Üzerimden kuştan çok daha büyük bir şey geçtiğine emindim. Bu topraklara son zamanlarda neler oluyor anlamalıydım. Falcı kadının dedikleri doğru olabilirdi. Içimde kötü bir şeyler olacağına dair bir korku vardı. Benim yüzümden insanlara bir zarar gelsin istemiyordum.
Karşıma yüksek bir kayalık çıktı. Sinirle ve var gücümle tırmanıp kendimi aşağıya attım. Başımı kaldırmamla ürpererek "Yıh!" deyip kendimi arkaya atmam bir oldu. Kapkara karanlığın içinde iki sarı göz bana bakıyordu. Hemen nazikçe elini bana uzatarak sakinleştirmeye çalıştı.
"Çok ama çok özürdilerim sizi korkutmak istemedim." Elimi tuttuğu an, kuş tüyü kadar yumuşak olan cildi, beni hem şaşırtmış hem de etkilemişti. Ona daha dikkatli bakmaya çalışıyor, gecenin içinden yüzünü seçmeye çalışıyordum ama nafile göremiyordum. Sesindeki güven verici ton beni rahatlatmıştı.
"Yok ben sadece aniden gözlerinizi görünce korktum. Karanlıkta seçemediğim için insan değil de ayı falandır diye düşündüm."
"Doğrusu gece yarısı böylesine tehlikeli bir dağda yürüşe çıkmamışsındır sanırım." Gülümsedim.
"Yok ben öyle sadece bakıyordum. Sanırım yolumu kaybettim. Bu taraftan ses gelince bu yana yöneldim."
"İsterseniz sizi köye bırakayım." Aslında geri dönmem mümkün değildi. Teklifini kabul ettim. Ve birlikte yürümeye başladık.
"Köyde mi yaşıyorsunuz?" diye sordum.
"Yok ben bir süreliğine buralara keşfe geldim. Hayvanları inceliyorum."
"Ya çok değişik. Ben Berra bu arada." Uzun bir süre adını söylemedi. Ben bir kaç defa bakınca soğuk bir ses tonuyla:
"Lacus" dedi. Şaşkınlık içinde durup tüm bedenimle ona döndüm.
"Lacus? Lazca mı Gürcüce mi?" sesi yumuşamıştı. Hatta gülümsediğini hissedebiliyordum. Gözleri hafif kısılmıştı çünkü.
"Yok ikisi de değil ben yabancı uyrukluyum. Babam eskileri de severmiş koymuş işte." Yabancı biri olmasına rağmen ona güven beslemiştim. Hem de yüzünü hiç görmemiş olmama rağmen.
"Peki ya sen Berra, buralılara benzemiyorsun."
"Şey evet ben de buralardan değilim. Biz ailemle Istanbul' da yaşıyoruz. Amcam burada yaşıyor ben de ona tatile geldim."
Yolda yürürken bir an için yerde bir şeyin parladığını hissettim. Hemen yere kapandım. Bu büyük bir tüydü. Sağa sola kıvırdığımda canlıymış gibi alev alev parlıyordu. Kuş kanadından kopmuş gibi görünüyordu. Kartalmı acaba desem neredeyse kartalın tüm kanadının uzunluğu kadar uzundu. Kolumla ölçtüm. Neredeyse kolum kadar uzundu ve genç bir tüydü. Belli ki bu kısa olanıydı. Böyle bir kuşun yaşadığından haberim bile yoktu. Tüm biyoloji bilgilerimi aklımdan geçirdim. Deve kuşu desek böylesine bakır kızılı bir kanadı yoktu. Yanımda duran, adının Lacus olduğunu söyleyen beyefendi hemen elime davrandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERRA ( KIZIL ÇEMBER ) KİTAP OLDU
FantasyVe Berra da kitap oldu. Telif Hakkı Çınaraltı Yayınları' na geçmiş olup bazı bölümler kaldırılmıştır. Yeni gelismeler icin instagram sayfami takip edebilirsiniz @kizilcember Herkesi, neredeyse ölümsüz yapacak sifayi bir guce sahipsiniz. Sevdiğinizi...