"Sonra ne oldu Tao? Onu suç üstü yakalyabildin mi?"
"O gün onun oraya gittiğini gördükten sonra Suho'nun yanına geldim. Yani tam kurabiyeleri yerken görmedim. Ama ondan sonraki gün sizin bahçenin arkasında işiyordu ve ağzında bir şeyler geveleyip duruyordu. Dudağının kenarında kurabiye kırıntısı olduğuna eminim."
Lay oturduğu yerden kalkarak bir o yana bir bu yana yürümeye başlamıştı.
Flashback..
Tao bir önceki günden sinirli olduğu Wufan'ı tam istediği şekilde karşısında bulmuştu.
"Hey sen gördüm. Pipini gördüm. Ahahaaa gördüm. Aman Tanrım boyu benim sevgilimin iki katı. Vohaaa inanılmaz~"
Wufan elini kış kış yapar gibi sessizce ona doğru savuruyordu.
"Git. Git."
Çok kısık söylemesi Tao'yu işkillendirmişti.
'Bu çocukta bir şeyler var'
Wufan işini bitirip pantolonunun fermuarını çekip Tao'yu kovalamaya başladı.
"İmdat~ Bu dev koca pipisini bana vermek istiyor. Sapık~ Yetişin komşular~"
"Aman Tanrım. Yalan söylemeyi kes."
Wufan onunla baş edemeyeceğini anladığında daha fazla peşinden gitmek istemedi.
Ve koşarak evine girdi.
Flashback end..
"Onu suçlayabilmem için elimde daha sağlam bir şeyler olmalı."
"Dün gece onunla konuştum. İtiraf etti. -Ben çaldım- dedi."
Lay bir anda duraksayarak Tao'ya baktı.
"Bir fikrim var. Bana yardımcı olur musun Tao?"
"Tüm günümüzü mahvediyorsun ama~ Suho~"
Suho'nun gözlerine bakarken söylemişti.
"Yarın işe gitmeyeceğim bebeğim. Söz veriyorum." 'Sana o çok görmek istediğin şeyi göstereceğim'
"Benimle gel Tao. Yolda her şeyi anlatacağım."
Lay önce Tao'nun elini tutmuştu. Tabikide bu dostça bir şeydi. Daha sonra Suho'nun gözleriyle karşılaşınca geri çekti.
=~=~=
Flashback..
"Kurabiye hırsızı sensin. Biliyorum.
"Yine mi sen? Sen tüm gün boyunca beni mi takip ediyorsun?"
"Soruma cevap ver pipisi büyük beyni küçük dev."
Wufan afallamış bir şekilde onu başından savmaya çalışıyordu.
"Söyle hırsız!"
Tao kızmıştı ve Wufan ona zarar vermemek için kendini zor tutuyordu.
"Ben çaldım. Oldu mu?"
"Buldum. Buldum. Yaşasın artık kimse beni suçlamayacak. Vihuuu~"
Tao fazla sevinmiş gözüküyordu.Saçma kol hareketleriyle dans ediyordu.
Flashback end..
=~=~=
"Hey,kurabiye hırsızı."
Wufan tanıdık sesle arkasını dönerek kaşlarını çattı.
"Bana hırsız demeyi kes!"
"Hırsız demedim. Kurabiye hırsızı dedim."
"Şimdi ne var? Bu kez seni altıma almamı mı isteyeceksin?"
"Benim zaten bir sevgilim var. Sana ve pis pipine ihtiyacım yok."
"Oh,iyi. Ne istiyorsun?"
"Kurabiyeleri sen çaldın."
"Hergün aynı muhabbet. Sıkıldım."
"O gün ilk karşılaştığımız gün iki gün önce yediğim domuz bağırsağı kokusunu aldığın zaman koku duyunun çok iyi olduğunu anladım. Daha sonra mutfağın açık penceresine doğru gözlerini dikip oraya doğru yürümeye başladın. Daha sonraki gün kafenin arkasında işerken ağzında kurabiye vardı. Kurabiyeler piştiği zaman koku dumanını algılayıp oraya gidiyordun. Bu yüzden kurabiyler her seferinde yeni çıktığı zaman çalınıyordu. Seni birçok kez kurabiye yerken gördüm. Ancak sorun şu ki her seferinde saklanıyor gibiydin."
Wufan burnudan soluyarak konuşmaya başladı.
"Amacın ne?!"
"Bana tekrar söyle. -Onları ben çaldım- de."
"Ben çaldım. Oldu mu? Anca-"
Lay saklandığı yerden suratında mutsuz bir ifadeyle çıkarak yanıtladı "Oldu."
Wufan olduğu yerde dona kalmıştı. Yalnızca Lay'e bakıyordu. Dili tutulmuş gibiydi.
"Sen benim sanat eserime orta parmak attın Wu Yifan."
