Doruk, Arzu teyzemin üvey çocuğuymuş. Ya enişteme annemi aldın demesi? Acayip gizemli işlere girmiştim. O açık kahve gözleri sinirlenince nasılda alev topuna dönüyordu öyle. Bana sinirli bakmasını hiç istemezdim. Ürkütücü. Doruk kapıyı sertçe kapatmasının ardından odadaki ayak altında eşyalarla beraber kalmak zorunda kalmıştım. Oda çok büyük sayılmazdı. Kare şeklinde ve eşyalar özenle etraftalardı. Sanırım gitar fuarı açıcak. Çünkü burada en az 20-25 tane birbirinden farklı gitar var. Bir duvarı sadece ona ayırmıştı. Neden bu odayı vermek istememisinide anlıyordum. Derin bir nefes alıp kafamın dağılması için her zaman yaptığım gibi Model'in efsane müziklerinin ruhuma işlemesine sabaha kadar izin verdim. Yabancı bir yerde genelde ilk gün uyuyamazdım. Bu tatilin ilk günleri çok olurdu. Sabahında da uyur o günü heba etmiş olurdum. Fakat bu sefer annemi düşünmeden uyuyamıyordum. Sürekli telefonumun mesaj ve arama kısmını işgal ediyordum. Bu arada bir çok gereksiz mesaj ve numarada buldum yok değil. Hep şu çoklu Whatsaap gruplarından. Sarp'la ayrılır ayrılmaz bir çok kişi yazmıştı, gruplar açılmıştı. Bu gruplardan en çok dikkatimi çekeni iste alakam olmamasına rağmen bir küçük k-pop topluluğuna dahil olmamdı. Pek Kore ile ilgilenmesemde çok sıcak kanlı kişilerdi. Arasından biri kızla baya iyi anlaşmıştık hatta. Hayatta her zaman dışlandığını söylerdi. Farklıydı ama farklılık en çok ona yakışıyordu. İsmini söylememişti. Sadece küçük bir fotoğrafı vardı. O bile yetiyordu ne kadar masum biri olduğuna. Yatığım koltukda doğrulup pencereden sabah ile gece arasındaki kaynaşmasını izledim bir süre. Çok uzun sürmedi. Gece gündüze olan aşkını çok çabuk teslim ediyor. Saat 6 ya çoktan gelmişti. Telefonumun şarjı da epeyce düşmüştü. Bitmeden babam arasa çok iyi olurdu. Beklemeliydim, eğer ben ararsam rahatsız olabilirdi. Annemin yanında olduğuna eminim. Göz kapaklarım yorgunluktan can çekmeye başlamıştı. Uyuyamıyordum ama gözümü dinlendirmeliydim. Öyle yatağa uzanmıştım ki duyduğum sesle yerimde sıçradım. Birisi odanın kapısını çalıyordu. Arzu teyzem olmalıydı. Kapının yanına ağır ağır yürüyüp yavaşça kapıyı açtım. Ancak gördüğüm Arzu teyzem değil Açık kahve gözlerdi. Neden geldiğini düşünürken telefonumdan gelen modelin müzik sesini hatırladım. Eyvah! Bu asabi çocuk beni öldürecek!
Hiç bir şey demeden sesizce yürüyüp yattığım koltuğa rahat bir pozisyonda oturdu. İfadesizce yüzümü süzüyordu, karanlıkta yerdeki hiçbir şeye basmamaya dikkat ederek yanına oturdum. Derin bir iç çekip yüzünü bana çevirdi. "Bu oda benim için çok önemli. Burda gördüğün her şeyin bir anısı var. Geceki tavrım biraz fevriyceydi. Üzgünüm." sesi ikna etmeye çalışır gibi olduğunu belli ediyordu. Salak salak sadece kusursuz yüzüne baktım. Artık ne kadar salak baktıysam hafifçe güldü. Şaşırarak " Bişe mi oldu" dedim.
"Bence sana olmuş."
Tek kaşımı kaldırıp " Nasıl?" diye sordum. İyice bana dönüp, parmağını Mehmet Ali Erbil edasında yüzümde çevirdi. "Utanacak ne var?" sesi eğlendigini gösteriyordu. Alaycı şekilde gülüp" Ben mi? Şey... Ne alaka canım.. Bu kadar çok asabi olursan... Yani sinirlisinki o kadar bu tepkine şaşırdım." içimden bir ses ' kızım taş gibi çocuğun önünde edebiyat yapacam diye rezil oluyorsun sus kapa çeneni. ' diyince kendimi susturmuştum. Bunu üzerine kahkaha atıp sevecen bir tavırla "Sen ne tatlı bir şeysin. Seni bana Allah gönderdi sanırım şu zor günlerimde azda olsun gülümsiyim diye." yanağımı sıktı. Yanağımın elma gibi olduğuna emindim. Kahaha atmaya devam ederken konuyu değiştirmek için "Odayı vermemek için tek sebebin bu mu yani?" diye sordum. Kahkasını kesti ama gülümsemesi hala dudaklarında yaşıyordu. "Hayır aslında."
"Ee? Ne zaman?"
"Bu odada arkadaşlarla fifa oynuyoruz arada. Sürekli gelip dururlar," derin bir iç çekti. Aklına kötü bir şey gelmiş gibi gözlerini kaydırıp üzüntüyle başını çevirdi. "Yanımda olmak istiyorlar. Bana gelirler o yüzden." Canını bir şeyin fena halde sıktığı belliydi. 'Acaba aile konusu mu?' diye düşündüm. Açıklamasını bekledim ama açıklamadı. Bu çocuk hakkında çoğu şey beni meraklandırıyordu. Analamsızca. Konuya bir şekilde girmek için "Ailevi bir şey mi?"
"Saçmalama, takmıyorum bile onları..."sesi netti. Ailevi olmadığı kesin. Biraz bana yaklaştı. Kendi içinde savaş veriyor gibiydi. Anlatıp, anlatmamakla "Bir kız var..." dedi aniden. Kız mı? Bozulmuşluğumu ele vermemeye çalışarak"Nasıl yani?" sesimdeki bozulmuşluğu ele malesef vermiştim. Cevap vereceği sırada kapının açılmasıyla ikimizde kafamızı o tarafa çevirdik. "Doruk hadi oğlum maçtan önce bir antreman yap." Arzu teyzem di. "Sabahın 6'sında mı?"
"Aynen öyle."
"Nedenmiş o?" sesi ifadesizdi.
"Ne kadar erken o kadar iyi bahçede kimse yok hem bak gördüğüme göre Almila'ylada anlaşmışsın?" bunun üzerine Doruk bana doğru "Aynen çok tatlı bir kız iyi anlaşıcamız kesin."dedi. 'Bana tatlı demişti. Tatlı... Tatlı... Aman Allah'ım.' yanaklarım kızarırken "Teşekkür ederim." dedim çekinerek. "Hadi o zaman aşağı inelim" seninde kafam dağılmış olur."
"Peki."*****
Doruk üstünü giyinmesiyle aşağı çabucak inmişti. Tüm gün yaşadığım olaylardan ötürü bende kendime gelebilmek için duşa girdim. Bütün kıyafetlerim hala bavullarda olduğu için en üste duran jean siyah pantolonumu aldım. Dizinde yırtıklar vardı. Üstümede ince askılı bir atlet geçirdim ve odadan çıktım. Evde dün duyduğuma göre küçük bir kız vardı. Bebek olabilir miydi?
Her türlü ihtimali göze alıp parmak uçlarımda kapıya doğru ilerledim. Bahçeye çıktığımda ise dün gece gördüğümün 3 katı bir manzarayla karşılaştım. Ön taraf sadece kamelyalarla doluydu. Spor sahaları arka tarafta olmalıydı. Bu apartman çok büyüktü. Bizde eğer apartmanda otursaydık böyle bir yerde otururduk. Arka cebimden bir titreme gelince babam olabilir mi diye heyecan yapıp hemen aldım. Evet öyleydi. BABAMDI! "Alo,baba?"
"Almila ben Hilal." cılız bir ses gelmişti.
"ANNE SEN UYANDIN MI? " oldukça sesli söylemiştim. Sanki birisi beni duymuş olduğunu hissedip etrafıma bakındım.
" 2 saat oldu."
Tekrar dikkatimi anneme verip. " Sen nasılsın iyi misin?"
"Evet"
"İnanamıyorum, neden aramadın?"
"Doktorlar iyi olduğumu söylüyorlar. Amerika ya da gitmemiz gerekiyor. Orda kalamayız. Uzun süre. "
" Neden?"
"Anlatamadığmız sorunlar. Senin gelmen tehlikeli. " tehlikeli mi? Başları belayda mıydı yoksa?
"Anne anlamadım başınız da bir şey mi var?" bir kaç saniye cevap gelmedi. Telefonda hareketlilik oldu "Alo? Anne orda mısın?"
"Burdayım bitanem. Saçmalama ne bir şey olucak? İş konusu bilirsin." derin bir nefes alma sesi geldi.
"Oh... Nasıl korkuttum beni. Neyse annecim sen dinlen sık sık da beni ara. Bende ararım. Mesajlaşırız."
"Olur bitanem. Sen oraya tatile gitmişsin gibi davran inan ben çok iyiyim. Sadece omzuma sert çarpmışım, o kadar yani."
"Şimdi nasıl?"
"İyi dedim ya. Doktor bir kaç güne taburcu olucağımı bile söyledi. Yaşasın annem iyiydi. "Anne muhteşem bir haber. Çok mutlu oldum." çok mutlu olmuştum. Geceden beridir beklediğim bu haber çok iyi gelmişti. "Kızım benim şimdi kapatmam gerek hastane ortamı olunca biliyosun..." sözünü kestim birden,"Tamam tamam. Bende burda iyiyim kendine iyi bak hoşçakal anneciğim."
" Görüşürüz"
Bu mutlu haberi saçmak istiyordum. Koşarak Doruk'un yanına gittim. Basketbol sahasında kendi kendine hayali kişilerle yarışıyordu. Efsane oynadığı belliydi. Onu izlemeyi aklımda not edip yanına gittim. "Doruk! Annem şu an çok iyimiş."
Nefes nefese "Ne?" salak kız daha ne olduğunu bilmiyor. Açıklasana! "Şey annem kaza yapmıştı arabayla yani onun olduğu araba."
Elindeki topu yere yavaşça bırakıp bana yaklaştı. "Çok üzüldüm. " avcuyla anlına aniden vurdu. Ben salak salak göz kırpıştırırken "Dün çok serttim. Çok üzgünüm." Ya...:-} bu çocuk çok iymiş. "Yok sorun değil bende sana çok sert çarptım kapıyı kusura bakma."
Gözlerini 'aynen öyle' der gibi irileşririp kafasını aşağı yukarı salladı.
"Ee sen annem diyodun?"
" Evet daha yeni aradı bir kaç güne taburcu olucakmış." yüzünü ekşi bir şey yemiş gibi buruşturup "Gidiceksin yani?"
Küçük bir kahkaha attım. "Ben den o kadar çabuk kurtulamayacaksın, daha buradayım."dedim. Afferim böyle kendinden emin ol.
Somurtarak dil çıkardı. Yerdeki topu alıp oyuna geri döndü. Yan apartmanda gelen köpek havlama sesiyle başımı oraya döndüm. Çalılıklarda bir hareketlilik vardı. Biri beni mi izliyordu? Bu saçmalığı bir en önce aklımdan atıp Doruk'un yanına yürüdüm. "Ben napıyim şimdi? Seninle basketbol oynayacak halim yok heralde?"
Çenesiyle arka tarafımı işaret ederek "Şu tarafta ilgini çeken bir şeyler varsa bak?" dedi. Arkamı döndüm. İnanılmaz şeyi görünce de küçük bir çığlık attım. "İnanamıyorum o trambolin mi hemde çok büyük!" tekrar Doruk'a döndüğümde tek kaşını kaldırmış şaşkınca beni izliyordu. "Kulaklığın var mı?"
"Şu saate şurda kulaklığın ne işi var?"
Cevap vermeden koşarak yukarı çıktım ve bavulumu karman çorman ederek spor sortumu buldum. Kulaklığımıda alıp koşarak tekrar aşağı indim. Doruk'a bile bakmadan o devasa trambolinin yanına gittim. Burda kimse yoktu. Çocukluğumdan beri dir uğraşttığım jimlastik hareketlerini burda deniyecektim.
Taklalar eşliğinde ordan oraya zıplarken kulaklığımdan Simge - Ben Bazenmüziğinide eksik etmiyordum.
Yorulduğum zaman da sahil kenarına yürüyüp uygun bir yere oturdum. Tam böyle ortamın havasına gireceğim zaman, tepemde biten köpeğe bakakaldım. Tasması vardı. Büyük kahverengi kulakları uzundu. Türünü bilmiyordum. İyi de bu köpek kimin? Kafasını okşiyacağım zaman üzerime bir bir kırmızı bir mendil atıp koşarak kaçtı. Şoklar içinde gözlerimi irileştirmişken mendilin içinden düşen notla daha büyük bir şokla dudaklarım aralandı.
"Şu 15 dakikayı nasıl benim için bir ömür yaptın? Bu kadar güzel olma, bağlanmak istemiyorum. Bu arada köpeğim rahatsız ettiyse özür dilerim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALEV SAÇAN YILDIZ
Teen FictionO gün ki olayla değişen hayatım karşılıksız aşka beni sürüklüyordu. Ama hayır...hayır... Gerçek aşk değildi. Gerçek aşkı yanı başımda sanıyordum sadece. Ancak bir kırmızı mendil.öyle olmadığını gösterdi