S.E/10

51 7 20
                                    

Çıldırmama az kalmıştı. Burası gerçekten psikoloji bozacak türde bir yerdi. Heryeri bembeyazdı ve ben artık kusmak üzereydim. Bir de yetmiyormuş gibi açtım. Bana çektirmek istediği işkence açlık susuzluk falan mıydı? Aç neyse de susuz çok fazla yaşayabileceğimi sanmıyordum. Aslında erken ölmek de bir çözümdü. Evet ya erkenden ölsemde kurtulsam.

Bu bomboş odada yaptığım tek şey buz gibi zemine oturmaktı. Ağlamamaya çalışıyordum ancak zorlanıyordum. Ji Eun'u kurtarmak isterken Hoya ve Myungsoo'nun da başını belaya sokmuştum. Sahi onlar ne yapıyordu şimdi? Buradan nasıl çıkacaktım? Hoya 'Başımı belaya soktun! Artık seninle görüşmeyeceğim. Yine baş belasısın hiç değişmemişsin!' Der miydi? Beni yine elimde olmayan bir şeyden dolayı yalnız bırakır mıydı?

Dongwoo oppam ne derdi? Mijoo, Sungjong, Ji Eun? Onları bırakıp Hoya ile kalmayı kabul ettiğim için beni suçlarlar mıydı?

Peki ya Woohyun denen pislik! Hiç vicdanı sızladı mı acaba! Eğlenceli gelmiş olmalıydı benimle oynamak, beni yakalatmak! Asıl soru ise şuydu;

KİM SUNG KYU BANA NE YAPACAKTI?

Kapının açılmasıyla yorgun bedenimi oraya çevirdim. Maskeli suratından bile iğrendiğim adam gelmişti yine! Elindede bir tepsi. Bana bir bakış atıp tepsiyi tek eline aldı. Kapıyı kapatıp kilitledi. Anahtarı ise arka cebine koydu. Tekrar bana döndüğünde güçlükle oturduğum yerden kalktım. O bana doğru gelirken ben çoktan konuşmaya başlamıştım.

-Ne yapacaksın bana! Niye burada tutuyorsun! Benden neyin intikamını almaya çalışıyorsun! Söylesene şerefsiz!!

Yüzündeki maske mimiklerini görmeme engel oluyordu. Tek görebildiğim şey o küçük gözleriyle bir kasırganın odak noktası olduğuydu. Bense o kasırgada bir yere tutunamayıp yokluğa giden biriydim.

Tepsiyi yere bırakıp tek dizinin üstünde çöktü.

SK-Bunları ye!

Sesi gözlerinin aksine inceydi. Gözlerine bakınca daha tok sesli biri gibi duruyordu. Tepsiye göz gezdirdiğimde küçük boy pizza yanında da bir bardak kola vardı. Alaycı bir gülüş takındım.

-Ne o iki gün sonra mı aklına geldi bir şeyler getirmek?

SK-Bana laf söyleyeceğine ye! Bir daha midene ne zaman yemek girer bimiyorum.

Cümlesini bitirir bitirmez içimde bir güç toplayıp onu geriye ittirdim. Bunu beklemediği için düştü. Elimi kola bardağına uzatıp hiç beklemeden aldım ve ona fırlattım. Koluna gelip parçalanan bardak canını acıtmış olacakki acı içinde kıvranmaya başladı. Camın bir parçasını alıp boğazına dayadım. Hareket kabiliyetini kontrol ettiğimde elimi cebine soktum ve anahtarı aldım. Işık hızında kapıya koştum ve kilidi açtım. Ancak beklemediğim bir şey oldu.

Ne psikolojik olarak ne de fiziksel olarak gücüm kalmamıştı. Kiliti açmıştım evet ama bu psikopatın kilitli kapının ardına şifreli bir kapı koyacağı aklıma gelmemişti. Şokumu bölen şey saçlarımdan tutulup geriye savrulmamdı. Onun karşısında ağlamak istemiyordum ama gözlerim bana ihanet edecek gibiydi.

Kolumdan tutup kafamı kendisine çevirdi. O küçücük gözlerinde ki öfke içimi titretmişti.

SK-Kolumun hesabını vereceksin!

Koluna baktığımda silahla vurduğum yerden kan geldiği gördüm. Oh olmuştu ona! Beni burada zorla tutma hakkı yoktu!

Elimi tişörtünün yakasına götürüp bağırmaya başladım.

-Beni burada tutmaya hakkın yok! Evime gitmek istiyorum! Senin lanet yemeğini yemek istemiyorum!

SK-Elini yakamdan çek!

Gerçekten duygusuz biriydi. Sonlara doğru sesim ağlamaklı çıksada o aynı sertliğiyle konuşuyordu.

-Bak istediğin şey para ise veririm! Birilerini hacklememi istiyorsan ona da tamam! Pis işlerin varsa ve bunu yürütmek istiyorsan barımı al senin olsun! Yeter ki beni bırak!

'Sevdiklerimi de' diyordum içimden. Benim bırakmadığım elimi sertçe çekti yakasından. Ayağa kalkıp kapıda olan anahtarı aldı ve kapıdan çıkmadan konuştu.

SK-Vereceğin hiçbir şey yaptığınız şeyi düzeltemez!

Ne yaptığımı bile bilmezken beni böyle bir yaşama itiyordu. Kapıyı kapatıp tekrar kilitlediğinde şimdiye kadar iyi bile tuttuğum gözyaşlarım yanaklarımı ıslatmaya başladı.

**********************

-Nereye götürüyorsun beni! Bırak! Burası neresi! İMDAAAAT kimse yok mu! Yardım edin yalvarırım.

SK-KES SESİNİ! Burada seni kimse duymaz!

-Ya sen manyak mısın! Öldüreceksen öldür sende kurtul bende! Sürükleme oradan oraya!

SK-Öldürerek seni kurtarmayacağım!

Ne mi oluyor? Hemen anlatıyorum. Ben tabiki rahat durmamış, bir şekilde telefonunu alıp Mijoo'yu aramıştım. Ve o da sinyalden yerimi tespit etmişti. Ancak SungKyu bunu farkedip bizimkiler gelmeden beni o mekandan çıkarmıştı. Çıkarması da ben ayıkken olmamış, yine o elinden düşürmediği şok cihazı ile bayıltarak olmuştu.

-Nereye götürüyorsun bu sefer! Kaç tane psikoloji bozacak türden odan var lanet olası!

SK-Bu sefer şanslısın. Gayet güzel bir odada olacaksın.

-Neden bana bu yapıyorsun? Sana ne zarar verdim ki ben! Lan yüzünü bile göstermiyorsun!

SK-Çok konuşuyorsun! Ağzını falan mı bağlayayım?

-Susmamı nasıl bekleyebilirsin ki böyle bir durumda? Ayrıca burası ormanlık bir alan. Ne yapıyoruz burada?

SK-Seni bir ağaca bağlayacağım. Kurt kuş yesin. Acı çek!

-Senin elinde ölmekten iyidir.

Bana attığı o sert bakışın ardından bakışlarımı yere indirdim ve yürümeye devam ettim. Bir müddet sonra yanımdaki pislik yorulmuş olacak ki bir ağacın dibine oturdu. Hala benim kolumu bırakmadığı için bende oturmak zorunda kaldım. Ne olursa olsun bir an önce yüzünü görmeliydim. Belki o zaman neler yaptığımı bilebilirdim. Eğer kim olduğunu anlarsam elinden kaçmamda daha kolay olurdu.

Hazır o da başını ağaca yaslayıp gözlerini yummuşken boşta duran elimi ani bir şekilde harekete geçirdim. Yüzünden maskeyi çektiğim anda gözlerini şokla açmıştı. Ancak benim korkum ve şaşkınlığım çok daha büyüktü.

Bu, Hoya'nın eski patronu yani b-bana tecavüz edem şerefsizin oğluydu...

Her gün bölüm attığım günleri özledim.
Neyse artık düşmanımızı tanıyoruz.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın🖤
Seviliyorsunuz🖤

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 05, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SMALL EYES~KSKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin