"E-evet, seninle yaşamayı şartların karşılığında kabul ediyorum."
___
"C-cidden mi?"
Cevabını duyunca bu denli sevinip, ayaklanacağını beklememiştin. Sanırım iyi bir şeyler yapmaya başlamıştın. Onun gibi bende içten içe onunla birlikte olacağın için mutlu hissetmiştin. Sanırım onunla iyi anlaşacak gibiydin.
"Evet!"
32 diş gülümseyerek verdiğin cevaba karşı o da aynı tepkiyle karşılamıştı seni.
"Şey o zaman ben ilk önce kampüse döneyim daha sonra birlikte eve geçeriz. Olur mu?"
"Olur, bende biraz etrafta dolaşırım belki."
"Peki.. Dikkatli ol, başına bir şey gelsin istemem."
Arkasını dönerek söylediği şeyle kıkırdamıştın ve o sıra aklına dank eden sorunla karşı karşıya kalmıştın. Onun arkasından ona seslenmek için harekete geçecekken işleri karıştırmanın sana heyecan katacağını düşünüp ses etmemiştin.
O kampüse geri dönerken sende sırt çantanı masanın yanında bulunan sandalyenin üstünden alıp kasaya ilerlemiştin, içtiğin su ve kahvenin ücretini ödeyip ağır adımlarla kafeden çıktın. Etrafına baktığında aslında ilk geldiğinde fark etmen gereken etkeni şu an fark etmiştin, o uzun boylu adam senin okumaya geldiğin bu üniversitede okutmandı.
Bunu daha fazla düşünmeden etrafta minik bir gezintiye çıkma kararı aldın. Kampüs düşündüğünden daha cıvıl cıvıldı belki de yazın son günlerini yaşamanın verdiği etki de bu konuda yüksek bir etkendi. Sağına soluna bakınca bir kaç kafe daha olduğunu fark ettin, etrafta oldukça yeşillik mevcuttu bu da senin işine gelmişti, boş bulunduğun zamanlarda kendine sessiz bir ortam oluşturup orada vakit geçirebilirdin.
Etrafta biraz daha ilerlediğinde bulunduğunuz bölümün alanı bitmişti. Sende dünden yorgun olduğun için önceden eve gitmek istedin ama içeri giremezdin çünkü giriş şifresini bilmiyordun. Bahçede dinlenirim düşüncesiyle harekete geçtin. Geldiğiniz yolu kullanarak eve gitmeyi isterdin ama kartın yoktu bu yüzden taksiye binmek istedin, bunun kötü bir fikir olduğunu düşününce vazgeçtin. O sırada aklına kampüse geri dönüp kendine sessiz bir alan bulmak geldi, bu fikri sevmiştin gülümseyerek hızlıca geri yürüdün ve etrafta yavaş adımlarla kendine bir yer bakıyordun. Binadan uzaklaştığını fark etmiştin ama bu keşfettiğin yer için değerdi. Hızlı adımlarla seçtiğin ağacın altına geçtin, dinlenmek için kendini esen rüzgar ve rüzgarın etkisiyle hışırdayan yaprakların sesine bırakmıştın.
___
SEHUN
Kampüsten çıkıp onu bıraktığım kafeye adımladım, içeriye girdiğimde etrafa göz gezdirmeme rağmen onu görememiştim. Orada ki bir çalışana onu tarif ettiğimde sadece çıkıp gittiğini belirtmişti. Nereye gitmiş olabilir ki, içime bir öküz oturmuştu sanki, onu yerinde bulmayı bekliyordum. Ya başına bir şey geldiyse, buraya yeni geldiğini söyledi ve başına bir şey gelmiş ihtimali yüksek.
Kafede daha fazla vakit kaybetmeden hızlı adımlarla çıktım, ilk önce etrafa bakınıp buralarda olabileceğini düşündüm. Ama gözümün iliştiği uzaklıklarda onu bulamayınca içimde ki öküz kendini bana daha çok bastırmıştı. Önüme kim geldiyse, kafede 2 saat boyunca bıkmadan izlediğim o güzel yüzünü anlatıp görüp görmediğini sormuştum ama kimse olumlu bir cevap vermedi. Yorulduğum için yavaş ve savsak adımlarla ilerliyordum, nereye gittiğimi bilmeden, kampüsün gitmediğim en derinliklerine doğru. Bu sırada da beni şimdiden bırakıp gittiğini düşünüyordum, ilk önce ailem daha sonra o. Daha adını bile zikretmemişti dudaklarım, adımı bile zikretmemişti dudakları.
Aklım karışık, bedenim yorgundu. Neden bu kadar önemsediğimi bilmiyorum ama sanki tanrı bizi kendimiz için yaratmış gibi hissediyorum, tanrının aldığı ailemi onunla geri vermiş gibi hissediyorum ama o bırakıp gitmeyi seçmişti.
Aklımda tilki gibi dolanan düşüncelerle ayaklarımın kendini bilmez bir şekilde beni getirdiği yere baktım, kafamı soluma çevirdiğimde sabah ki gibi çantasını kafasının altına alıp yere kıvrılmış bir beden gördüm. Gözlerim saçlarına iliştiğinde sessizce kendimi yere bıraktım, ne zaman dolduğunu fark etmediğim gözlerim kendilerini serbest bırakmıştı. Derinlerimde bir yerlerde kendime güç bulunca oturduğum yerde kalkıp yavaşça yanına yaklaştım. Suratına baktığımda aynı masumluğu ve güzelliği tekrardan fark ettim, bu onu bende daha da özel kılıyordu.
Sürekli bir yerlerde uyuduğu için bu sefer uyandırmak istemedim ve uyanmaması için bin bir özen gösterip sessiz ve yavaş hareketlere ilk önce başını yastık niyetine koyduğu sırt çantasını çekip sırtıma aldım. Daha sonra yine aynı özeni ve dikkati sağlayarak onu kucağıma aldım. Etrafıma bakıp geri dönmem gereken yolun hangisi olduğuna karar verdim ve olabildiğince dikkatli ve hızlı adımlarla bulunduğumuz kampüsün binasına giriş yaptım, bu sürede yolda ilerleyen bir kaç öğrenci dışında pek insan yoktu. Bana ait olan odanın kapısını dikkatlice açık onu odada bulunan ikili koltuğa yatırdım. Bende masa başına geçip o uyanana kadar yapmam gereken diğer işlerle uğraşmayı planladım.
___
İşlerim bittiğinde hala uyuyup uyumadığını kontrol etmek için yanına gittim. Baktığımda hala uyukladığını gördüm, uyandırıp uyandırmamak arasında kaldım ama saatte 3'e yaklaşıyordu, yapılan toplantı ve kendi çalışmalarım yormuştu bu yüzden eve gidip dinlenmek istiyordum. El mecbur uyandıracaktım, yanına eğilip yüzümü yüzüne yaklaştırdım bir kaç dakika öylece kalmıştık, kokusunu içime çektiğimde aldığım tat çilekti demek ki çilekli duş jeli ya da parfüm kullanıyordu, bu bilgiyi aklımın bir köşesine monteleyip onu uyandırmak için harekete geçtim.
"Hey, uyan artık hadi."
Ellerimle dürterek bir kaç dakika uyanması için uğraştım, başarılı da olmuştum. Uyandığında hala çok yakın olduğumuzu fark ettim ki o da hareket etmeyip şaşkın kahvelerini benim kahvelerime dikmişti, son kez fark ettirmeden kokusunu içime sessizce çekip uzaklaştım.
"Sonunda uyandın, daha fazla uyusaydın kış uykusuna yattığını düşünecektim."
Ayağa hiddetle kalkarak söylenmeye başlamıştı.
"Hey! Ben ayı değilim. Sadece uykusuz bir insanım!"
Demişti son kelimeyi vurgulayarak. Bende onu daha fazla kızdırmak adına inadına gitmiştim.
"Ah.. Tamam tamam, sen bir kış uykusuna yatmakta olan minik bir ayısın, bunun farkındayım."
"Hey! Sana ayı olmadığımı söyledim!"
Hem söylenmeye devam ediyor hemde üstüme yürüyordu, o sırada ayağı görmediği yerdeki klasöre takılmış ve üstüme düşmüştü. Bu sayede ikimizde daha doğrusu ben soğuk zeminle buluşmuşken o ise vucüdumla buluşmuştu, ilk defa ikimizde istemeyerekte olsa bilinçli bir şekilde bu kadar yakındık. Kalbim hızlı atmaya ve nefes alışverişlerim sıklaşmaya başladığını fark ettim.
Kendime bu sabahtan beri neler olduğunu anlamış değilim, tek bildiğim ve hissettiğim onun tanrının bir hediyesi olduğuydu.
.......
Haay evribadi!
Biliyorum hafta da iki bölüm demiştim ama önümüzdeki hafta yazmak için zamanım olamaz belki, kuzenimin düğünü var bu yüzden önümüzde ki haftanın ilk bölümünü bugünden yayımlamak istiyorum. Umarım seversiniz. 🙏💙Haydi gudbay👋🏻
![](https://img.wattpad.com/cover/152473839-288-k763887.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
|My Husband| \Sehun OC\
FanfictionYüce Oh Sehun ve sen~ Dikkatli ve emin bir şekilde Sehun'un kucağına yerleştin ve onunla konuşmaya başladın. "Sehunnie." "E-efendim be-bebeğim?" Onun bu şaşkın hali tebessüme sebep olmuştu. Arsız bir sesle birlikte ellerini gömleğinin düğmelerini...