We Heart It'te Luke Hemmings'in fotoğraflarına bakıyordum. Nasıl olmuş da bu duruma gelmiştim, hiçbir fikrim yoktu. Sadece internette gezinirken kendimi 5 Seconds of Summer canlı performansları izlerken, sonrasında Luke'un fotoğraflarına bakarken bulmuştum. Belli bir müddetten sonra da Luke Hemmings'in fotoğraflarına bakıyor olmanın, insanın kendine çektirebileceği en tatlı işkence olduğuna karar vermiştim. Her fotoğrafta yüzüm başka bir ifadeye bürünüyor, bazen ağzım açık kalıyor, bazense dudağımı dişleyerek derin nefesler alıyordum. Bilgisayarı kaldırıp suratıma yaklaştırmamak için kendimi zor tutuyor olduğum gerçeğinden bahsetmiyorum bile! Lanet olası herif sanki bir hastalıktı da, ben de ona yakalanmışım gibi hissediyordum.
Ben Luke'un fazlasıyla yakışıklı çıktığı başka bir fotoğrafa bakarken, dışarıdan çok iyi tanıdığım bir ses yükseldi. "Mars, bebeğim, ben geldim!"
Calum'ın bana seslenmesinin ardından odamın kapısını açıp içeri girmesi sadece birkaç saniye aldı. İçimdeki adrenalin öyle yükselmişti ki, ne yapacağımı bilemeyerek bilgisayarımın kapağını o içeri girer girmez pat diye kapatıverdim.
Calum kapının önünde durarak önce bana, sonra kapamış ve üstüne ellerimi koymuş olduğum bilgisayara baktı. Kaşları hafifçe çatıldı. Bana asırlar gibi gelen bir süre geçtikten sonra konuştu. "Yüzündeki ifade de ne öyle?"
"Ne ifadesi?" diye sorusuna soruyla karşılık verdim.
İşaret parmağını kaldırıp yüzümü işaret etti. "Bana porno izlerken babasına yakalanmış oğlan çocukları gibi bakıyorsun."
"Hayır," dedim. "Öyle bakmıyorum."
"Evet, bakıyorsun." Kollarını göğsünde birleştirdi. "Bilgisayarda ne yapıyordun, Marcy?"
Calum'ın bana Mars yerine Marcy demesi tüylerimin ürpermesine sebep oldu. Bunu çok nadir yapardı ve şu an yapmış olması bana her şeyi sıçıp batırmış olduğum hissini veriyordu. Kendimi toparlayıp ona cevap vermeye çalıştım. "Hiçbir şey yapmıyordum."
"Yalan söylemekte bok gibisin." Yanıma yaklaşıp yatağıma oturdu. "Porno mu izliyordun?"
"Hayır. Tabii ki hayır!"
"O zaman ne yapıyordun?"
Derin bir nefes alıp verdim. "Hiçbir şey."
"Pornoysa bana söyleyebilirsin, tamam mı? Utanmana gerek yok. Sonuçta yalnız bir kadınsın ve eminim bir şeylere ihtiyaç duyuyorsundur. Bunu anlayışla karşılarım."
"Calum," dedim onu susturmaya çalışarak. "Porno izlemiyordum."
"O zaman ben odana girince neden bilgisayarını kapattın?"
Calum beni gerçekten çok zorluyordu. Ona evimin anahtarlarını vermek gibi saçma bir şeyi neden yapmıştım ki? Bundan ilk defa pişman oluyordum.
"Hâlâ bir cevap bekliyorum?" dedi gözlerime dik dik bakarak. Ben bir şey söyleyemeyince, bilgisayarımı almak için bir hamle yaptı. Tanrıya şükür reflekslerim iyiydi; o daha bilgisayara dokunamadan, bilgisayarı kendime çekmiştim bile.
"Şu an süper tuhaf davranıyorsun. Bu ne demek biliyor musun?"
Kaşlarımı çattım. "Ne demek?"
"Kesin porno izliyordun." Gülerek kendini yüzüstü yatağıma attı. "Cevabımı dolaylı yoldan aldığım için, merak etme seni rahat bırakıyorum."
Aslına bakarsanız, porno izlediğimi düşünmesini, Luke'un fotoğraflarına baktığımı bilmesine tercih ederdim. Bu yüzden hiçbir yorumda bulunmadım. Bu utanç bana yeterdi.
"Şimdi söyle bana," dedi uzanıp bacağıma dokunarak. "Luke'un tatlı kalbini neden kırıyorsun?"
Hayretle ona baktım. "Ne?"
Dudak büzdü. "Mesajlaştığınızdan bahsetti. Ona dişlerini kırmak ve hippi olmakla ilgili bir şeyler söylemişsin. Bayağı üzülmüş görünüyordu."
"Benim ne düşündüğümü neden umursasın ki?" Özellikle söylediklerim tamamen kendimi ondan soğutabilmek içinken, neden umursasındı?
"Çünkü ben seni umursuyorum. Bizim çocuklar da umursuyor. Sense hepsiyle gayet iyi geçinirken Luke'a mesafeli davranıyorsun. Buna mesafeli davranmak bile denemez aslında, onu görünce ortadan kayboluyorsun. Bu onu garip bir şekilde yaralıyor. Kızlar tarafından bu muameleyi görmeye pek alışık değil."
"Bunun için yapabileceğim bir şey yok," dedim. Gerçekten de yoktu. Onunla iyi geçinirsem, hatta iyi geçinmeyi geçtim, onun yakınında bulunursam kendimi büyük bir tehlikenin içine atmış olurdum. Kendimi, bunu kendime yapamayacak kadar çok seviyordum.
"Tanrı aşkına, bu çocuk sana ne yaptı?" Yatakta sırtüstü konuma geçip kollarını başının arkasına aldı. "Yani birinden bu denli hoşlanmaman için o kişinin sana bir şeyler yapması gerekir, değil mi? Oysa Luke sana hiçbir şey yapmadı."
"Evet, ben de bu böyle kalsın diye ona yaklaşmıyorum ya zaten."
Başını bana çevirdi. "Bu da ne demek şimdi?"
Konuşma hiç de hoş yerlere gitmediği için konuyu değiştirmeye çalıştım. "Hem Luke ile aramızın olmaması seni neden ilgilendiriyor ki?"
Sanki ona dünyanın en saçma sorusunu sormuşum gibi baktı bana. "Çünkü yakın arkadaşlarımın birbirlerinden hoşlanmaması beni üzüyor. Tabii Luke'tan yana bir sıkıntı yok. Olayı berbat eden sensin. Çocuğa bir şans bile vermiyorsun!"
"Luke bana lisedeki havalı yakışıklı çocukları anımsatıyor," dedim Luke konusunun bir an önce kapanmasını ümit ederek. "Ve ben lisedeki havalı yakışıklı çocuklardan hiç hoşlanmazdım."
Alayla güldü. "Neden, hiçbirini elde edemediğin için mi?"
Yüzümü buruşturdum. "Nasıl bir arkadaşsın sen?"
"Gerçekçi bir arkadaş," dedi gülmeye devam ederek. "Ayrıca Luke o çocuklar gibi değil. Tamam, bazen havalı biri olmayı abartıyor, ama gerçekten iyi biri. Herkese iyi davranmaya falan çalışıyor. Aramızdaki en iyi insan bile olabilir."
İşte bu kesinlikle kafamda kurduğum Luke imajına hiç uymuyordu. Calum ne düşündüğümü anlamış olacak ki, "Bana inanmıyor olabilirsin, ama sana sorunun ne olduğunu öğrenmek için yazdı, değil mi?" diye sordu. "Ne hakkında yazdığını bana hiç söylemedi, sadece şu hippi olaylarını biliyorum. Gerisi tamamen tahmin, ama eminim ki, sorunu anlayana kadar vazgeçmemiş, sana sormaya devam etmiştir."
Gerçekten de öyle yapmıştı. Bu bana kendimi kötü hissettirdi. Belki de kendimi ondan korumayı fazla abartmıştım.
"Ona bir şans vermek ister misin?" dedi gülümseyerek. "Ortaya çıkan şey seni şaşırtabilir."
Omuz silktim. "Belki veririm." Yani canıma susamadığım bir zaman, belki verirdim.
"Güzel. Hadi şimdi bize içecek bir şeyler getir de azıcık kafayı bulalım."
Kocaman gülümsedim. "Baş üstüne efendim."
⚜️
Luke hastalığı için bir ilaç üretmeliydiler. Böylece şimdi neredeyse her hücreme sıçramış olmazdı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
falling into you ➵ l.h
FanfictionLuke Hemmings lanet olası bir hastalıktı ve ben de ona yakalanmıştım. *text*