3-TEHDİT

212 52 38
                                    






Uyandığımda saat altıya geliyordu. Bugün ders dokuz buçukta başlayacaktı. İki gündür hafif olan ders programı bugün ağırlaştırmıştı. Banyoya yönelip ılık bir duş aldım. Havluya sarılıp giyinme odasına geçip siyah bir kot ve siyah bir gömlek giydikten sonra mutfağa yöneldim. Ayaküstü bir şeyler atıştırdığımda daha zamanım vardı. Aslında var mıydı bilmiyordum. Araf'ın okula erken gitme ihtimalini de göz önünde bulundurmakta fayda vardı. Ender'in beni idare edeceğini biliyordum ama Ender'i de zor durumda bırakmak istemezdim. En iyisi Ender'i aramaktı.

"Efendim prenses?"

Prenses kısmına daha çok vurgu yapsa da ben Ender'le uğraşmak istemiyordum.

"Neredesiniz?"

"Biz?"

"Sen, Araf, takip, koruma... Hatırladın mı?"

"Evdeyiz. Yani Araf evde ben dışarıda."

"İyi. Çıkarken haber ver de ben de çıkayım."

"Anlaşıldı ortak, tamam!"

"Sen yine saçmalamaya başladın, kapatıyorum."

"Hoşça kal, tamam. Dikkatli ol, tamam. Seni ..."

Sözünü bitirmesini beklemeden telefonu kapattım. Zamanım olduğuna göre 'Bekle beni televizyonum'. Kumandayı elime alıp kanalları gezdim. Romantik filmler, evlendirme programları, çizgi filmler... En son bir müzik kanalı açıp koltuğa uzandım ve tavanı seyretmeye başladım.

Telefonuma bildirim sesi geldiğinde henüz dinlediğim ikinci şarkıdaydım. Mesaj Ender'den gelmişti.

-Çıktı.-

Hemen televizyonu kapatıp aşağıya indim. Zımbalı botlarımı giyerek evden çıktım. Garaja yönelip hiç zaman kaybetmeden arabaya atladım.

Okula varmam çok uzun sürmemişti. Ender'in yoldayken bildirdiği konuma gittiğimde Araf görüş açıma girdi. Ender'in de yakınlarda olduğunu tahmin ederek etrafıma bakındım. Araf'ın beş, altı metre uzağında, Araf'ı izliyordu. Bakışlarının odağı beni bulduğunda göz kırpıp uzaklaştı.

Dersin başlamasına henüz bir saat vardı. Erken gelmesindeki nedeni içimden saydırarak sorguladım.

Araf arkadaşlarının yanına yürürken ben de birkaç masa uzağına oturdum ve onu göz hapsine aldım. Boş boş oturuyor gibi görünmemek için de çantamdan kalem kağıt çıkarıp bir şeyler karalamaya başladım.

Tam değişik desenler ortaya çıkıyordu ki yanımdaki çığlık sesi ile başımı oraya çevirdim. Benimle aynı yaşlarda olan bir kadın eğilmiş ayak bileğini tutuyordu. O an kadını görmezden gelemedim. Yardım etmek için yanına yaklaştım.

"İyi misin?" diye sordum benden hiç beklenmeyecek kadar samimi bir sesle.

"Sanırım bileğim kırıldı."

Bu cümleye karşılık gülmeden edemedim. "Merak etme kırılmamıştır. Kırılsaydı bu durumda olmazdın. Gel seni oturtalım öncelikle." Koluna girerek destek olup oturduğum masaya yönlendirdim.

Kadın, aslında o kadar bağırmamıştı sanırım çünkü kimsenin umrundaymış gibi görünmüyordu. Muhtemelen benim gelişmiş duyularım öyle algılamama neden olmuştu.

"Derya ben." diyerek sağ elini bana doğru uzattı. Ben de karşılık olarak elimi uzatırken kendimi tanıttım. "Hira."

"Memnun oldum Hira. Bu arada teşekkür ederim."

GÖREVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin