Hello! Final bu kadar çok geciktiği için çok üzgünüm. Beni takip edenler bilir ki bir şeyleri tamamlamak konusunda her zaman berbat olmuşumdur. Yıllardır yazmadığım şeyler var ve bu yüzden kendimden nefret ediyorum, ama ne yazık ki bunu düzeltemiyorum. Her neyse. falling into you'nun onlardan biri olmasını istemedim, çünkü sona çok yaklaşmıştım. İşte şimdi de yazdım ve yayımlıyorum. Umarım beğenirsiniz. Ayrıca her şey için teşekkürler, sizi seviyorum <3
⚜️
Luke'a aşkımı ilan edeli tam olarak on üç dakika geçmişti. Dakikaların su gibi akıp gittiğini, onu beklerken önümde uzanan dakikaların da su gibi akıp gideceğini düşünüyorsanız kesinlikle yanılıyorsunuz, çünkü öyle bir şey olduğu yoktu. Her dakikayı geçtim, onu beklediğim her saniye bir azaptı. Buraya geldiğinde neler olacağı konusunda tedirgindim. Duygularını açan ilk kişi o olabilirdi, ama ona âşık olduğumu söyleyen bendim. Keşke içine daha az sevgi sığdırılabilecek bir kelime seçseydim. Konuşmadığımız zaman zarfında benden soğuyacak bir şeyler bulmuş olma ihtimali de vardı üstelik. Ya beni sevdiği konusunda başından beri yanılıyorduysa ve bunu fark etme anı benim ona açılmamla aynı zaman dilimine denk geldiyse?
Tanrı'm! Daha fazla düşünürsem kesinlikle kafam patlayacaktı. Ölü gibi yattığım yataktan doğruldum ve ayaklarımı yere sürüye sürüye mutfağa gittim. Dolaptan bir kutu çikolata çıkarıp açtım ve küçük bir ısırık aldım. Çikolata üstümde anında olumlu bir etki yarattı. Mutluluk için bir ısırık daha alacağım sırada zilin çalmasıyla dondum kaldım. İçimde yeni oluşmaya başlamış rahatlama anında bedenimi terk etti ve gerginlik geri döndü. Çikolatayı yavaşça mutfak tezgâhına bıraktığımda zil tekrar çaldı. Kalp atışlarım öyle hızlanmıştı ki, zilin sesi bir uğultu gibi geliyordu kulağıma.
Kapıya kadar nasıl gittim, kendimde kapıyı açacak gücü nasıl buldum, hiç bilmiyorum. Her şey hem ağır çekimde hem de yavaş çekimde oluyor gibiydi. Kapıyı tamamen açıp karşımda Luke'u bulduğumda ise zaman tamamen durdu. Ah, hâlâ çok güzeldi. Sarı saçları düzgünce taranmış, başkası giyse hemen çıkarmasını dileyeceğim türden bir gömlek geçirmişti üstüne. O kadar yakışıklıydı ki, bütün dünyanın gerçekliğinden şüphe etmeme yol açıyordu.
Hiçbir söylemeden içeri bir adım attığında geriledim. Kapıyı tuttu ve arkasından kapattı. Hareketlerinde ekstra bir zarafet ve güzellik vardı. Aramızda çok kısa bir mesafe kalana kadar bana yaklaştıktan sonra durdu, içinde parıltılar barındıran mavi gözlerini hiç kırpmadan benim gözlerime dikti. Aramızdaki sessizlik beni çıldırtana kadar hiçbir şey demeden ona bakmayı sürdürdüm, ama en sonunda dayanamadım. "Luke..."
"Şhh." Elini kaldırıp işaret parmağıyla dudaklarıma dokunarak beni susturdu. "Sessiz ol."
Dokunuşu öyle hafif, öyle güzel ve rahatlatıcıydı ki, istesem de şu saniyeden sonra tek kelime konuşamazdım.
"Marcy'm," dedi Luke, neredeyse fısıldayarak. Hitabı kalbimi tekletti. Parmakları yanağımı okşamaya başladığında ise anın büyüsüyle resmen sarhoş olmuştum. Gözlerim kapandı ve yanağımı nazikçe Luke'un avucuna bastırdım.
"Bana gerçekten âşık mısın?" diye sordu birden. Gözlerim açıldı ve bakışları benim bakışlarıma kilitlendi. "Söylemene ihtiyacım var Marcy. Bunu o kadar uzun zamandır bekliyorum ki. Gözlerimin içine bakıp beni sevdiğini söylemene, bunun gerçek olduğuna inanmaya ihtiyacım var. Bu yüzden lütfen... Lütfen söyle."
"Ben..." Kalbim sanki yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Nasıl bu kadar hızlı ve gürültülü atabildiğini anlamıyordum. Umarım göğsümün içinde patlamazdı. Derin bir nefes alıp vererek kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Artık hislerimi dile getirmem gerektiğinin ben de farkındaydım. Hatta bu gereklilikten de öte, zorunluluk haline gelmişti benim için. Bu yüzden ağzımı açıp ona çok daha önceden söylemem gereken cümleyi ilk defa sesli bir şekilde söyleyiverdim. "Ben sana çok aşığım Luke."
Cümle ağzımdan çıkar çıkmaz Luke'un yüzüne inanılmaz bir gülümseme yayıldı. O kadar güzeldi ki, fotoğrafını çekip sonsuza kadar saklamak istedim.
"Ben de," dedi yumuşacık bir sesle. "Ben de sana çok aşığım." Ve uzanıp beni öptü. Bu, dünya üzerindeki en güzel adam tarafından ilk öpülüşüm değildi, ama buna rağmen beni baştan aşağı titretti. Dudakları yavaşça dudaklarıma sürtünüyor, emiyor, beni nazikçe kendimden geçiriyordu. Bir eli yanağımda durmaya devam ederken diğer elini belimi sarıp beni kendine çekmek için kullandı. Bedenlerimiz birbirine yaslanmış bir şekilde tatlı tatlı öpüştük. Bir süre sonra geri çekilip "Çikolata tadıyorsun," dedi aniden.
"Çünkü sen gelmeden önce biraz çikolata yedim." Onu öpmeye doyamadığım için dudaklarımızı birleştirdim. Ben ondan yeterli öpücüğü alamadan tekrar geri çekildi. "Uzun zamandır bu kadar iyi hissetmemiştim Marcy."
Biraz öpüşmemizi yarıda kesmesinden dolayı, biraz da sarf ettiği cümleden dolayı iç geçirdim. "Ben de öyle."
"Seni öpmenin, seninle birlikte olmanın, ikimizin hayalini o kadar çok kurdum ki, şu an sanki hâlâ o hayallerin içindeyim gibi hissediyorum. Ama bu sefer gerçek, bunu biliyorum. Artık birlikteyiz ve hiçbir şeyin önemi kalmadı. Şarkımın sözlerine uzun zamandır aradığım melodiyi bulmuşum gibi hissediyorum. Hiçbir şey bundan daha doğru ve güzel olamazdı, bunu o kadar iyi biliyorum ki."
Söylediği her şey o kadar güzeldi ki, parmak ucumda yükselip ona sıkıca sarılmaktan kendimi alamadım. O da kollarını belime dolayarak sarılmama karşılık verdi ve sıcaklığıyla muhteşem kokusu başımı döndürdü.
"Senden etkilenmeye başladığımda bunun korkunç bir şey olduğunu düşünmüştüm," dedim geri çekilip gözlerimizi buluşturarak. "Bildiğin sana düşüyordum ve bu ödümü koparıyordu. Aramızda böyle bir şey olabileceğini, beni sevebileceğini hiç düşünmemiştim. Bu düşünceyle yaptığım her şeyin ne kadar saçma olduğunu yeni fark ediyorum. Aynı şekilde başından beri sana düştüğümü düşünerek de yanılmışım biliyor musun? Çünkü yaptığım şey kesinlikle sana düşmek değil, çakılmaktı. Çakılıp kalmak..."
Yüzünde mest olmuş bir ifade belirdi, ardından dudaklarımızı buluşturup çılgınlar gibi öptü beni. Ne diyebilirim ki, Luke Hemmings gerçek olamayacak kadar harika bir şeydi ve ona düşmek... Pardon! Ona çakılmak şimdiye kadar deneyimlediğim en harika şeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
falling into you ➵ l.h
FanfictionLuke Hemmings lanet olası bir hastalıktı ve ben de ona yakalanmıştım. *text*