2

75 38 3
                                    

Ateş nedir? Acı nedir? peki Yara?

Elini yakan ateşe mi ateş denir, yoksa odunu kül eden ateşe mi?
Ateş Yar'dır...
Seni yakan kül eden ve yeniden dirilten, kaç defa dirilir bir insan?

İnsan her yandığında her acı hissettiğinde ve ruhunda iz bırakan her yeni yarada tekrar dirilir.
Ama alışır beden. Ruhundaki yaraya da yüreğindeki yangına da...

Yaraları vardır kadınların.
Kabuk bağlamayan hep kanayan.
En çok sevdikleri en sevdikleri yaralar ya insanı o yara hiç kapanmaz. Hiç unutulmaz da...

Tanınmamışlık... Tanıyamamışım demek gibi. Ne acıdır Yar'dan yara almak her yarada daha sıkı sarılmak. Ama...
Ama en son kopmak.

Koparak yaşarsın hayatını ne kadarını anlatabilirsin yada ne kadarını yazabilirsin ben başlıyorum yazmaya sen hazır mısın için acıya acıya okumaya?

Masamda oturmuş kalemtraş olmadan kurşun kalemlerle yazıyorum sana...

Her iki tarafı açılmış kalemlerim o kadar küçülmüş ki şimdi fark ediyorum.

Eline batarya arkası açılmış kalemin ucu, öyle sızlatıyor, kanatmıyor belki ama acıtıyor sonuçta.
Kesik parmak acıtmazya kan akmayana kadar.

Sözler kalbinde yer etmedikçe kanatmaz.
Katlanamadığım sözler var belki ruhum kanamadan ölebilir.

Öyle derin, öyle acı, öyle öyle işte...

Yaralar öğretiyor sana yaşamayı ruhundaki kesikler sayesinde büyüdüğünü anlıyorsun.

Ruhunun aldığı her darbede daha da büyüyorsun.

Mesela ben 16 yaşımda öğrendim büyüdüğümü artık küçük bir kız çocuğu olmadığımı. Yaralarım sayesinde oldu.

Her yara farklı acıtır. Bazı kesikler acıtmaz ama öylece durur ruhunda.

Hani uyumak istediğinde nefes alamadığın zamanlar olur ya gözlerini tavana dikip neler yaşadığını neler yaşayamadığını tartarsın kendi terazinde.

Ama hep hep sen daha çok acı çeken taraf olduğunu düşünürsün ne çok olay geçmiş ne çok ömür biriktirmişsin küçücük ömründe.

Terazin hep sana taraf ağır basar çünkü senin daha çok yaran vardır sen daha çok yara almışsındır.

Herkes kesmiştir senin ruhundaki damarlarını.

Her seferinde tamir edecek birini bulmuşsundur. Bazen tek yapmak zorunda kalmışsındır.
Ne çok acı var senin bedeninde ne çok geçmiş, geçmemiş...

Yanar insan büyüdükçe daha çok yanar. Ağladıkça ağlatıldıkça daha çok yanar.

Ama asla pişmez insan çünkü hayatta hep birşeyler öğrenirsin.

80 yaşınada gelsen öğrenirsin. Yapmaman gerekeni yada yapman gerekeni.
Sen yaşadıkça hayat sana hep birşeyler katar.
Ve yaşlandıkça yaralarında seninle yaşlanır.

Biliyor musun yaralar eskimez. Sen yaşlandıkça eskirsin. İnsanlar eski der sana.
Ama yaraların tazedir gençtir.
Çünkü sen alışırsın onlara ve onlar seninle beraber orda kalmaya devam eder.

Yaşlanan yaralarında olacak.
O yaraları saranların olması gibi...

En büyük kesiğini, en büyük yaranı
En sevdiğinin sarması dileği ile...
  En sevdiğim şiirle veda ediyorum sana...

Çözemediğim bir şeyler var hayatımda
Sualtı gibi derinlerde sessizce bekleyen
Dirensem, daha ne kadar direnebilirim artık
Nereye kadar gidebilirim, gitsem?

Aradığım nedir, o kentten bu kente?
Adressiz yaşamak da sıkar insanı gün gelir
Gider heyecanlar, istekler, gülümseyişler
Yüreğimdeki denizin suları birden çekilir.

Özleyip de vardığım her yerden, hemen kaçsam diyorum
Ne aradığımı biliyorum, ne bulduğumu
Bilmem neresinde yanıldım ben bu hayatın?
Yüreğimi kabartan o sevinç, şimdi sonsuz bir acı oldu.

Taşlar yığılmış önüne en güzel, en anlamlı duyguların
Uçsuz bucaksız bir tüneldeyim ve her yanım karanlık
Koluma giriyor bazı adamlar, bir şeyler söylüyorlar
Kalıplaşmış, sıkıntı verici, güdük.

Oysa acı diye bir şey var bu dünyada
Ölüm var -ki yüreğimde bu boşluğu yaratan birazda odur.

Yanıbaşımda ölüp gitti dostlarım, ben bakakaldım
Gözyaşlarının da bir yerlere gömüldüğü görülmüş müdür?

Çözemediğim bir şeyler var hayatımda
Sanki ilk benim duyduğum garip, anlatılmaz duygular
Sürse daha ne kadar sürer bu, bilmiyorum
Ölümü ve hayatı yanyana düşünmesini ne zaman öğrenir çocuklar?

Ahmet Erhan!


Karmakarışık hayatımda çözemediklerim var.
Derin yaralara bağlı ipler...

LENYA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin