Bölüm Dört; Evlenmemiz Gereken Bir Konu Var!

13 1 1
                                    

Olmaz dediğin ne varsa hepsi olur. Düşmem dersin düşersin, şaşmam dersin şaşarsın. Öldüm der durur, yine de yaşarsın.

¤¤¤

"Kızım yanıyorum, yanıyorum!"

Gözlerimi devirerek daha da bastırarak sürdüm yoğurdu.

"Ulaaaaaaannn!" Diye bağırdı Eray. Şuan bu sesin dışarıya kadar gittiğine emindim.

"Sus be! O kadar dedim sana ya, o kadar dedim gel güneş kremi süreyim diye! Ben ne yapayım, güneş kremini değil kızları seçtin."

"E ama-"

"Güneş kremini kızlara sürerken az kendine de sürseymişsin! Valla bıktım ya bağırıp duruyosun." Elimdeki yoğurt kovasını kenara bıraktım. Yataktan kalkarak kapıya doğru ilerledim.

"Kızım nereye gidiyorsun, bırakma beni böyle valla anneannem daha fena sürüyor."

Ona doğru dönerek dilimi çıkırdım. "Kusura bakma canım, hakettin sen bunu."

Hızlıca odadan çıktıktan sonra merdivenleri yavaş yavaş inmeye başladım. Arkadan Eray'ın bağıran sesini duyabiliyordum.

"Deniiiiiiiiz! Kızım gel buraya, çok fenayım!"

Kıs kıs gülerek, Eray'ın anneannesi olan Nerivan teyzeye yakalanmadan kendimi dışarıya attım. Kendisi beni pek sevmez de...

Gözlerimle etrafı süzdüm. Saat 7'ye geliyordu. Hazır annem de beni çağırmazken, güneşin batışını izlemek güzel olabilirdi. Yolumu denize doğru çevirdikten sonra, telefonumu çıkardım ve whatsappa girdim.

Er'yıldız: Ulan sen nasıl bir şerefsizsin?

Kıs kıs gülerken, bayan Melahat bana bir şeyler söyledi.

O isim ne Deniz, 10 yaşında çocuk musun sen...

Ben: Bilemiyorum altan, bilemiyorum...

Er'yıldız: Seni öldüreceğim, kendine kaçış yolu bul bence.

Ben gülmeye başlarken, hayat bana pek gülmemişti açıkçası. Yoldaki taşa çarpıp düşmem fazla uzun sürmemişti.

"Hey, iyi misin?" Yolun üzerinde olan kafamı hafifçe kaldırdığımda bir çift siyah spor ayakkabı gördüm, biraz daha kaldırdığım sırada ela gözlü çocuğu... Yahu bu şey değil miydi, benim çikolatamı almaya çalışan şerefsiz. Hayır sen kimsin yani, kimsin de benim çikolatamı alıyorsun?

"Sana diyorum?" Yavaşça ayağa kalktım.

"İyiyim ya, hiçbir sorun yok. Gayet iyiyim ben..." Gözleriyle beni süzdükten sonra bacaklarıma takılı kaldı.

"Emin misin?"

Ben de gözlerimi bacaklarıma çevirdim. İki dizimden de akan kanları görünce, yüzümü buruşturdum. Aklıma telefonum gelince bağırmaya başladım.

"Nerde! Telefonum nerde! TELEFONUM!" Etrafta koşturmaya başlarken, ela gözlü beni durdurup telefonu elime verdi.

"Burada kızım, sakin olsana az sen. Bacağın için bu kadar endişelenmedin be..."

Telefonuma baktığım sırada bir şey olmamış olması, beni aşırı mutlu etmişti.

"Oldu, görüşürüz o zaman." Dedikten sonra yürümeye başladım.

"Tamam da, bacağına pasuman yapsaydık!" Diyerek bağırdı arkamdan.

Arkamı dönerek ona baktım ama hala yürüyordum.  "Boşver! Kendiliğinden geçer. Hem anneannem bana herkesin derdinin çözümü kendisindedir demişti."

DENİZ YEŞİLİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin