Münevver!

4.3K 314 9
                                    

Bir haftadır her gece aynı kâbusu görüyorum. Olacak gibi değil. Ben bu astrolog çakmasını "Dünya Astrologlar Derneğine" şikâyet edeceğim. Öyle bir dernek varsa tabi.

Her gece çok yakışıklı olduğunu bildiğim ama asla yüzünü göremediğim birine âşık oluyorum. Düğünden bir gece önce Emir'den ayrılarak, koşa koşa âşık olduğum adamın evine gidiyorum ve... Onu yatakta başka bir erkekle yakalıyorum! Son hatırladığım, sadece öpmek istemiştim, öpmek istemiştim diye hıçkırarak ağladığım. Ve uyanıyorum. Pes yani!

Öpme yahu. Öpme. Deli mısın? Yok, öpmeyeceğim kimseyi. Erkek sinek bile konmasın üstüme. Erkeklere ölüm! Evlenene kadar herhangi bir erkekle irtibatım kesilmiştir. Bugünden itibaren akşam çöpü bile ben vermeyeceğim. Çöp saatinden önce çıkarır koyarım kapının önüne.

Neyse zaten çok stresliyim bugün. Annem, müstakbel kayınvalidem ve ben alışverişe çıkacağız. Sabahtan beri dolabın önünde annemin ve kayınvalidemin eleştirmeyeceği bir kıyafet bulmaya çalışıyorum. Ve tarzları birbirinden çok farklı olduğu için bu imkânsıza yakın bir şey! Dolabın en alt rafında inci gibi dizdiğim spor ayakkabılarıma, üst tarafta katlı duran tişörtlerime, kotlarıma bakıyorum. Kayınvalidem, yani çok değerli sadrazamların soyundan Münevver Hanım'ın yanında bunları giymek cesaret ister. Kendisi kısa topuklu Chanel ayakkabıları, kalem eteği ve üzerine tam oturan ipek gömlekleri ile bütünleşmiş olup bir söylentiye göre gece yatarken bile bunları çıkarmamaktadır. Annem ise, organik âleminin önde giden insanıdır. Instagram ilk çıktığında, annem organik beslenme üzerine bir hesap açtı ve şu anda tam 183 bin takipçisi var. Yaptığı organik yemeklerin resimlerini çekip tariflerini yazarak kazandığı takipçilerin sayısı da her geçen gün artıyor.

Kapı çalıyor ama ben hala iç çamaşırlarımla dolabın önünde duruyor bir arpa boyu yol almaya çalışıyorum. Yatağın üstünde duran sabahlığı üzerime geçirip kapıyı açmaya gidiyorum. Chanel 'in son defilesinden çıkmış da gelmiş gibi duran Münevver Hanım ve az önce organik unla baklava açmış da yetinmemiş bütün mahalleye dağıtmışçasına eli kolu poşet dolu annem kapının önünde bana bakıyorlar. Şansın da böylesi. Aynı anda gelmişler. Alıştıra alıştıra da gelmiyorlar yani.

Bu ikilinin birbirini pek sevmediğini size söylememe gerek yok sanırım. Kapının önünde biraz gergin bir hava var. Hemen bu havayı değiştirmem lazım. "İçeri gelsenize" diyorum gülümseyerek ve geçmeleri için yana doğru çekiliyorum.

Münevver Hanım ve organiklerin kraliçesi Arzu Sultan, ilk kimin geçeceğine karar veremeyip, kapı girişinde birbirlerine toslayıveriyorlar. Arzu Sultan'ın poşetinden sıçrayan bir parça un, Münevver Asilzadenin ayakkabılarına bulaşıyor. "Çok özür dilerim Münevver'ciğim" diyen annemin masum bakışları bile, bastırmaya çalıştığı gülüşünü saklamaya yetmiyor. Münevver Hanım da gözlerini devirip, "Kabul edeceğiz artık o özrü mecbur" diye söylenerek giriyor içeri.

Bugün gerçekten nasıl geçecek hiç bilemiyorum...

Münevver Hanım, kayınvalide-gelin samimiyetine yeni bir anlam katarak, dudaklarını yanaklarıma dokundurmadan bir öpücük konduruyor ve her saray kadını gibi ayakkabılarını çıkarmadan bodoslama salonuma dalıyor. Hayır anlamıyorum. Durmadan evimin derli toplu olmamasını eleştirip, her gelişinde kapı pervazındaki tozları parmaklayan bir kadının bu şekilde davranması hangi mantıkla açıklanabilir. Chanel olunca ayakkabılar kir tutmuyor mu acaba?

Annem de yanaklarıma kocaman ıslak öpücükler kondurarak içeri giriyor. O ayakkabılarını çıkarıyor tabi. Çünkü ahır değil sonuçta burası! Yaşıyoruz burada. Annem, elinde tuttuğu poşeti buzdolabına koymak için mutfağa götürürken, Münevver Hanım eleştirel bakışlarla gözlerini salonda gezdiriyor. Kızıl ötesi ışınlarını bir ok gibi fırlatmaya başlamadan bu evden çıkmamız lazım. Münevver Hanım her evime geldiğinde bir şey oluyor. Ya evdeki bardak çanak kırılıyor, ya kaynar çay üstüme dökülüyor, ya elektrikler kesiliyor. O kadar çok örnek var ki hangisini söylesem bilemiyorum. O bilye gibi mavi gözlerinin diğer dünya ile bir bağı olduğuna yemin edebilirim.

"Siz iki dakika bekleyin, giyinip geliyorum" diyorum ve koşar adımlarla odama gidiyorum. Üzerime ne giydiğim umurumda değil şu an. Alelacele bir kot ve bir tişört geçirip hızlıca çıkıyorum odadan. Nükleer bombadan daha yıkıcı olan bir şey varsa o da Münevver ve Arzu ikilisidir ve birbirinden zerre kadar hoşlanmayan bu ikilinin birkaç dakikadan fazla yalnız kalması sadece benim evim için değil tüm dünya için tüketici bir etki yaratabilir.

10 dakika sonra nihayet evden çıkmayı başarıyoruz. İlk olarak çok gereksiz nevresim takımları alacağız ki kendi başıma olsam iki dakikada halledeceğim bu aktivite, bu ikiliyle beş saat falan sürecek biliyorum. Sonra da bir iki mağazada fikir olsun diye gelinlik bakmaya gideceğiz.

İstinye parktayız şu an. Bir komedi dizisinin özenle seçilmiş oyuncuları gibiyiz. Aşırı enerjik bünyesi ve ultra rahat spor ayakkabıları ile önden hoplaya zıplaya ilerleyen annem, tüm aristokrat havası ile annemi 2,5 metre geriden takip eden Münevver Hanım ve ikisine de minimum dozda bulaşmak istediği için en arkada ayaklarını sürüye sürüye ilerleyen ben. Size diyeceğim o ki, tüm İstinye park serüvenimizde hiç yan yana yürüyemedik!

Ama Allah'tan nevresim takımını aldık. Takımlarını almışız yani. Çünkü ben mağazada geçirdiğim iki saatin sonunda, tuvaletim geldi deyip kendimi tuvalete kapattığımdan bu ana şahit olamadım. İkisi de kendi istediği takım konusunda ısrarcı olup sonuçta anlaşamayınca, ayrı ayrı satın almışlar. Hiç önemi yok şu an. İlk aşamayı başarı ile geçtik ya, gerisini de hallederiz bir şekilde.

Nevresim takımlarını aldıktan sonra da gelinlik bakmak için Pronovias'a giriyoruz. Annem ve Münevver Hanım, beyaz koltuklara oturmuş, çaylarını yudumlarken, ben soyunma kabininde kıçımdan ter akıtıyorum. Keşke 38 beden olduğumu Münevver Hanım'a zamanında itiraf etmiş olsaydım, o zaman kalçama takılı kalmış 36 beden gelinliğe bu şekilde sığmaya çalışmak zorunda kalmazdım. Hayır, gelinliğimi seçiyorsun onu anladım, ama bana yardımcı olan kızın her getirdiği gelinliğin bedenini tekrardan neden kontrol ediyorsun? Sen nasıl bir kontrol delisisin acaba?

Şu an kabinde bana ciddi anlamda dar gelen bir gelinliğin içine sığmaya çalışıyorum. Çalışıyorum çok iyimser oldu hatta. Gelinlik anca kalçama kadar çıktı ve şimdi de geri inmiyor. Sesimin yüksek çıkmamasına özen göstererek sadece bana yardımcı olan kızın duyacağı şekilde fısıldıyorum.

"Pardon bakar mısınız?"

Kız kabinin içine kafasını uzatıyor. "Nasıl yardımcı olabilirim?" diye soruyor kibarca.

İşin açıkçası beni bir dakika içinde 36 beden bir insana dönüştüremezseniz olamazsınız. Böyle demiyorum tabi. "Bunun 38 bedeni var mı acaba?" diye soruyorum fısıldayarak. Tam o sırada Münevver Hanım yanımızda bitiveriyor.

"Bir sorun mu var Leyla'cığım" diye soruyor, bir yandan da iğneleyici bakışlarla kalçamda takılı kalmış gelinliği inceliyor. Yalnız ben o "Cığım" vurgusundan hiç hoşlanmadım. "Yok, Münevver Hanım yanı Münevver Anne" diyorum.

O annenin baştaki Münevver tamlamasını da çıkmaz ayın son Çarşamba'sı çıkarırım bundan böyle ben artık!

"Sadece bedenleri biraz darmış, o yüzden 38'i denesem mi acaba diyordum" diyorum sevimli gözükmeye çalışarak.

"Aslında bedenleri çok da dar değildir" diye bir açıklama yapma ihtiyacı duyuyor satıcı kız.

"Yok dar dar. Çok dar diyorum" diyorum inatla ve "Yani normalde her zaman ben 36 beden giyerim. Hatta çoğu zaman 34. Ama burada 36 bile olmadı. Bedenleriniz dar ve bu konu ile ilgili bir şey yapmalısınız!" diye de eklemeyi ihmal etmiyorum.

Münevver Hanım gözlerini devirerek kıza dönüyor ve "38'i getirin lütfen" diyor. "Bu işi hemen bitirelim!"

Bitiremedik ama.

Çünkü kızın getirdiği 38 beden de tavus kuşu yutmuşum da sindirememişim ve kuyrukları sırtımdan çıkmış gibi durdu. Zaten Münevver Hanım'ın o gelinlik modellerini özel olarak seçtiğini düşünüyorum. Nerede beni şişko, orantısız, göğüslerimi büyük, kalçalarımı iri gösterecek model varsa buluyor. Lütfen ama ya, 38 beden bir kıza balık model bir gelinlik giydirilir mi?

Üvey kayınvalide!

En sonunda o kadar bitap düşüyorum ki annem daha fazla dayanamıyor ve Münevver Hanım'a bunu başka bir gün de halledebileceğimizi söylüyor. Sesi o kadar sert çıkıyor ki Münevver Hanım karşı çıkamıyor.

Canım annem ya, organiklerin kraliçesi.

Jüpiter Uranüsü Seviyor...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin