Sessiz bekleyişimiz sürüyordu. Abim gideli 2 saat kadar olmuştu. Annem hala gelmemişti. Ben onlar mutfak masasında oturup çay içerlerken pastayı yapmıştım. Bol meyveli ve bol çikolatalı istemişti kızlar. Ciddi anlamda boldu yani. Ama artık Dilaranın da benim de sabrımın sınırlarını zorluyordu Edanın sessizliği. Sonunda Dilara dayanamamış olacak ki kendine yeniden çay doldururken "yeter ama be ne oldu anlat artık" diye yakındı.
"Bencede boku çıktı ikimizde kurbanlık koyun gibi bekliyoruz senin konuşmanı" dedim.
"Siz biraz ince ruhlu olmayı öğrensenize ya. İkinizde bana benzemek zorunda mısınız? " diyip sırıttı.
"Ne sandın yavrum" dedi Dilara.
"Biz şimdi gittik markete hiç bir sorun yok ben sessizim o sessiz. Ben pasta malzemelerinin olduğu yeri orada çalışan bi çocuğa sordum. Çocuk ama cidden en fazla 19 falandır yani. Senin bu hödük abin 'sormana gerek yok kardeş sende işine bak biz buluruz' diyip başta bir sinirimi bozdu. Yine eyvallah dedim cevap vermedim. Taa kii..."
"Ayy ne kadar romantik seni nasıl kıskanmış ya"
diyip çayından bir yudum aldı Dilara. Ben gülmemek için kendimi zorlarken Eda masada duran erikten birini alıp Dilaraya fırlattı. Dilara dizine düşen eriği ağzına attı ve sırıttı.
"Of hadi devam et"
"Tamam Özge biraz sabret abinin ne kadar hödük olduğunu az sonra tescilleyeceksin sende"
"Aa cık cık ayıp oluyor ama tescilleneli çok oldu yavrum"
"Haklısın affet bacım"
"Neyse devam edin kızlar" dedi Dilara. Bölen oydu ama bize devam edin diyordu. " Salak"
"Aptal" diye Edayla aynı anda söylendik ve kahkaha attık üçümüz birden.
"Her neyse işte. Taa ki biz reyona gelip alana kadar. Kakaolar en alt raftaydı. Bende almak için eğildim. O sırada bu konuştuğum reyonu sorduğum çocuk geçiyordu. Bu hayvan hem dibime kadar girdi bir de üstüne yanıma kadar eğildi. Ve ne yaptığına inanamazsınız."
"Inşallah ittirmedi " dedim ben.
"Salak salak konuşma niye yapsın öyle birşeyi" diye söylendi Dilara.
"Boynumdan öptü. Inanamadım o an. Ben onun şokunu atlatamazken üzerimdeki tişörtün yakasını çekti yukarıya doğru."
Biz Dilarayla hem ayıplayıp hemde kahkaha krizine girdik.
"Gülmesenize be "
"Ee sen ne yaptın?" dedim bende heyecanla.
"Çocuk oradan uzaklaşana kadar bekledim.
Sonra da ittirdim onu. Kasaya gidip aldım çıktım.
Birde utanmadan kolumdan tutup' çocuk seni dikizliyordu ne yapabilirdim söyler misin? ' dedi. Bende beni uyarman ya da yanıma çökmen yeterdi gerizekalı uzak dur bir daha yaklaşma bana diye bağırdım. Ben bağırınca o da 'seni sabah uyardığımı sanıyordum Eda. Ya algılarında problem var ya da insanların sana edepsizce bakması hoşuna gidiyor' dedi. Allahım o an oturup ağlasam mı kıyameti mi koparsam bilemedim. Ilerledim hızlıca cevap vermeden parkın oradan büyük bi taş alıp fırlattım o da alnına geldi" diye sözünü bitirdi ve ikimizinde çay bardağını doldurdu.
"Ender abi kesinlikle senden hoşlanıyor " dedi Dilara.
"Açık konuşmak gerekirse bende öyle düşünüyorum. Bu yaptıklarının mantıklı bir açıklaması olamaz çünkü. Normalde kimseye karşı bu kadar kaba değil. Bence belli etmemeye çalışıyor. Senin ona uzak durduğun gibi o da öyle yapıyor."
"I-iyi de ben uzak durmuyorum ki ondan. Ayrıca benim ondan hoşlandığımı nerden çıkardınız siz?"
"Biz öyle birşey demedik ki sadece birbirinizdan uzak durduğunuzu abimin senden hoşlanıyor olabileceğini söyledim. Sen nereden çıkarttın hoşlanma konusunu?" diyip gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.
"Bizden niye saklıyorsun?" diye sordu Dilara netliğe kavuşturmak için. O böyleydi işte. Her zaman bizim gibi dalgaya alır ama anında ciddiyetle konuyu sürdürebilir netliğe kavuşturabilirdi.
"Be-ben birşey anlamıyorum. Ne demek istiyorsunuz. Birşey saklandığım yok sizden" dedi. Kekelemesinden bile yalan söylediği ortadaydı.
"Sen sadece kendini kandırmaya devam et. Ve bize anlat ne hissettiğini" dedi Dilara sakinlikle.
"Yakalandım yani size. Ben uzun zamandır ondan hoşlanıyorum. Ama asla söyleyemem ona. Onunla büyüdük hepimiz. Parkta kediden kaçarken beni Ender kurtarırdı ne zaman ihtiyacımız olsa bize abi gibi yaklaştı.. Sonra Semih abiyle her zaman arkadaş gibiyken ona karşı daha farklı hissettiğimi farkettim lisedeyken. Size nasıl söylerdim bilemedim. Çünkü hepimiz için abiydi o. Bana ne derdiniz bilemedim." dedi. Gözleri doldu.
"Saçmalama biz de senin ondan hoşlandığının farkındayız Eda. Neden sana ya da ona birşey diyelim. Aşk engel ya da yaş tanır mı hiç? Kimi seviyorsan bizim için o mükemmeldir. Bunu bil ve bir daha saklama bizden" dedi Dilara ve elinden tuttu.
"Ben de aynı sekilde düşünüyorum. Bak asla bizden gizleme. Abim olsun veya olmasın. Senin için tamamsa bizim içinde tamamdır. Ayrıca onun adına ben senden özür diliyorum. Küçük bir tüyo veriyorum bize açıklama yapmanın şerefine. Abimde sana karşı boş değil. Ama senin ona o gözle bakmadığını düşünüyor ve yaklaşamıyor. Yani biraz sen ona yüz vermelisin" dedim bende elinden tutarak. Daha sonra bizi çekti kendine ve sarıldı. Dilaranın kolu benim de dizim kim vurduya gitmişti masa sayesinde. Ama önemli değildi. Ah! Lanet olsun kimi kandırıyorum. Dizimi kırmış kadar oldum. Dilara ve ben kafasına birer tane vurduk ve kahkaha attık yeniden. İşte biz böyle güzeldik. Kimseye gerek yoktu başka. Aramızda birisi aşıktı ama olsun. Sonuçta o da yabancıya gitmeyecekti.
"Pastayı ne zaman yiyebiliriz sizce" dedi Eda.
"Daha bir iki saat donması gerek dinlenmeli" dedim bende.
"Ben acıktım ya" dedi Dilarada.
"Annem daha dün zeytinyağlı yaprak sarması yapmıştı. Abimler gitmeden yemedilerse saklama kabında duruyor. " dedim. Kızlar aynı anda ayaklandılar ve dolabı açtılar.
"Hayret ilk defa bir annenin dondurma kabında sarma saklamadığını görüyorum. Şoklar içerisindeyim şuan" dedi Dilara.
"Geçen haftaki temizlik de biraz atmış olabilirim hepsini"
"Hala yaşıyor olmana şaşırdım doğrusu" dedi Eda'da.
"Zor oldu evet. O bir hafta survivor parkurları kadar zorluydu. Ama neleri atlattık biz" dedim ve sırıttım. Gerçekten annem nereye baksa o hafta sen benim kutularımı attın bende senin neyin var neyin yok yakacağım seni burada barındırmam artık diyerek abarttığı bile olmuştu.
"Yaşasın anne sarması" dedik ve ellerimizle yemeye başladık. Ben kutuyu ellerinden aldım ve masaya koydum. Onlar yerlerken saklama kabında duran un kurabiyeleriyle annemin yaptığı simitleri çıkardım ve koydum. Çaylarımızı yeniden doldurdum ve onları yemeye başladık.
....
Akşam saatlerine doğru annem gelmişti. Babamın gelmesine yarım saat varken kızlarla ekmek almak için binanın arkasındaki büfeye gittik. Daha sonra oradan jelibon ve çekirdek aldık. Eve girdiğimizde babamın erken geldigini gördük. Annemde çorbaları dolduruyordu. Biz pek aç değildik ama oturduk. Yemeklerimizi yerken bizimkiler sohbetlerinr devam ettiler.
"Sizinkiler nasıl ne yapıyorlar kızlarım" dedi babam babacan bir tavırla.
"Nasıl olsunlar Rıza amca babam çalışıyor işte şimdi yeni bir mühendisle anlaştı huzur evi yapımında beraber çalışacaklar." dedi Dilara. İçimizde en zengini onlardı.
"Bizimkilerde öyle çalışıyorlar işte. Bilirsin babam evleri satmaya uğraşıyor öyle. Her gün alıcılarla satıcılarla uğraşmak yoruyor" dedi Eda.
"Sen nasılsın neler yapıyorsun ?" diye sordu Eda yeniden.
"Bende çalışıyorum kızım bildiğin gibi davadan davaya"
"Allah yardımcınız olsun Rıza amca" dedi Dilara.
Benim kankalarım nasılda mülayim oluverdiler birden anlamış değildim.
"Dilara kızım düğününüz nasıldı" diye sordu annem. Onlar sohbet ederken ben yemeğimi yemeye devam ediyordum.
"Güzeldi valla. Kalabalıktı epeyce. Annem sizinde gelmenizi çok istemişti."
"O kadını pek sevmiyorum biliyorsun kızım. Ondan gelesim gelmedi vallahi" dedi annem.
"Bende pek hoşlanmıyorum o kadından ve kızından" dedi Eda.
Annem imayla baktı. Niye hoşlanmadığını babam hariç hepimiz biliyorduk. O yelloz Fahriye abime sulanıyordu epeydir.
Gel gör ki Dilaragilin yakın akrabasıydı. Bizlerde toplandığımız birkaç akşam oturmasında karşılaşıyorduk. O da orada abimi görmüştü. Daha sonra birkaç kere daha abime ulaşmaya çalıştı. Her görüşünde ona kendini beğendirme çabasına girdi. Eda da hem annesini hem kızını bu yüzden sevmiyordu.
"Öyle güzelim öyle. Oğluma az yamamaya çalışmadı o kızını Cennet" dedi Annemde.
"Hanım Dilaraya ayıp oluyor ama" dedi babam uyarır bir tonda.
"Yok Rıca amca yok. Ne deseler haklılar. Bizde pek sevmeyiz zaten" dedi Dilara.
"Neyse bakalım hayırlısı oldu da evlendi bir an önce" dedi Eda.
"Sen napıyorsun ya kızım" dedi annem Edaya. Gündüz birbirleriyle dalga geçip eğlenenler şimdi gelin kaynana edasıyla birbirlerine nazik davranıyorlardı. Suyumu içerken bunu düşünmem beni yoğun bir öksürük krizine soktu. "Yavaş kızım yavaş" dedi babam ayaklanırken. Elimle oturmasını söylemeye çalışıyordum.
"Oturmanı söylüyor Rıza amca" dedi Dilara.
"Iyi misin kız? " dedi annem. Bende elimle iyi olduğumu anlatmaya çalıştım. "Allahın sopası yok işte. Sen annenin kutularını atmaya kalkışırsan Rabbimde sana sorar hesabını"
Ben hala öksürürken annemin böyle demesi daha da körükledi öksürüğümü. En sonunda Eda ayaklandı. Sırtıma geçirdiği elleri ciğerlerimi çıkarmaya yettiği icin öksürük krizim azalmıştı.
"Sağol ya valla ciğer falan kalmadı. Hatta ince bağırsağım köprücük kemiğime kadar çıktı"
"Ee bu günler için varız canım " diyip öpücük attı bana. Dilara gülüyordu bize.
Annemle babam ise gülümsüyordu. Her zaman Eda bizim neşe kaynağımızdı.
"B-ben otursam iyi olur" dedi Eda.
Annemle babamın onu izlediğini farketmişti.
Utandığı zamanlarda kahkülünü kulağının arkasına atardı. Küçüklüğünden bu yana saçını hiç değiştirmemişti.
"Otur otur" dedi Dilara ve kahkaha attık aynı anda.
...
Babam kahvesini içmek üzere içeriye salondaki koltuklara yöneldi ellerini yıkadıktan hemen sonra. Bizde masayı hızlıca topladık ve annemle babamın kahvelerini yapıp onlara verdik. Odama girdiğimizde Eda kendini yatağa attı.
"Evin gelini gibi hissediyorum ne oluyor lan"dedi.
"Öyle olmaya hazırlan güzelim" dedi Dilara. Bende kahkaha atarak destekledim.
"Gelin güvey olup durmayın daha Ender hiç birşey bilmiyor"
"Valla gelin olan biz değiliz. Bilecek ama emin ol planlarımız sonucunda siz birleşeceksiniz." dedim bende.
"Ya resmen senin abinden hoşlanıyorum sende bana onu ayarlamaya çalışıyorsun he" dedi elleriyle yüzünü kapatarak. Sesi boğuk çıkmıştı bu yüzden.
"Valla Dilara Daha önce Semih abimden hoşlansa ona da ayarlarım sizden iyi evimize gelin mi olurmuş canım "
"Sibel abla duymasın " dedi Dilara gülerek.
Allahtan o Semih abime karşı birşey hissetmiyordu. Zaten onun görüştüğü biri vardı iki aydır.
Hadi artık mükemmel gecemize ve aramalarımıza başlamaya ne dersiniz?" dedi Eda.
Ben telefonuma baktım ve şarjımın azaldığını gördüm. Yeniden prizdeki şar aletine taktım ve bekleyin diyerek aşağı indim. Bizimkilere pastadan birer dilim keserek tüm yiyecekleri toplayım odaya geri döndüm. Bizimkiler başlamışlardı bile.
"Ay evet Mustafa beni hatırlamadığını söyleme. Seninle ne günlerimiz geçti" dedi Eda.
"İyi de ben senin sesini bile hatırlamıyorum ki" dedi tok bir ses.
"Telefonda seslerimiz değişir bilmez misin seni bre cahil" diyip kahkaha attı.
"Madem sen Cansusun neden gizliden aradın beni"
"Çünkü numaramla ararsam eğer açmayacağını düşündüm Mustafa. Çekindim" dedi sesini titreterek. Ben kolalarımızı dökmüştüm. Ama böyle eğlenceli olmuyordu ki. Bu çocuğun gerçekten Cansu adında sevgilisi varmış eskiden. Heyecanlı olmuyordu böylesi.
"Ya kapat ben sevmedim bunu" dedim Edaya.
"Bende sevmedim pek eğlenceli olmadı bu" dedi Dilarada.
Sonra Eda' da oflayarak kapattı. Biraz pastalarımızı yedik. Sonra ben cips paketlerini ve çekirdeği açtım. Hepsini kaselere döktüm. Onları yerken 4 5 numarayı daha aradık. Sonra Edanın şarjı bitti. Dilaranın zaten şarjının pek 50'yi geçtiğini görmemiştik. Onun telefonundan aradık birkaç kişi.
"Alööğ. Zemheri beylen mi görüşüyorum."
"Evette siz kimsiniz"
"Bilemedin mi beni canığm. Ben Kayseriden Nermin "
"Çıkaramadım kusura bakmayın abla"
"Abla deme bana. Gerekirse senin için 4 çocuğumu kocamı bırakırım. Yeterki abla deme bana. Ben yıllardır seni takip ediyorum"
Dedi Dilara. Biz gülerek konuşmanın sonunu dinliyorduk. "Tövbe estağfurullah. Abla ne diyon sen gece gece git dalganı başkasıyla geç"
"Ne yani şimdi dalga geçtiğimi mi söylüyorsun. Bak sen bana instagram hesabını ver ben sana yazayım."
"Madem beni biliyorsun niye hesabımı bilmiyorsun " dedi şüphe dolu bir sesle. Ben o sırada hangi kartviziti seçsem diye bakınıyordum. Sonra eda konuşmayı dinlememi eğlenceyi kaçırdığımı söyleyip elimden kartları aldı. Kendisi benim için bir tanesini rastgele seçip diğerlerini kenarı bıraktı. Ben merakla neyi seçtiğine bakmak isterken elime vurdu.
"Neydi o ses. Siz beni işletiyorsunuz. Sizi bulup polise vereceğim" dedi adam. "Saçmalama çocuklar kavga ediyorlar. Sibeeel kız bırak abinin kolunu" diye uzağa doğru bağırdı. Yalanın böylesi diyerek bizde adam inansın diye bir iki ses daha çıkardık.
"Sen niye inanmıyorsun bana aşkıma"
"Aynı şehirde bile değiliz. Beni nerede görmüş olabilirsin sen" dedi adam.
"Seni kocamla bankaya havale için geldiğimizde gördük. Hatta .... Bankasında çalışıyordun. Istanbulda benim dayımgiller var onlara geliriz biz senede 4 defa kadar" dedi.
"Kaç yaşındasın sen"
"29 bitti 30 olacağım inşallah eylülde "dedi Dilara.
Adam resmen sohbete devam ediyordu. "Aah sanırım kocam geldi seni daha sonra ararım" dedi Dilara.
"Tamam bakalım gerçekten böyle dediğin gibiyse neden görüşmeyelim" dedi Zemheri Çalışkan. Kim ne diye çocuğuna Zemheri ismini koyardı anlam veremedim. Neyse diyerek Dilaranın %2 şarjı kalmış olan telefonunu alıp şarja taktık. Eskisi kadar eğlenceli olmadığını farketmiştik aslında ama yinede biraz içeriği değiştirmeye çalıştık.
"Bak şimdi biraz yollu konuş"
"Saçmalama öyle şey mi olur" dedi Dilara beni savunurken.
"Yahu kim nereden bilecek bizim olduğumuzu. Sadece biraz kırıtarak konuşman biraz cilve yapman yeterli" dedi yeniden.
"Ben yapmam kızım öyle şey" dedim net bir şekilde.
Ama net konuşmamak gerekmiş.
Edanın benim için seçtiği kartı aldım elime. Dilara bu kartı sevmedim diyip başka kart tutuşturdu elime.
"Söyle numarayı"
"0553...."
Tamam dedim kendi kendime ve yeşil butona dokundum.
"Çaldı çaldı ve meşgüle attı.
"Bir kez daha deneyelim ama ilerleyen saatlerde " dedim ben.
"Tamam şimdi benim ilacımı verin" dedi Eda.
"Salak salak konuşma" diyip vurduk aynı anda.
"Ya tamam lan vurup durmayın salak ettiniz iyice. Verin jelibonlarımı" dedi. Bende kese kağıdını açtım ve jelibonları yemeye başladık.
"Adı neydi"
"Neyin adı"
"Eda mal mısın? Ya da sen söyleme ben biliyorum malsın sen."
"Kızım kimin adı ya" dedi yeniden.
" Alihan" dedi Dilara göz devirerek.
"Demek Alihan ha. Aliihandrooo" diye şarkı edasıyla söylendim ve kahkaha attım.
"Saat 23.50 olmuş be" dedi Dilara.
"Oha ya uykum mu geliyor ne" dedi Eda.
"Saçmalama sabaha kadar oturuyoruz dedik ya" dedim bende.
"Şaka be amaan. Ben bunun için eve gider gitmez uyudum sabahta 10 da uyandım kızım. " dedi Eda.
"Baya 15 saat Uyumuşun kanka" dedi Dilara.
"Ya Enderi arayalım mı? Noluuur " diye kedi gibi baktı bize. Ona kedi gibi dediğimi duysa beni kolanın içinde boğardı. Nefret ettiğini korktuğunu söylemiştim.
"Tamam tamam" dedik bizde sevimliliğine dayanamayıp.
"Ya sizi çok seviyorum bee" dedi ve bizlere en sevdiği kolalı jelibonlardan birer tane fırlattı.
Benim burnuma gelirken Dilaranın alnına gelmişti.
" Sen sevme Eda sen sevme " dedi Dilara. Daha sonra attığı jelibonları aynı anda ağzımıza attık ve yedik. Gece asıl yeni başlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sensin
ChickLitHukuk bölümünü bitirmiş ve iş görüşmelerine gidiyordu. Yalnızca emeğinin karşılığını para kazanarak çıkarmak istediğindendi. Gittiği görüşmelerden birinde olumlu bir sonuç almıştı arkadaşlarıyla beraber olduğu bir günde.Önceki gece pek uyumamış ols...