Gözlerimi yavaşça araladığımda sızladığını hissettim. Dışarısı hala karanlıktı ve gözlerim ağlamanın verdiği etkiyle sızlıyordu. Eminim kızarmışlardıda. Yatağın içinde telefonu elimle aradım. Saat 3.58'i gösteriyordu. Akşam yemeğinden biraz sonra uyuduğumu varsayarsak baya uyumuştum. Yatakta oturur poziyona geldiğimde kafamı çevirip pencereden dışarı baktım. Sokak lambalarının aydınlattığı sokak boştu. Işığın vurduğu yere baktığımda çiseleyen yağmuru görmemle dudaklarım hafifçe yukarı kıvrıldı. Uzun zamandır gerçekleştirmediğim bu eylem dudaklarımı sızlattı tıpkı gözlerim gibi. Ağır haraketlerle yataktan çıktım. Hissettiğim rahatsızlık ile bakışlarımı üstüme indirdiğimde pantalon ve kazağım ile durduğumu gördüm. Ama bunu umursamadım. Kapıya ulaştığımda olabildiğince sessiz bir şekilde kapı kolunu indirdim. Birde bu saatte kimseyi çekemezdim. Üstelik uykuları ağır mı değil mi bilmiyordum bile. Aşağı inmek için merdivenlere yöneldiğim sırada gözüm odamın biraz ilerisindeki yarım merdivene takıldı. Merdivenin bittiği yerde ise kapak gibi görünen siyah bir çıkıntı vardı. İçimdeki meraklı Ekim oraya gidip göz atmam için bana fısıldıyordu. Adımlarımı oraya çevirdiğimde memnuniyetle gülümsediğini hissettim.
Ağır ağır yürüyerek merdivenlerin ucuna geldiğimde kafamı hafifçe yukarı kaldırdım. Ellerim merdivenin soğuk demiri ile buluştuğunda bedenimin titrediğini hissettim. Merdivenleri tırmandım sonuna ulaştığımda kapağı biraz daha iteleyerek kafamı çıkardım. Gördüğüm görüntü ile afalladım. İki tane sallanan sandalye yan yana koyulmuştu. Tekinde gördüğüm beden ile durup kim olduğunu anlamak için gözlerimi kıstım. Gördüğüm gür saçlar ve genç yüzün Eren olduğuna karar kılıp ayaklarımı çatının zeminine bıraktım. Yavaş adımlarla ilerlerken Erene bakıyordum. Gözlerini kapamış üstündeki siyah t-shirt ve altındaki gri eşofmanı ile rahatça koltuğa yayılmıştı. Uyuyup uyumadığını merak ettim. Ağır haraketlerle sandalyeye kendimi bıraktığımda açılan gözleri ile uyumadığını anlamış oldum.
Hafif tebessüm ederek "Uykumu tutmadı ufaklık?" diye sordu.
Konuşmak için boğazımı temizledim.
"Sanırım tek uykusu tutmayan ben değilim Eren."Çatılan kaşları ile oldukça komik görünüyordu. Ağzını açıp sahte bir kızgınlıkla söylendi. "Abinim kız ben senin abi diyeceksin abi"
Onu gördüğüm şu bir kaç saatlik süre oldukça samimi, komik ve eğlenceli olduğunu anlamama yetmişti. Yüzünden eksik olmayan muzip bir gülümsemesi vardı. Yaramaz bir çocuğu anımsatıyordu.
"Abi olmak için fazla çocuk ruhlusun." Yüzüme yerleşen muzip gülümsemeyle biraz oynamaya karar verdim.
"Allah Allah, abi olmak için kriter mi varmış hanımefendi" çocuksu çıkışları beni gülümsetmişti.
"Evet tabii var"
Meraklı ifade yüzünde yerini almıştı. Alaycı gülümsemesini attıktan hemen sonra ağzını aralayıp "Neymiş?" diye sordu. Sesindeki alaya rağmen merak ettiğini anlamıştım.
"Tanımak. Yeterince tanımıyorsun beni." cümle dudaklarımdan dökülür dökülmez buruk gülümsemem yüzümde yer edindi.
"O zaman seni tanımalıyım ufaklık. Tanıdıktan sonra da abi demezsen bozuşuruz" yüzündeki alayı silmeden bana cevap vermesi içimin güven ile dolmasına sebep olmuştu.
Uçaktan indiğim andan itibaren aklımda hayatımın en kötü zamanlarını geçireceğime dair bir his vardı. Bu his hala devam etsede Erenin sıcak kanlı halleri sayesinde azalmıştı. Sanki yıllardır yan yanaymışız gibi bir hissiyat yaratıyordu üzerimde. Alışıp alışamayacağım konusunda hala emin değildim ama bunu deneyecektim. Verdiğim kararla cevap verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vâveyla
RomanceYeni başlangıçlar ölümle gerçekleşebilir miydi hiç? Yeni bir şehirde hiç tanımadığı insanlara baş ederken çocukluğunun eksik taraflarını tamamlayabilecek miydi Ekim? Yoksa onu tamamlayacak biri karşısına çıkacak mıydı? Her yaranın bir merhemi vardı...