2.BÖLÜM

376 37 29
                                    


Multimedya da Emre var.

İNSTAGRAM;
- fadenur.umudum
- umudum.ruybatailesi
YOUTUBE TANITIM VİDEOSU; Fadenur umudum

Kalbinize dokunması dileğiyle iyi okumalar.

♡ ♡ ♡

Kaybolmuş benliğini hayatın zorluklarında bulunmak mümkün. Hayat üç evreden oluşmaktayken, tüm evrelerinde kalp acıyı icra ediyor. Acı insan kalbinin vazifesi mi, kaderinin sunduğu cilve mi? Tatlı cilve olmalıydı. Sevmenin acısı, sevilmemenin ya da sevilmenin acısı. Kaybetmenin eksilmeyen, omzuna hasreti ve geçmişi de yüklenen acısı. Tüm bunlar her şeye rağmen tatlı değil miydi? Nefes alma eylemini unutturan acı bile damağınızda tatlı bir his bırakacak maziye sahiptir. Mazi senin kaderinin göstergesinde çizdiğin yolundur. Kim kendi çizdiği yolu kolay kolay unutabilir? Sevda ile boyanmış yollar unutulamazdı şüphesiz. Zühre'nin çizdiği yollarda mürekkep kokusu değil kan kokusu yükseliyordu. Yanan yüreklerin dumanı bir sis tabakası halinde Mardin'de ağırlanıyor. Evlerinin avlusundaki sedirde çaresiz bakışlarla oturan aile fertleri Zühre'den açıklama bekliyordu. Genç kızın sesiz feryatları, dinmek bilmeyen gözyaşları hayra alamet değildi. Azat ağa Çobanyıldızı'na, Allah'ın emaneti olan kızına baktı. Azat ağa minik kızının yeşil gözlerini görür görmez alacakaranlıktan tan vaktine kadar görülebilen bir yıldıza benzetti. Çobanyıldızı'na. Kucağındaki minik kızının alnına bir öpücük kondurarak yüzüne doğru Çobanyıldızı anlamını taşıyan Zühre ismini fısıldadı. Kızı için endişelenen babanın iç sesi bu olayın bir kaçıştan çok daha fazla olduğunu savunuyordu. Bakışlarını kızından eşine çeviren Azat ağa gözü ile vaktin geldiğini işaret etti. Bir an önce olayı öğrenmeli ve kızını sevmediği, gaddar bir adamın kollarına bırakmamanın yolunu bulmalıydı. O bir babaydı kızını acının ve kederin kucağına bırakmak kendini diri diri toprağa vermekti. Dila hanım yavaşça kızının sırtında ellerini gezdirerek yaşlı gözlerini kendine çevirmesini sağladı. Yeşil hareler alevler içinde kalmıştı. Kaç saattir yanıyordu kalbi, ne zamandır ağlıyordu Zühre? Emre'nin bedenini saran kollarının eksikliği çıplak kollarına hayali ama canını yakan kesikler bırakmıştı. Donuk bakışları Emre'nin yüzünü arıyordu baktığı her yüzde. İnsan sevdiğinin yaşadığını göremeyince gözler görme yetisini bırakıyordu. Beynine ulaşan her görüntüyü kalbi karanlığa boyayarak tek bir görüntüyü algılamayı bekliyor. Ortamın hudutlarında ki sessizlik Duran ailesini korkuyla  sarmalıyor, tedirginlik yüklüyordu yüreklerine. Dila hanım acının kollarında ki kızının saçlarına uzanarak, siyah dalgalı saçları okşayarak sordu. "Zühre'm ne oldu yavrum?" Dila hanımın ince şiveli sesi kulaklarında yankılanırken beynine vuran görüntülerle kucağında ki sol elini yumruk yaparak gözlerini sıkı sıkı kapattı genç kız.

Kafasını sevdiğinin omzuna koyarak pencereden dışarı bakıyordu. Sol elini sahiplenerek tutan sevdiğinin sağ eline bakarak gülümsedi. Korkmak yoktu o saatten sonra, hasret yoktu. Sadece ikisinin mutlu olacağı zamanlar vardı artık onlar için. Üstüne nüfus eden koku sevdiğinin her an hasretle yâd ettiği kokusuydu. "Sevmek nasıl bu kadar heyecan verici olabiliyor?" Diyerek sordu sevdiğine, yeşil gözlerini sevdiğinin yüzüne çeviren Zühre. Gülümsedi genç adam buruk bir şekilde gülümsedi. İçine derin bir nefes çekerek cevapladı güzel Zühre'yi. "Benim için senden ibaret heyecan veren her şey. Ama büyükbabam her zaman sevmenin verdiği mutluluktan daha büyük acı ile geri döndüğünü söylerdi." Şaşkındı Zühre 'sevmek nasıl acı verir?' Diye içinde sorgularken dudaklarından "Neden?" Sorusu döküldü. Sevdiğinin şaşkınlıktan aralanmış dudaklarına uzanarak boşta kalan elinin başparmağı ile okşarken söylendi. "Düşünme sen bunları güzelim, büyükbabam büyükannemi kaybettiği için her zaman sevmenin getirdiği acıya odaklı konuşturdu." Kendini geri çekerek sevdiği adama sıkı sıkıya sarıldı Zühre birazdan olacakları biliyormuş gibi. "Ben seni kaybetmek istemiyorum, Emre." Cümlesini bitir bitirmez saçlarından çekilerek sevdiğinin kollarında ayrılırken acı ile çığlık attı. Saçında ki kuvvet Zühre hareket ettikçe artarken sevdiği adam iki adam tarafından tutularak üçüncü kişi tarafından adaletsizce darp ediliyordu. Nefret ettiği sesin sahibinin hesap soran bağrışları arasında Emre'nin boğuk sesi duyuldu. "Zühre'm, güzelim ağlama. Sakın ağlama." Ağlama diyordu sevdiği adam. Mümkün müydü içinde oldukları durumla ağlamamak? Canı acıyordu, kalbi acıyordu nasıl ağlamayacaktı? Nefesim dediği sevdiği kesik kesik nefesler alıyordu. Can alanın bir tek Azrail olduğunu bilmek istemeyen gaddar bir ağanın insafına kalmıştı sevdiği adam. Kader bilerek mi az önce yaptıkları sohbette Emre'nin büyükbabasının sözünü yaşatıyordu genç âşıklara. Onlar için ayrılık erkendi, keşfedilmemiş mutluluklar vardı aşkın içinde, kalpte hissedilecek sözler. Öne doğru atılarak yere eğildi, Hazar ağanın bacağına sardı kollarını genç kız. "Yalvarırım bırak Emre'yi." Saçlarından çekilerek ayağa kaldırılmaya çalışılırken hıçkırıkları arasında tekrarladı. "Yalvarırım yapma, canı çok acıyor, canım çok acıyor." Kollarını ayırmak zorunda kaldı aldığı darbelerle. Oturduğu yerden bir kaç adım geri sürüklenirken derisi adeta yüzülüyordu genç kızın. Saç köklerindeki artan acılar, sevdiğinin kanlı yüzü ile kalbine darbeler almaya başladı. Zaman kavramının önemini yitirdiği anda yüzüne vuran sıcak nefesle gözlerini nefret ettiği yüze çevirdi. "Nasıl ama Zühre, beğendin mi şovumu? Benden kaçış yok, sen benimsin. Bunu detaylı anlatabilmişimdir herhalde?" Genç kız çaresizce söylendi tekrar. "Emre" duyduğu isimle genç kızın yüzüne tokat atarak sordu Hazar ağa. "Sen kaybetmek istemiyorum demiştin değil mi, zavallı teğmene?" Eli ile alkış tutarak gülümsedi. "Bende asla kaybeden olmam Zühre."

ZÜHREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin