Nihayet 1 Eylül gelmişti. Sylvia ve Scorpius fazlasıyla heyecanlıydı. Fakat bir yandan da Scorpius, Bay Ollivander'ın söylediklerini düşünüyordu. "Ne olursa olsun gözünüz hep kardeşinizin üzerinde olsun." Ne demek istemişti acaba? Sylvia'nın kötü biri olacağını mı düşünüyordu? Hayır, olamazdı. Sylvia bazen kaba, kırıcı olabiliyordu. Ancak onun kötü biri olması imkansızdı. Ya da en azından Scorpius öyle düşünüyordu.
Draco, 10 dakikadır oğlunun bavulunu hazırlamasını izliyordu. Geldiğini Scorpius farketmemişti. Oğlunun canının bir şeye sıkkın olduğunu anlamıştı. Sessizce oğlunun yatağının üç tarafına oturdu. Yakından baktığında Scorpius'un dalgın dalgın kazağının kolunun ucuyla oynadığını gördü. Scorpius evdeki en neşeli kişiydi. Nadiren düşünceli, canı sıkkın olurdu. Olduğunda da mutlaka altından önemli bir şey çıkardı.
Draco, oğlu onu farketsin diye boğazını temizledi. Ancak Scorpius farketmedi yine.
"Treni kaçırıp kazağınla oynamaya devam etmeyi mi, yoksa kazağınla vedalaşıp Hogwarts'a gitmeyi mi istiyorsun?" dedi gülümseyerek.
"Baba? Sen ne zaman geldin?" diye sordu Scorpius şaşırarak.
Draco düşünüyormuş gibi yaptı. "Aslında baya oluyor."
"Üzgünüm. Farketmedim."
"Bir sorun mu var, Scorpius? Bir süredir dalgınsın."
Scorpius olumsuz anlamda başını salladı. Draco devam etti. "Benimle paylaşmak istemiyorsan anlarım, Scorpius. Ama şunu bilmeni isterim ki baba ile oğul arasında her zaman farklı bir bağ vardır. Oğul sıkıntılarını söyler, baba yol gösterir falan. Ben bu duyguyu oğul olarak tadamadım, en azından baba olarak tatmama izin ver."
Scorpius doğrudan babasının gözlerine baktı ve gülümsedi. "Aslında bir değil birkaç sorun var." İç çekti. "Sylvia için endişeleniyorum. O çoğu zaman kaba ve kırıcı olabiliyor. Ben onun kardeşiyim, anlayışla karşılayabilirim. Ama başkaları anlayışla karşılar mı emin değilim."
"Kardeşinin genelde kaba ve kırıcı olduğunu biliyorum. Fakat onun ne kadar korumacı olduğunu da biliyoruz. O daha önce hiç kimseden özür dilemedi. Ama eminim ki birini bilerek ya da bilmeden kırdığında özür dilemeyi öğrenecektir."
Scorpius babasının yüzüne baktı ve asıl kafasına takılan şeyi söyleyip söylememe konusunda çelişkiye düştü. En sonunda söylemeye karar verdi.
"Şu da var; Bay Ollivander, Sylvia asasını aldıktan sonra bana gözümü Sylvia'nın üzerinden ayırmamamı söyledi."
"Scorpius, ben biliyorum ki kardeşin iyi bir şey de yapsa kötü bir şey de yapsa sen onun her zaman yanındasın."
"Evet. Her zaman." diyip gülümsedi Scorpius. Daha sonra aralarında bir sessizlik hakim oldu.
"Hadi, geç kalma." Draco tam çıkacakken Scorpius "Baba," diye seslendi. Draco ona döndü.
"Evet?"
"Baba, üzülmeni istemiyorum ama, soyadımdan dolayı ya uyum sağlayamazsam?"
"Eğer bir kişi soyadını ya da kan statünü umursamıyorsa gerçek arkadaşındır. Ben bunu çok iyi öğrendim. Ayrıca soyadınızdan neden şikayetçisiniz, Bay Malfoy? Bence gayet havalı bir soyad." dedi Draco göz kırparak. Bunun üzerine Scorpius kıkırdayınca Draco'nun gülümsemesi genişledi.
"İddiaya girelim mi, Scorpius?" diye sordu Draco aniden.
"Ne iddiası?" diye sordu Scorpius merakla.
![](https://img.wattpad.com/cover/150664561-288-k11890.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Destiny (Scorpius Malfoy)
FanfictionHogwarts Savaşı'nın üzerinden 19 yıl geçmiştir. Malfoy ailesi iyi tarafa geçmesine rağmen onlara güvenmeyenlerle karşı karşıyadır. Scorpius Malfoy ve ikizi Sylvia Malfoy Hogwarts'a başlamıştır. Ancak orada kötü muameleler peşlerini bırakmayacaktır...