day six/near the end

215 46 4
                                    

Hoseok gözlerini araladığında uyuyakaldığı,daha doğrusu bayıldığı,kirli zeminde değildi.

Çevresi,tanıdık gelen mumların titrek ışıklarının biraz olsun aydınlattığı siyah duvarlarla kaplıydı.Belki üzerinde yattığı kanepe o kadar da rahat değildi ama toprak bir zeminden iyi olduğunu düşündü.

Yorgun gözkapakları yeniden kapanacakken tanıdık bir ses kulaklarını tırmaladı.

"Seni beceriksiz!"

Tiz ses ile birlikte yattığı yerden fırlayarak kalktı.Karşısındaki kadın,oldukça sinirli bir ifadeyle gözlerinin içine bakıyordu.

"Birşeyi doğru düzgün yapsan ölür müsün!?"

Hoseokun yeterince sese doymuş olan hassas kulakları,kadın her bağırdığında sızlıyordu ve bu gencin çektiği diğer acılar yetersizmişcesine büyük bir acı çekmesine sebep oluyordu.

"Git!Kiliseye git uzunca bir süre geri gelme.Sevapların hepsini alacaksın Hoseok!Leşin çıksa bile umrumda değil!Sen şu kolay işi bile eline yüzüne bulaştırmasaydın,Prens Yoongiyi uyandırabilirdik!"

"Ne?"

Kahverengi saçlı genç yavaşca yattığı koltuktan kaldı.Bütün vücudu dinlenmesi için yalvarıyordu ama Yoongi çok daha önemliydi.Beyninin ve kalbinin savaşı vardı içinde.

"Neden bunu bana söylemedin?!"

"Söylesem ne yapacaktın sanki?"

"Sikik görevlerini tamamlayacaktım tabiki!"

Hoseok yorgun düşen vücudunun aksine, oldukça sesini yükselttiğinde büyücü ofladı ve üzerine doğru yürümeye başladı.

"Tek umudun benim Jung Hoseok.Bunu mahvetme."

Kahverengi saçlı genç korkuyla adım attı kilisenin içine.

Büyük duvarlar İsa'nın ve Meryem Ana'nın resimleriyle kaplanmış,camların iç kısımları renkli bir şekilde boyanmıştı.

Buraya gelmeyeli oldukça uzun olmuştu.İçerde birkaç kırmızı kalpli dışında kimse yoktu.Arkalardan tahta bir oturağa çöktü,ellerini göğsünde birleştirdi ve gözlerini kapattı.

"Tanrım.."

Yeniden gözlerini aralayıp derin bir nefes alıp etrafına bakındı.Herkes kendi işiyle ilgileniyor gibi gözüküyordu.Bu yüzden rahatça konuşabilirdi.

"Üzerimdeki kırmızı bölgeye ait üniformaları ve göğsümde parlayan broşumu,kendim hakkındaki gerçeği öğrendiğimden beri büyük bir vicdan azabıyla taşıdım.Bana büyük bir sıkıntı bahşettin.Ama aynı zamanda dünyanın en güzel şeyini,aşkı bir duvarın arkasından çıkardın yıllar içinde."

Titrekçe bir nefes vererek ellerini biraz daha sıkı kenetledi birbirlerine.Kapattığı gözlerindeki yaşlar kirpiklerinde dolaşıyordu.

"Akıttığım her kan,yaptığım her günah bu güne kadar hep bana verdiğim bu kutsal aşk içindi.Beni bunlar için affet yüce Tanrım.Herşeyin güzel olmasını sağla lütfen."

Saatlerce,elleri yorulsa da,gözleri acımaya başlasa da orda oturup Tanrıya yalvardı Hoseok.Yaptığı herşeyi affetmesini istedi.Yoongiyi ona yeniden vermesini istedi.

Güneş batmışken gözlerini yeniden açtı yavaşca.Derin bir nefes vererek oturduğu yerden kalktı.Büyük kapılardan dışarı çıktı.

Bu yeter sanıyordu.

Etrafına bakındı önce.Elindekileri düşüren bir adama yardım etti,yolunu bulamayan birine yardım etti,hatta nöbet tutan askerlere içki bile getirdi.

Elinden geldiği kadar sevap işlemeye çalıştı.Kendisi için değil,Yoongi için.

En sonunda boş olduğunu tahmin ettiği bir evin çatısına çıktı.Bir ayağı aşağı doğru sallanırken,tuğlalarla kaplı bacaya sırtını yasladı.Göğsü yavaşca kalkıp iniyordu.Gözleri yarı kapalıydı.Yıldızların teker teker parlamasını izledi.

Hayatının en kötü haftasının sonuna gelirken,birçok ilk yaşamıştı.Birilerini öldürmüş,ayaklanmaya sebep olmuş,ölümle tehdit edilmişti.Hergün farklı bir yerde aralanmıştı güzel gözleri.Vücudu hiç olmadığı kadar acı çekmişti.Ama bütün bunlar olurken,Yoonginin o yatakta öylece yatmadığını da biliyordu.

Birçok kez narin mavi kalbini yanında hissetmişti.Ne zaman Hoseok yaralansa,ne zaman canı acıyıp zor duruma düşse Yoonginin elleri arasına hapsettiği mavi kalbi bir mücevher gibi parlamış,aşık olduğu insanı kurtarmak için herşeyi yapmıştı.

Bir haftadır sönük olan kalbi sadece Hoseok için parlamıştı.Sadece onun için günlerdir kapalı olan gözleri sulanmış,derin bir uykudayken gözyaşları yastığını ışlatmıştı.

Ve Hoseok hepsini hissetmişti.

Kalbinin en derinliklerinde,kırmızı veya yeşil farketmeden her kısmında hissetmişti onun sevgisini.Hissettikleri yüzünden bütün herşeye göz yummuştu.Sırf Yoonginin güzel gözleri birkez daha onunkilerle buluşsun,dudakları yukarı kıvrılsın diye her zorluğa katlanmıştı.

Şimdi ise,sona çok yaklaşmıştı.

Çok zaman sonra değil,birgün sonra Yoongiyi görebilecekti.Yeniden kalbi sıkışacak,en güzel duyguları hissedecekti belki de.Hepsini de saf bir kırmızı kalpli olarak yapacaktı.

Gülümsedi,dudakları yeniden gözyaşlarıyla ıslanırken,çatıdan inip evine doğru yürümeye başladı.

Kirli beyaz gömleğinin kollarını kıvırmış,göğsündeki broşu yamuk bir şekilde parıldıyordu.

Eve gelir gelmez yıkanıp üzerini değiştirdi.Birşeyler yedi ve o hafta ikinci defa yatağında uyuyakaldı.

Yarın Yoongiye sarılma hayaliyle,tamamen onu içeren rüyalarına geçti.

The City of Hearts ° sopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin