlatmaya çalışıyor yani genelde insanlar gecenin 2 sinde derin, çıkmaz düşüncelere dalar ve Jungkook'da diyor ki ben bu düşüncelere erken başladım.

Bu kitap çeviridir, çevirisi ve çeviri hakları bana aittir. Kitabın hakları yazarına aittir.

Okuduğunuz için teşekkür ederiiiiiimmm.

@/sourprincess

Pretty Boy || Taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin