Hoseok dün oldukça önemli bir şeyi kafasına kazımıştı.Seneler önce bunun farkına varması gerekirdi.
Yoongi sadece ona ait değildi.
Onu isteyen birçok kişi vardı etrafta.Sonuçta o krallık ailesindendi.Kral olacaktı.Herkes mavi kalpli olmanın tek yolunun Yoongide gördüğünden,onu sevmeseler bile istiyorlardı.
Bu Hoseokun içine dehşet verici bir korku salarken yavaşca bir rüzgar saçlarını havalandırdı.
Broşunu büyücüden geri almıştı.Göğsünde yamuk şekilde duruyordu.Yoongiyi ilk gördüğü duvarın dibine çökmüş,bir dizini kendine çekip kestiği sargılı elini üstüne koymuştu.Parmaklarının ucunda kopardığı çiçeğe eziyet çektiriyordu.
Günlerdir kokusunu o kadar özlemişti ki.Uzaktan bile görse kendine gelirdi.Bir yandan da onu bu şekildeyken beğenip beğenmiyeceğini ölçüyordu kafasında.
Yoonginin terk ettği gibi değildi hiç.Rengi solmuş,gözlerinin altı morarmıştı.Beli iyice incelmişti.
Beşinci günün görevi oldukça kolaydı.Hoseokun sevap kazanması gerektiğinden,yeşil bölgeye gidip ekmek dağıtacaktı.
Bunu bahane ederek dinlenebileceği için seviniyordu genç adam.Belki de gün boyu gezecekti ama bu yaptığı diğer şeylere göre çok daha kolay olacaktı.
Sırtındaki çuvalla yeşil bölgeye girdiğinde hâlâ ayaklanmanın kalıntılarını taşıdığını farketti.
Gözünün önüne yeniden Yoonginin kanlı yüzü geldiğinde tökezledi.Korkutucu bir tramva etkisi bırakmıştı üzerinde.Elindeki çuvalı yere bırakıp tahta bir kapıyı çaldı elleri arasında tuttuğu ekmekle.
Yüzüne nazik,bir o kadar da sahte bir gülümseme kondurdu.Kapı açıldığında ekmeği öne doğru uzattı.
"Merhaba-"
Hoseok gerisini hatırlamıyordu.Hızlıca içeri çekilmiş,kafasında hissettiği acıyla Yoongi gibi bir uykuya dalmıştı.
Gerçekten,ne kolay bir görevdi.
❇
Yeni yeni ayılmaya başladığında kafasında keskin bir ağrı vardı.Yoongi bu sefer onu kurtarmak adına yanında değildi.Sert bir zeminde yatıyordu Hoseok.Uzun zamandır uyanmasını bekleyen Namjoon ise gözlerini araladığını gördüğünde hızla bir tokat attı.
Sinirle soluyor,nefretle Hoseoka bakıyordu.Gözlerinde hiçbir yumuşaklık yoktu.
Hoseok ise acıyla başını yana çevirip ağzında biriken kanı tükürdü.Baş ağrısı yediği tokatla birlikte bütün beyninin zonklamasına sebep olmuştu.Kılını kıpırtadacak hali yoktu.Nefesi düzensizleşirken,baygın gözleriyle Namjoona baktı.Kurumuş dudaklarını araladı zorlukla.
"Ne sikim yapıyorsun?"
"Senin yüzünden.."
Namjoon hızla ellerini Hoseokun boğazına bastırırken bağırdı.
"Senin yüzünden babam öldü!"
Hoseok ise yer yer öksürerek altında kıvranıyordu.Elleri Namjoonunkilerin üstünde gitti.Ama hiç gücü yoktu.Hiçbirşey yapamadı.
"B-bırak.."
"Sen bir şerefsizsin Jung Hoseok!Babamın katili sensin!"
"B-ben bilmiyordum.."
Boynundan yukarısı bembeyaz olmuşken gözlerinden yaşlar akmaya başladı Hoseokun.Zar zor aldığı nefesler sonuymuş gibi hissediyordu.Artık kimse gelip onu kurtaramazdı.
Ellerini boğazını sıkan ellerden çekip Namjoonun göğsüne koydu ve son kalan gücüyle ittirmeye çalıştı.
Boğazındaki eller genişledi Namjoon dondu kaldı.İşe yaramış mıydı yani?
Hoseok derince nefesler alarak yanan boğazını koşarken karşısındaki gencin gözleri cebinden kaymış olan resime kitlenmişti.
Kahverengi saçlı usulca doğruldu.Yere düşen resme çevirdi bakışlarını.Yoonginin kanlı yüzü yeniden çaresizce ona bakıyordu.Yutkunarak yerdeki yemek masasına çevirdi bakışlarını.Sessizce oraya yönlemek istedi,ama Namjoon hızlıca kolundan kavradı.
"Bunun sende ne işi var?"
Hoseok bakamadığı resme bir açıklama getiremedi.
"Şey.."
"Seokjinin resmi bu!Sende ne işi var!?"
Namjoon kolunu morartırcasına sıkarken acıyla inledi Hoseok.Yattığı yerdeki resme o kadar odaklanmıştı ki,Hoseokun masadan su şişesini aldığını yeni farketmişti.
"Ne yapıyors-"
Bu sefer kafasından darbe alan Namjoon olurken,Yoonginin kanlı yüzüne düştü bedeni.Hoseok ölüp ölnediğini anlamak adına elini göğsüne koydu.Yeşil kan karanlık odanın zeminine yayılıyordu yavaşca.Parçaladığı şişeden bir parça yanağına gelmişti.
Hoseok bilinçsiz bir şekilde,dün kanayan eliyle Seokjine yaptığı gibi kanayan yanağındaki yeşil-kırmızı kanı aldı ve Namjoonun alnına sürdü.Böyle birşey yaptığının bile farkında olmuyordu.
Piskopatlar gibi davranıyordu.
Tökezleyerek evden çıkarken hiçkimseyi dert etmeden sokağına ortasına yattı.
Sevap işlemeye gelmişken, büyük bir günah daha işlemişti.
Sokaktan geçen tek tük insan onu görüyor,laf atmaya kalkışıp "kırmızı kalpli" olduğunu gördüklerinde vazgeçip devam ediyorlardı.
Hoseokun düşünceleri yeniden onu ele geçirmişti.
Sadece iki günü kalmıştı.İki gün içinde sevap toplamayamazsa nasıl kırmızı kalpli olacaktı?Yoongiyi uyandırabilirdi belki,ama asla onun olamazdı.
Gözyaşları saçlarına karışırken kendine küfretti.Başı onu öldürecek gibiydi.
"Hoseok, aptalsın.Şerefsizin tekisin."
Biryerlerden Yoonginin onu izlediğini hissedebiliyordu.Çatılmış kaşlarının yerini huzulurlu bir gülümseme aldı.
İkisinin de kalbi aynı anda parladı.
Jung Hoseok ise günlerdir uyuyamamanın,kafasında kırılan sopanın ve diğer bütün herşeyin kurbanı olarak,toprak zeminde huzurluca bir uykuya daldı.
Rüyasında Yoongiyi görerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The City of Hearts ° sope
Short StoryKabinin renginin,sınıfını belirlediği bir krallıkta,Hoseok ve Yoongi imkansızca aşık olmuşlardı.