𝕧𝕚.

723 46 84
                                    

Adriana Sanchez;

Ağzındakileri yutup konuşmaya yeltendiğinde dahi gülmeye devam ediyordum. Bir anda ağzına tıktığım patateslerle yüzünün girdiği komik hal, her şeyin hala fazla imkansız olduğunu hatırlatmıştı.

Ciddi bir hal takınıp gülmeyi bıraktım ve sordum.

"Kahvaltıdan sonra ne yapacağım?"

Ağzındakileri son kez çevirip yuttuktan sonra yanıtladı.

"Ne yapacağız dedin sanırım. Çünkü seni bu sakat halinle yalnız bırakmayacağım. Artık arkadaşlarına ulaşıp haber versek iyi olur. Başında ağlayan kız haline çok üzülmüşe benziyordu."

Ah Tanrı'm.. Camila meraktan ölmüş olmalıydı. Kim bilir beni ne kadar merak etmişti...

"Telefonundan onu arayıp haber verebilir miyim? Binbir türlü şey kurmuştur kafasında.."

Elindeki çatalı tabağın kenarına bıraktı ve arka cebinden telefonunu birkaç kıvrak el hareketi ardından çıkarıp bana uzattı.

"Şifre?"

"1902"

Verdiği cevapla kafamı telefondan kaldırdım ve gözlerimi yüzünde gezdirdim.

Real Madrid'in kuruluş yılı...

Yüzüme yerleşen tebessümle birkaç saniye onu süzdükten sonra dokunmatik ekranda parmaklarımı gezdirerek ekran kilidini açtım.

Arama kısmına Camila'nın numarasını girdim ve telefonu kulağıma götürdüm. İkinci çalışta açılan aramayla, önce kendimi tanıtma gereksinimi hissettim.

"Camila, ben Adriana. Beni mer-"

"Ahmak kız. Seni ne kadar merak ettim biliyor musun! Dün gece gözüme uyku girmedi. Nerdesin ve kimin telefonundan sonunda(!) beni aramayı hatırlayabildin?"

"Bebeğim sakin ol, iyiyim. İnanmayacaksın o yüzden bir yere otur ve beni dinle. Sergio Ramos ile kahvaltı masasındayım, onun telefonundan seni arıyorum."

Hoparlöre alınmışçasına çıkan çığlık sesini duyan Sergio'nun kıkırtısıyla bir kez daha ona odaklandım.
Konuşmanın başından beri beni dikkatle izliyordu.

"Ben de O'nu karşımda görünce rüya olduğunu, hatta öldüğümü sandım ama gerçek. Neyse, akşam otelde daha detaylı konuşuruz. Seni seviyoruuum."

"Bir dakika, bir dakika. Akşama kadar bera-"

Çığıra çığıra konuşmasıyla daha fazla rezil olmamak adına suratına kapattım telefonu ve sahibine geri verdim.

Telefonu alırken elime değer parmaklarının yarattığı karıncalanma hissi, kahvaltının sonuna kadar sürmüştü.

Tabağımı silip süpürmüştüm ve hala tam olarak doyduğum söylenemezdi. Fakat bunu karşımda Sergio Ramos varken dillendirmeye pek niyetim yoktu.

Sandalyesini itip kalktığında beni de koluma girip kaldırdı ve asansöre kadar yürümeme eşlik etti.

Şükür ki uzun sürmeyen bir bekleyişin ardından asansöre bindik. Gözüm asansör aynasındaki aksimize kaydı.

Hayallerimin bu kadar rezil olarak gerçekleşmesini ister miydim, meçhul...
Ama sen bu dünyaya fazlasın be adam!

"Adriana, artık anla. Rezil falan olmadın.
Ayrıca harika iltifat ediyorsun."

Gözlerim aynadan gözlerini bulduğunda, içimden söylediğimi zannettiğim her şeyi dışa vurduğumu farkettim.

Kendi kendime söverken çoktan odanın bulunduğu kata çıkmıştık.

Kolumu ensesine doğru daha sıkı sardım ve ondan destek alarak yürümeye başladım. Bu hamlemle o da omzumdaki elini belime indirdi. Anlık bir ürpertiyle titrediğimde hissetmemesini umarak bir adım daha attım.

Kartıyla kapıyı açıp içeri geçmemi sağladı. Kendimi yatağa bıraktım ve ardından sağ dirseğime ağırlık vererek ayakta kalan Sergio'ya döndüm.

"Eee El Capitán, benimle günün planlarını paylaşmak ister misin?" diyip şirince sırıttım.

"Önce duş, sonrasını düşünürüz."

Kan yanaklarıma hücum ederken yalandan birkaç kez öksürdüm ve söylediklerindeki ciddiyet oranını ölçmeye çalıştım.

Artık dışarıdan nasıl komik gözüküyor isem, halime bakıp aralıksız 3 dakika kahkaha attı.

Sol eliyle karnını -hani şu mükemmel kaslı olan- tutup kahkahalarını nihayet sonlandırdığında konuştu.

"Yani nasıl anlamak istedin bilmiyorum ama dünden sonra bir duş alıp kendine gelmek istersin diye düşünmüştüm."

Şuan düşünüyorum da, bence kahkahalarına devam etmesinde bir sıkıntı yokmuş. Hem görsel şölen izlemiş, hem de daha ne kadar utanırım  sorusunu yanıtsız bırakmış olurdum.

Bulunduğum konumda dikleştim ve banyoya gitmek için ayaklandım. Ama yine(!) unuttuğum bir gerçek vardı ki, acıdan ağzımdan bir inilti kopmasına sebebiyet veren.

Bu kaç olmuştu, henüz saymaya fırsat bulamadım fakat yine O'nun kollarını hissetmiştim vücudumda.

Gözlerini devirerek bana çemkirmeye başladı.

"Bebek gibisin Adriana. Ben olmasam bu kaçıncı yeri boylayışın olacaktı ha?"

Haklıydı.

Başımı öne eğip zeminle ilişiğimi kesmesine izin verdim. Kucağında duşakabine girdiğimizde beni bileğime dikkat ederek zemine yerleştirdi. Nereden bulduğuna dair hiçbir fikrim olmayan bir tabureye oturup su sıcaklığını ayarladı.

Beyaz tişörtümün üzerime yapışmasına sebebiyet veren soğuk denilebilecek sıcaklıktaki suyu hissettiğimde boynumu istemsizce geriye attım.

Başta dişlerim titrese de soğuk suyun iyi hissettirdiği aşikârdı. Soğuğa her zaman severdim, hissizleştirirdi; tıpkı şimdi olduğu gibi. Zihnimi yoran her şeyi düşünmeyi bırakmıştım, bir süreliğine de olsa.

dolor y amor ✤ sergio ramosHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin