KURABİYE CANAVARI - 4.Part

693 97 6
                                    

"Boo!"

Lay elindeki merdaneyle arkasına döndüğünde Wufan gerilerek iki adım geriledi. Çünkü Lay merdaneyi havaya kaldırmış neredeyse ona vuracak gibi gözüküyordu.

"Yine mi sen?"

Bu kez merdaneyi ona uzatarak sağa sola sallamaya başlamıştı.

"Şunu keser misin şeytan vurdurur falan."

"Ah-ha-ha. Yine ne işin var burada hemde bu saatte?"

"Tch tch tch~ İnsan misafirini böyle mi karşılar? Önce bıçak şimdi merdana bir daha ki sefere mikrodalga ile dalmandan korkuyorum."

"Burda.ne.işin.var?."

"Seni özlediğim için gelmedim. Eve doğru bir koku dumanı geliyordu. Onu takip ettim ve kendimi burda buldum. Ne yaptın bakayım?"

"Zıkkım."

"Çok kötüsün Lay~ Belki sana kurabiyelerini çalan devi- uhm hırsızı bulmana yardımcı olabilirim."

"Gerek yok bunu kendim halledebilirim."

"Sen bilirsin."

Wufan istediğini elde edememiş bir halde pencereden geldiği gibi çıkmıştı.

"Yarın onlardan 12 tane istiyorum."

=~=~=

"Günaydın Lay."

Sehun esneyerek merdivenlerden inerken Luhan konuşmuştu.

"Günaydın Sehun ve Luhan."

Lay hızlıca konuşup kapıya doğru ilerlerken Luhan kolundan yakalayarak durdurdu.

"Dostum nereye? Kahvaltı?"

"Ben bir şeyler atıştırdım masayı toplamadım. Siz yersiniz. Ha bu arada her şey hazır. Kurabiyler,kekler,suffle.. Ve şu paket Wufan'ın"

Luhan onun hızına yetişmeye çalışıyordu ama bu çok güçtü.

"Ben Kurabiye Hırsızı avına çıkıyorum."

Sonuncusunu kocaman bir gülümseme ile söylemişti.

Ve ardından hızla dışarı çıktı.

=~=~=

Lay önüne gelen herkese Tao'yu soruyordu. Onu bulmalıydı. O çalmamış olsa bile bunu yapanı biliyor olabilirdi. Nede olsa o hem mahallenin delisi hem ajanıydı.

=~=~=

"Oh,Heechul hyung merhaba. Bir ihtimal Tao'yu görmüş olabilir misin?"

"Oh,hayır. Neden?"

"Ona sormam gereken şeyler var. Uhm şey biri kurabiyelerimi çalıyor da."

"Ah,evet. Dün gece sabaha karşı şu yeni komşu ile bir şeyler konuşuyorlardı. O saatte ne işleri vardı bilmiyorum ama çok hararetliydiler."

Lay 90 derece eğilip Heechul'u selamladıktan sonra iç sesiyle konuşarak Suho'nun evine doğru yürümeye başladı.

'Tabii ya Suho. Bizim Tao ona deli gibi pardon o zaten.. Her neyse işte orada olma ihtimali çok yüksek'

Hırsıza bir adım daha yaklaşmanın mutluluğu ile kısa sürede Suho'nun muhteşem güzellikte ki villasının önüne gelmişti.

'Aha tamda tahmin ettiğim gibi burda'

Lay bahçede birbirlerini aşkla öpen çifti bölmemek için biraz bekledi. Suho gerçekten onu seviyordu. Ve aşk sanırım buydu. Ne olursa olsun sevmek.

Lay Suho'nun Tao'dan ayrılmasını fırsat bilerek bahçeye daldı.

"Me-merhaba. Üzgünüm, ben bölmek istemezdim. Ama-"

"Önemli değil. Gelebilirsin."

Suho her zamanki kibar,sevecen tavrıyla karşısındaki hasır sandalyeyi işaret etti.

Tao bir yandan Lay'e kötü kötü bakarken Lay mahcup bir şekilde gözlerini her seferide ondan kaçırıyordu.

"Be-ben tekrar özür dilerim. Ama bu benim için önemli-"

"Bizi bölmeni gerektirecek kadar önemli mi?" Tao gözlerini kısarak sormuştu.

"Lütfen Tao. Eğer işimizi zorlaştırmazsan o daha çabuk gider-" "-ve biz kaldığımız yerden~" Tao Suho'nun sözünü keserek eklemişti.

"Seni dinliyoruz Lay."

"Şey~ birkaç gün önce altı gün kadar kurabiye yapmıştım ve soğuması için pencereye koymuştum. Bunu her seferinde yaparım ama ilk kez böyle bir şey oldu. Biri onların birazını çaldı."

"Suho yemin ederim ben çalmadım." Tao Lay'in devam etmesine izin vermeyerek konuşmuş ve Suho'nun boynuna sarılmıştı.

"O yapmamış Lay."

"Biliyorum. Ancak belki,bir ihtimal onu yani hırsızı görmüş olabilir misin Tao?"

Tao sıkılmış bir ifadeyle yüzünü Suho'nun göğsüne bastırarak saklamaya çalıştı.

"Bebeğim eğer biliyorsan lütfen anlat. Belli ki bu onun için önemli."

"Ama kızmak yok Suho."

"Söz."

"Söz."

Flashback..

"Hey! Hey! Kimsin sen? Sen kimsin?"

Tao merakla uzun boylu çocuğu kokluyordu. Uzun onun normal olmadığını anlayıp hoş karşılamış ve cevap vermişti.

"Ben Wufan."

"Wufan bana pipini göstersene."

"Ne?! Tanrım. Deli olduğunu sanmıştım. Sapık değil?"

Bu Tao'yu çok kızdırmıştı. O deli değildi.

"Senin pis pipini ne yapayım ben? Eminim yamuk yumuktur."

"Hemen burayı terket seni domuz bağırsağı ızgarası. Leş gibi domuz bağırsağı kokuyorsun."

'Dur bir dakika ben domuz bağırsağını iki gün önce yedim.'

Tao üzerini koklayarak Wufan'a baktı. Ama o az ilerideki açık pencereye bakıyordu. Bir süre sonra şad olmuş gibi gözlerini kapattı. Ve bir anda oraya doğru yürümeye başladı.

Flashback end..

"Dün parkta çocuklar kurabiye hırsızı hakkında konuşuyorlardı. Bana iftira attılar ben hırsız değildim ve bunu kanıtlamak istedim."

Lay ve Suho pür dikkat onu dinliyor devamı için acele ediyorlardı.

"Hırsız Wufan."

"Ne?!" Lay gözlerini kocaman açarak sormuştu.

"Taşındıkları gün. Oradaydım. O sırada ondan bir şey istedim.. Şey~"

"Evet Tao devam et." Suho merakla konuşmuştu.

"Bak söz verdin Suho. Kızmak yok. Anlatmam."

"Yok. Kızmak yok anlat. Hadi."

Lay Suho yerine konuşarak ondan kötü bir bakış kazanmıştı.

"Peki." diye ekledi Suho Lay'in ardından "Yok. Kızmak yok."

"Ondan.. Pipisini göstermesini istedim. İtiraz etti ve bana domuz bağırsağı korktuğumu söyledi. Doğru kokuyorum ama domuz bağırsağını iki gün önce yemiştim. O gerçekten iyi koku alıyor diye düşündüm. Sonra sizin mutfaktan koku almış olmalı ki oraya doğru uzunca baktı,gözlerini kapatıp derin nefes aldı ve ilerlemeye başladı. İstemsizce hareket ediyor gibiydi."

KURABİYE CANAVARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin