GİDİŞ

17 5 2
                                    

Esil, Selim, İskender, Asia..
Klasik FethiyeYazFestivalleri'nden birine gitmiştik.
Yerde puflar, kocaman bir sahne, sahnede bir grup şarkıcı, içkiler, gençler ve abartılacak kadar güzel olmamasına rağmen birlikte gittiğimiz için deli gibi eğlenen biz.
Alana girdiğimizde, 5 tane puf ayarlayıp yayılmıştık.
En başlar her zaman çok eğlenceli olur, sohbet ve müzikle yakışır biçimde eğlenirdik.
Şarkılar ritmini arttırınca herkes daha fazla gülmeye, daha fazla içmeye başlardı.
İşin bu kısmı beni hiçbir zaman eğlendirmemiş, aksine etrafta uyuşmuş beyinlerle eğlendiğini sanan bir sürü kişi canımın sıkılmasına sebep olmuştu.
Tam bu evrede ben pufuma iyice gömülmüş etrafı seyrediyordum.
Aşırı kalabalık, aşırı gürültülü.
Çaprazdaki boş 2 yere, arkadaş olduğunu düşündüğüm 2 kişi gelip oturmuştu. İkisi de güler yüzlü, samimi oldukları hareketlerinden belli kişilerdi.
Biriyle arada göz göze geliyor, saniyeler sonra tekrar kaçırıyorduk.
Sonuna kadar bu böyle devam etmiş, en sonunda işin aslı belli olmuştu.
O 2 kişi, Selim'in yolda bahsettiği, aramıza katılacakları kesin olmayan ama muhtemel, arkadaşlarıydı.
Konser bitmiş herkes dağılırken çocuk Selim'e:
'Davet var ama karşılama yok be Selim!' diye seslenmiş,
Selim heyecanla arkasına dönerken bu kişinin arkadaşı olduğunu anlamış,
'Kayra! Oğlum niye aramıyorsun?' derken sarılmıştı bile.
Kayra ha?
'Bak bakalım aramamış mıyım?'
'Siktir, duymamışım tabi.'
Aralarındaki kısa diyalog ve özlem giderme hareketleri bitince Selim bize dönerek hepimizi tek tek tanıştırmaya başlamıştı:
'Bu Asia, bu da Esil, Bu İskender ve bu da Luna.'
Menun oldum, memnun oldum...
'Memnun oldum Luna.'
'Ben de.'
Kayra yanındaki kişiyi göstererek
'Alper, buraya onunla geldik. Yazlığı varmış Selim'e yük olmayayım dedim.' demişti.
'Ne yükü be Kayra, memnun olduk Alper.'
Alandan çıkmış, yolda yürüyorduk.
Esil ve Asia ile vedalaşıp ayrılmıştık. İkisi de bizden daha farklı, birbirleriyle yakın yerlerde oturuyordu. İskender ile ben aynı yerde yaşıyorduk ve çocukluk arkadaşıydık.
Öğrendiğimize göre Alper'in evi de bize yakındı.
Selim'in evi ise bisikletle yaklaşık 15 dakikalık bir mesafede yer alıyor, günün çoğunluğunu birlikte geçirip akşamları ayrılıyoruk.
'Ay tanrıçası ha?'
Ayağımla yerde sürüklediğim taşta olan dikkatimi çekip, sesin sahibi olan Kayra'ya yönelttim.
'Mitoloji bilgisi ha?'
Ufak bir gülümse oluşturmuştuk ikimizde.
'Yani, az çok ilgili kitaplar okumuşluğum var.'
'Odysseia?'
'Bayılırım! İlyada?'
'Bayılırım!'
Hayatımda tanıdığım, mitolojiye ilgi duyan 2. kişi Kayra olmuştu artık. 1. kişi zaten annemdi, bu yüzden adım Luna'ydı.
'Kayra, sözlükte koruyucu. Kayra Han, tanrıların en üstünü..'
Hatırladıklarım bu kadardı, yüzümü kırıştırdım,
'Başka hatırlamıyorum.'
Kayra ve Alper arabayla gelmişti ve arabalarının yanına gelince telefon numaralarınızı alıp vedalaşmıştık. Yaklaşık 20 metre ötede de İskender'in, benim ve Selim'in bisikletleri duruyordu.
Koşarak gitmiş ve her zaman ki gibi bindiğimiz an yarışa başlamıştık.
'Bu sefer kaybeden tatlı ısmarlıyor!'
Bitiş noktası Selim'in evine dönen yolun başıydı.
'TATLI EVET!'
İskender tam bir tatlı canavarı beleşçiydi.
Selim de aynı şekilde.
Bunu dememle beraber ikisi de pedallara yüklenip arayı açmıştı.
10 dakikalık maratondan sonra yolun başında sırıtarak bana bakıyorlardı.
'Çok yüklenmek yok, en fazla 50 lira. Para basmıyorum ben.'
Kafalar sallanmış, aynen bakışları atılmış, Selim ile vedalaşılmış, İskender ve ben bisikletleri kenara çekip dinlenmek için çimenlere oturmuştuk.
'Kayra yakışıklı çocukmuş Lu.'
İskender bana Lu derdi.
'Yani, pek incelemedim.'
İskender gülümseyerek başını sallamıştı.
'Gülme!'
Koluna yumruk atmış, sonra beline dolanarak sarılmıştım.
'Seni seviyorum İskender.'
'Eyvallah kardeşim.'
'Domuzsun!'
Hava iyice kararmıştı.
'Hadi dinlendik yeterince, gidelim artık merak etmesinler iyice.'
'Tamam kanka.'
Tamam demişti İskender ama yerden kalkması yarım saatine mal olmuştu.
Bizim evlerimize giden yol bayırdı artık.
Bu yüzden inmek her zaman daha kısa sürerdi.
Sitenin kapısından girildiğinde ilk evde ben, 4. evde İskender oturuyordu.
'İskender, görüşürüz!'
'Görüşürüz Lu!'
Sırt çantamdan anahtarı çıkarıp bisikletimi yerine koymuş, daha sonra da kapıyı açarak içeri girmiştim.
Hayatıma 2 yeni kişinin daha eklenmesiyle gün kapanmıştı.
'Ben geldim Anniçko!'

Kayra ile ilk tanışmamız gözümün önünden film şeridi gibi geçmişti.
O gün üstümde bu mavi elbise vardı.
Onu da bavuluma koyup fermuarlarını kapattım.
Sanırım evin temizliği de bittiği zaman geriye kalan tek şey artık geri dönmek olacaktı.

LUNA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin