Savaştan sonra Lucius Malfoy'un kaçışından beri Malfoy Malikanesi'nde kasvet havası hakimdi. Birkaç ay sonra küçük Scorpius ve Sylvia'nın doğmasıyla; mutluluk, hüznü ve acıyı aldı götürdü. Draco Malfoy, oğluyla kızının minik ellerini gördükçe ister istemez gülümsüyordu. Hatta bazen "Babam da ben doğunca böyle hissetmiş midir?" diye düşünmeden edemiyordu.
İlk birkaç ay Draco ve Astoria ağlama sesleriyle uyanıp durdu. Geceler boyu uykusuz kaldılar. Ancak bu uykusuzlukların sonucu en güzel hediyeydi. Evde Scorpius ve Sylvia'nın kahkahaları duyuluyordu her gün. Scorpius ve Sylvia sürekli beraber oynuyorlardı. Anneleri mutfaktayken yanına gidiyorlardı. Sonuç olarak yemek bir türlü hazır olmuyor, mutfak un savaşına yenik düşüyordu. Bazen bu savaşa Draco ve annesi Narcissa da katılıyordu.
Her zaman evde kahkaha sesi duyulmuyordu da. Scorpius ve Sylvia'nın bağırışları tüm evde yankılanırdı. Bütün aile bu kavgaları izlemeye bayılırım. Kavga ederken bile öyle tatlıydılar ki, didişmeleri herkesi güldürürdü. Kavga sonunda özür dileyen taraf genellikle Sylvia'ydı. Çünkü kavgaların çoğu Scorpius'u gıcık etmek için olurdu. Özürler dilendikten sonra hiçbir şey olmamış gibi oynamaya devam ederlerdi.
Bir keresinde, Draco uyurken Scorpius ve Sylvia anlaşıp birden babalarının üstüne atlamışlardı. Birden sıçrayan Draco korkudan çığlığı basınca ikizler daha çok korkup çığlık çığlığa kaçmaya başlamışlardı. Üçü farklı yönlere kaçmıştı. Sonuç olarak salonda; Draco karısının arkasına saklanmış, Scorpius babaannesinin sırtına atlamış, Sylvia koltuğun arkasına kaçmıştı. Baba ve çocuklar durumun farkına varınca kahkaha krizine girmişlerdi. Tabii Astoria ve Narcissa bir ay boyunca üçüyla dalga geçmişti.
Narcissa, uzun zamandır haber alamadığı kocasını düşünürdü. Draco ve ikizleri gördükçe "Keşke oğluyla daha fazla vakit geçirmesi için ısrar etseydim." diye düşünmeden edemezdi. Çünkü Draco baba sevgisinden yoksun büyümüştü. Scorpius babaannesinin bu üzgün halini görünce hemen onun kucağına atlar, türlü şebeklikler yapıp kadını güldürürdü.
Narcissa'nın korkuları vardı. Hem de çok büyük korkular... Lucius'un yaptıklarının- Karanlık Lord'un yanında yer almasının- bedelini Draco'nun ya da çocukların ödemesinden çok korkuyordu. Çocuklar eninde sonunda Hogwarts'a çağrılacaktı. Onları nasıl koruyacaktı ki? Okula gidip kapının önünde Hagrid'le nöbet tutamazdı ya?
Sadece korkularını düşünmezdi Narcissa. O şanslı bir kadındı. Evet, hem de çok şanslı. Harika bir oğlu, kızı gördüğü gelini ve dünyalar tatlısı iki torunu vardı. Onlar bir arada olduğu sürece kimse onları yıkamazdı. Dimdik ayakta duruyorlar ve durmaya devam edeceklerdi.
Narcissa tüm bunları düşünürken merdivenden gelen ayak seslerini duydu. Draco ya da Astoria uyanmış olmalıydı. Kafasını kaldırıp merdivenden gelene baktı. Gelen ne Draco ne de Astoria'ydı.
"Babaanne." dedi Scorpius uykulu uykulu.
"Scorpius, neden bu saatte kalktın oğlum?"
"Rüya gördüm babaanne." diye cevap verdi küçük çocuk.
"Korktun mu?" diye sordu merakla kadın.
"Hayır, sadece uykum kaçtı." Bunları söylerken babaannesinin kucağındaki yerini almıştı bile.
"Senin canın bir şeye mi sıkkın Scorpius?"
"Sylvia beni delirtiyor, babaanne." diye yakındı çocuk.
"Eh, o halde odanızı ayırmanın vakti gelmiştir." dedi kadın gülmesini bastırmaya özen göstererek. Çocuk rahatsızca yerinde kıpırdandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Destiny (Scorpius Malfoy)
FanficHogwarts Savaşı'nın üzerinden 19 yıl geçmiştir. Malfoy ailesi iyi tarafa geçmesine rağmen onlara güvenmeyenlerle karşı karşıyadır. Scorpius Malfoy ve ikizi Sylvia Malfoy Hogwarts'a başlamıştır. Ancak orada kötü muameleler peşlerini bırakmayacaktır...