Şairin eşi, bir yandan içindeki çetin savaş ile boğuşurken diğer yandan İstanbul'un eşsiz manzarasına kendi dünyasını kaptırmıştı bile. Arabasında çalan müzik bu kaptırmayı engellememişti. Eşini havalimanında karşılamaya gidiyordu. Araba kullanmaya bayılıyordu, her ne kadar İstanbul'un topal trafiğini sevmese de. Aklında ise dün geceki şiir vardı. Gerçekten sevmişti. Eşinin şiirlerini beğeniyordu. Çoğu zaman yalnız ve kendi ile kalınca duvarlara şiir dinletisi yapardı. Onun şiirleriyle fon müziğini birleştirir ve aşk ile şevkle şiir okumaya bayılırdı. Çünkü bilirdi ki, yazılan bu şiirler ona aitti, onun için yazılmıştı, onu tasavvur edilirken ilham gelmişti. Ama şairin Paris'te yaptığı ihaneti unutamıyordu,unutmak da istemiyordu, aslında böyle bir adam değildi şair. Tertemizdi naifti ve insandı ta ki dün geceye kadar. Yatmadan evvel kendini aynanın karşısında alıcı gözüyle süzdü. Acaba kadınsı davranışlarının eksikliği veya ruhu doyurmanın noksanlığı mı şairi başka bir kadın düşüncesine götürmüştü. Gayet güzel ve gençti, hem alımlı hem de yeterince bakımlıydı, hem üniversite hem de iş hayatında birçok erkek tarafından beğenildiğini düşündü hep. Belki de erkekler onu hep hayal etmişlerdi. Ve O, ruhunu özgür hissettiren adamı kendine eş seçmişti. Ruhunu özgürleştiren, o duyguyu yaşatan veya süregelen hüznü kapatmaya uğraşan o adamı seçmişti. Kıskançtı, hırslıydı ve hüznünü belli etmeyecek kadar cesaretliydi. Her kadının hissettiğinin fazlasını hissediyordu. Aklı, gönlü, ruhu, bedeni her yeri, farklı yansımayla onu rahatsız ediyor, düşünce girdabında cesareti arıyordu. Bu cesaretini kullanmaya çalıştığında belli duyguların yoksunluğu ile kocaman bir kavga başlatıyordu içinde. Şair bir hata yapmıştı ve bunun bedelini ödemeliydi. O kadar yılın üstüne bina edilen bu aşk, hainlikle sonuçlanmaya gidiyordu. Halbuki çocuk istiyordu, Paris dönüşü bu fikri eşine açacak ve fikrini alacaktı. İçi içini kemiriyordu, her ne kadar onu sevse de oturmuyordu taşlar. Ve öldürmeye niyet yemini etmişti. O sırada arabasını yurtdışından gelen yolcuların indiği yere park etti, müziğin sesini kıstı ve kontağı kapatıp beklemeye koyuldu. Aradan beş dakika geçmemişti ki, şair iki bavulu ile yüzünde tatlı bir tebessümle arabanın camını tıklattı. Eşi kapıyı açıp, kocasının yanağına tatlı bir buse koyup, sıkıca sardı. Planın işlemesi için, herhangi bir hata payı olmamalıydı. Ve birlikte, aşk yuvalarına doğru yola koyuldular koyu bir sohbet ile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Şairin Ölümü
DiversosGenç bir şairin Paris'ten yurda dönüşü ve ölümü, ( bölüm bölüm)