7

173 13 2
                                    

Berk'in ağzından

Emre'nin Derin diye biriyle çıktığını biliyordum hatta kızın bizim okulda olduğunu da biliyordum -tuhaf ama hiç görmemiştim zaten sınıftan çok nadir çıkıyorum- ama o Derin'in bu Derin olduğunu bilmiyordum. Zaten bu kızın isminin bile Derin olduğunu bilmiyordum. Şaşırsam da belli etmemek için harcadığım çaba oscarlıktı. Ya annemin yaptığı, insan önce bana sorar deme. Tanımadığım bi kızla aynı evde kalcaktım "ama o tanımadığın kız için kavgaya gittin" devreye giren iç sesimi susturduktan sonra düşüncelerime devam ettim. Hem o küçücük kız ne yapabilir ki? "Ya aynı yaştasınız ya da kız senden bir yaş küçük" iç sesim neden hep doğru söylüyor? Ben okula bir yıl geç gittim acaba o da mı öyle? değilse bile en fazla 1 yaş küçüktür. Yinede küçük niye tamam diyorum ki? Ya anneme neden hayır diyememiştim belki de annemi hiçbir zaman kıramadığımdan hep onun dediklerini onayladığımdandır.

***

Eve geldiğimizden beri Derin sadece etrafına bakıyordu anlaşılan konuşmucaktı.

-Derin?

Seslenmemle birden sıçradı. Gülmemek için kendimi zor tuttum sonuçta beraber yaşıcaktık. Nolur nolmaz.

-Efendim.

-Ben dinlencem yalnız çok acıktım mutfak karşıdaki kapının sağındaki.

-Şey ben daha önce hiç yemek yapmadım.

İşte buna sesli gülerim. Küçük olduğunu belirtcek herşeyi yapıyordu. "Sanki sen çok biliyorsun." Sussana sen iç ses.

-Bende bilmiyorum o zaman sen otur ben sipariş vereyim.

Hiç birşey demeden suçlular gibi sessizce oturdu. Zaten suçlu beni aç bırakcaktı.

***

Derin'in ağzından

Eve geldiğimde resmen büyülenmiştim. Kapının yanında duran ahşap üzerinde  altın rengi işlemeli antika bir dolap onun hemen önünde de beyaz Alman markalı oturma odasına kadar uzanan pahalı bir halı karşılıyordu bizi. Oturma odası ise muazzam güzellikteydi. Büyük  geniş beyaz koltuklar , şöminenin üzerinde duran krem rengi mumlar ve duvara asılı "monet" imzalı pahalı resimler ile burası tam bir cenneti andırıyordu. Hayran bir şekilde etrafıma bakarken ismimin söylenmesi ile irkildim. Sen ne tatlı söylüyorsun hadi bi daha desene, demeyi ne kadar çok istesem de tabiki sadece "efendim" dedim. Ne, o bana yemek yap mı? dedi. Ben evde bile mutfağa sadece su içmek için giriyorum. Yapamıcağımı belirttikten sonra neden sesli gülüyor bari çaktırmadan gül. Sanki kendisi biliyormuş gibi bide bana gülüyor. Bana oturmamı söyleyip kendisi gitti kesin bana yalan söyledi mutfağa gidip birşeyler yicek sipariş falan vermicek. "Saçmaladın Derin" iç sesime hak verip sessizce oturmaya devam ettim.

-1 saat sonra-

Berk'in ağzından

Pizzalarımızı yedikten sonra televizyon izlemeye başladık. Sıkılmıştık ama ikimiz de konuşmamaya yemin etmiş gibi susuyorduk. Aslında onun nasıl benim hastanede olduğumu öğrendiğini merak ediyordum. Merakıma yenik düşüp sormaya karar verdim.

-Derin birşey sorabilir miyim?

Televizyondan kafasını çevirmeden "tabi" dedi. Televizyon izlemekten sıkıldığını düşünmüştüm ama halen izliyor. Neyse...

-Hastaneye kaldırıldığımı nerden öğrendin?

-Siz geç kalınca Kaan'ı aradım telefonu kapalıydı bende seni aradım ambulanstaki kız açtı ve yaralandığını söyledi, öyle işte.

Beni mi aramış tamam da nasıl?

-Numaramı nerden buldun?

-Merak etme gizli bi hayranın falan değilim. Kaan, Deniz'i sormak için beni senin telefonundan aramıştı ben de kaydetmiştim.

-Hmm peki durumum ilk nasıldı kimse bişey demedi.

-Anlaşıldı televizyon izletmicen sohbet etcez pekala bana uyar, dedikten sonra televizyonu kapattı ve bana döndü.

-Ben sıkıldın sanmıştım yoksa tabi izle, diye mahcup bir şekilde baktıktan sonra,

-Tamam sorun değil zaten dizi izlemeyi sevmem gelelim durumuna ilk hastaneye geldiğimizde kana ihtiyaç olduğunu öğrendik yani kan kaybetmişsin.

Yani biri bana kan mı verdi kim acaba?

-Tanıyor muyum?

-Tanıyorsun.

Şaşırmıştım çünkü annem, babam veya abimle kan gruplarımız uyuşmuyordu arkadaşlarımdan biri olsa uyandığımda görürdüm.

-Kim?

-Ben.

Şaşkınlıktan küçük dilimi yutmuş olabilirim. Acaba teşekkür mü bekliyordu. Çok bekler.

-Teşekkür falan bekleme senin yüzünden kaybettim ben o kanı tabi verceksin, deyip sırıttım sinir olduğu belliydi.

-Öküz.

-Kızlar bir erkeğe öküz diyorsa ya hoşlandığı içindir ya da gerçekten öküz oldukları içindir. Ben birinciyi tercih ederim.

Ne dedim ben bunu demiş olamam. Artık daha fazla saçmalamadan uyumalıyım. Neden cevap vermedi kızardı da utandı mı yoksa daha fazla utandırmayı istesem de aynı evde yaşadığımız aklıma gelince vazgeçtim.

-Ben uyucam sende abimin odasında kalırsın.

-Olmaz.

Olmaz mı odada beğendiremiyoz.

-Neden?

-Ben ilk defa gittiğim yerde yalnız yatamam.

Tam da küçüklere yakışan davranış.

-Ne cins şeysin sen ya eee ne yapcaz?

Umarım aklına çabuk bi fikir gelir çok uykum gelmişti. Birşey dicek gibi oluyordu ama demiyordu. Sonunda konuştu.

-Şey beraber yatcaz.

Ciddi misin bakışımı atarken kafasını salladı. Ne yapalım yatcaz artık. Odama çıktığımda eşofman altımı alıp giycektim ki bu dolabımda ne yapıyordu? Elindeki tişörtümü ve başka bir eşofman altımı görünce ona soru sorar gibi baktım.

-Kot pantolon ve kot gömlekle yatmak ne kadar rahat olabilir, diyip banyoya girdi. Banyodan çıkınca rahat bir şekilde yatağa girip yanıma yattı. Acaba o eşofman ona nasıl olmuştu?

Platonik AşkımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin