Yaz tatilinin gelmesi sebebiyle yurtta büyük bir kargaşa oluşmuştu. Sabahları, eğer erken uyanan kişi olmazsa yurt çok sessiz oluyordu. Gerçi, birkaç kişi dışında erken uyanan olursa da yurt çok sessizdi zaten.
Bu sabah ise, duvar kenarında olan yatağımda gözlerimi açmış, öylece etrafa bakınıyordum. Tatillerde sabahın sekizinde kalkmak genelde pek hoşuma gitmiyordu, ama bu hafta sonları dahil sol tarafımda yatan kırmızı saçlı bedeni uyurken görmek için erken kalkıyordum.
Çok şirin uyuyordu, tıpkı masum bir çocuk gibiydi. Veya bir melek gibi.
Alt kattan, tahminen salondan gelen son ses müzik sesi ile, ikimiz de yerimizden korkarak zıpladık. Etrafa anlamsız ve sorgular bakışları atarken, artık dayanamamış ve ayağa kalkarak kapıya yönelmiştim.
Tanrı aşkına, sabah saat sekiz, kim bu saatte yüksek sesle müzik açardı ki?
Kapıyı açtığımda, müzikten tek rahatsız olan kişilerin biz olmadığını anlamam ile birlikte rahatlamıştım. En büyüğümüzden en küçüğümüze kadar odalardaki herkes rahatsız olmuştu.
Taeyong hyungun sinirle merdivenlere ilerlemesi sonucu ben dahil birçok kişi onu takip etmiş, merdivenlerden indikten sonra direk olarak salona girmiştik. Tabii, gördüğümüz kişiye şaşırmamak gerekirdi.
Lucas hyung bize kahvaltı hazırlarken müzik dinlemek istediğini, o yüzden de televizyondan müzik açtığını ve fark etmeden sesini yükselttiğini söylemişti. Tabii, açıklamayı yapsa bile en büyükler yine de ona kızmıştı.
Bir süre etraftaki bu yaygara bitmiş, tekrar herkes odalarına çıkmıştı. Kahvaltı işini Doyoung hyung halledeceğini söylemiş, ama bir süre daha uyumak istediğini dile getirmişti. Onun öyle demesi ile zaten herkes odalarına çıkmıştı.
Ben de odaya çıktığımda, ilk başta her zaman görmek istediğim kırmızı saçlı bedeni görememiştim. Yatağına ilerleyip yorganı kaldırdığımda da göremeyince, iyice tedirgin olmuştum.
Harika, şimdi bir sorunumuz daha vardı.
Odadan çıkıp hızla aşağı inmiş, aşağıdaki yerleri aramaya başlamıştım. Ona dair hiçbir şey bulamayınca da, tekrar odaya bakmam gerektiğini düşünmüş ve adımlarımı yine odamıza yöneltmiştim.
Odaya girdiğimde ilk bakacağım yer yatakların altı olmuştu. Bazen yataktan düşüyordu ve nasıl olduğunu bilmediğim bir şekilde yatağın altına gidiyordu.
Yatakların altında da onu göremeyince, kendi yatağım hariç onu odanın her yerinde aramıştım. En sonunda durmuş, derin derin nefes alıp vererek kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Saklansa, küçücük yerde bu kadar aramaya onu bulmam lazımdı. Kaçacak da değildi, yani tahminen.
Gözlerimle son kez etrafı tararken yorganımın yukarı kalktığını, bir yandan da aşağı indiğini görmüştüm. Adımlarımı, sessizce yatağıma doğru ilerletmeye başlamıştım. Yatağın yanına vardığımda, elimi yorgana koydum ve sessizce yorganı açmıştım.
Gördüğüm şey ise, gülümsemem için yeter de artardı.
Renjun, büyük ihtimalle yatakları karıştırmış olacaktı ki, yatağıma yatmış ve derin bir şekilde uyumaya devam ediyordu. Ayakları kendine doğru çekik, elleri de yüzünün önündeydi. Tanrım, ben bu görüntüyü görmek için ne sevap işlemiştim?
Bedenimi, onu rahatsız etmeyecek bir şekilde boş kısma bırakmıştım. Uzandığımda da, yorganı arkama almıştım. Bir elimi başımın altına koymuş, bir süre onu uyurken seyrettikten sonra o şekilde uykuya bırakmıştım kendimi.
İşte o günden sonra, kimse, ben de dahil, ona karşı olan duygularımın arttığından haberdar olmamıştı.
![](https://img.wattpad.com/cover/151477663-288-k627452.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mate •NoRen ✔
Fanfiction"Jeno, oda arkadaşı Renjun'u sevimli bulurdu." |Lee Jeno + Huang Renjun|