Alarmın sesiyle gözlerimi açtım. Çok pis uykum vardı. Ama maalesef gitmem gereken bir okul vardı. Yavaşça yerimden kalktım ve sol ayağıma fazla baskı uygulamadan banyoya girdim. Dün Rüzgar beni sınıftan kucaklayarak çıkarmıştı ve eve getirmişti. Sonrada gitmişti. Ona bi ara teşekkür etmem gerekiyordu. Dün banyo yaptıktan sonra ördüğüm saçlarımı açtım. Gerçekten bu şekilde çok tatlı oluyordum. Elimi yüzümü yıkadım ve dişlerimi fırçaladım. Ardından üstümü değiştirdim ve beyaz konverslerim ile turuncu çoraplarımı giyindim. Çantamı hazırladım ve içine siyah hırkamla telefonumu koydum. Dikkatle odadan çıktım. Ayağımın üzerine basabiliyorudum ama maalesef ki acıyordu. Kolumun acısı da geçmişti. Merdivenlerden tek ayak üstünde inmeye başladım. Tam işe yaradığını düşünmeye başlamıştım ki dengemi sağlıyamayıp yere yapıştım. Ama bi saniye, yere yapışmamıştım. Canımın acıycağını bildiğim için buruşturduğum yüzümü düzelttim ve beni düşmekten kurtaran kişiye baktım. Eser abiydi. Kesinlikle Rüzgar'ı falan beklemiyordum. Yaşadığım hayal kırıklığıyla yüzüm asıldı ve Eser abiye teşekkür ederek kahvaltı yapmaya başladım. Kahvaltımı bitirince dünden beri nerde olduğunu merak ettiğim Rüzgar'ı sordum.
"Ben okula nasıl gidicem, Rüzgar nerde?"
"Dün arkadaşında kaldı ama birazdan gelir."dedi Banu abla gülümseyerek.
" Sen nasıl oldun, hala ayağın acıyor mu? "
" Ayağım hala biraz acıyor ama kolum daha iyi. "
" Hastaneye gidebiliriz istersen? "
" Teşekkürler Eser abi ama gerek yok. Ben küçükkende bileğimi hep incitirdim. Geçer bir kaç güne." dedim ve dışarıdan gelen korno sesi ile masadan kalktım.
Eser abi arabaya binmeme yardım etti ve içeri girdi. Arabayı kullanan Rüzgar'ı izlemeye başladım. Gözleri kızarmıştı ve saçı başı dağılmıştı. Saçları gözünün önüne düşmüştü. Rüzgar yorgun haliyle bile çok yakışıklıydı. Ne yakışıklısı be? Dön önüne saçma sapan konuşma! Diye kendime kızdıktan sonra önüme döndüm ve yolu izlemeye başladım.
"Ayağın nasıl, hala acıyor mu?"
"Evet ama dünden iyi." Rüzgar sinirle bana döndü ve bağırmaya başladı.
"Sen niye futbol oynuyorsun ki zaten?" kaşlarımı çattım ve konuşmaya başladım.
"Futbolu seviyorum,hem adam eksikti oynadım." Neye sinirlen miştiki şimdi bu?
"Bundan sonra futbol oynamıycaksın. Düşüp bir yerini kırarsın seninle uğraşamam."
"Sen istesende istemesende oynıycam. Hem senden yardım isteyen olmadı." Doşop bör yörünü kırorsonmış!
Sanki ona gel benle uğraş diyen olmuştu. Okula gelince hızla kapıyı açtım ve aşağı indim. Biraz fazla hızlı inmiş olmalıyım ki ayağım acımıştı. Bahçede beni bekleyen Özge'nin yardımıyla sınıfa çıktık. Orkun dün kavga ettiği için müdürden azar işitmişti. Aslında ben o çocuğa kızgın değildim. Sonuçta futbol sert bir şekilde oynanılıyordu. Teneffüs zili çaldı ve kantine inmeye karar verdik. Orkun ile Özge'nin koluna girdim ve topallıyarak kantine indik. Kantinde Rüzgar ve arkadaşları da vardı. Tam önlerinden geçerken Rüzgar'ın yanındaki kız konuşmaya başladı.
"Ay Gözdecim geçmiş olsun. Otursana biraz sohbet edelim."
"Yok ben arkadaşlarımın yanına gidiyim." dedim gülümsemeye çalışarak.
"Arkadaşlarını da çağır onlarda gelsin." dedi ve oturmam için sandalyeyi işaret etti. Özge ve Orkun ile yanlarına oturduk. Bu kız kimdi ve beni nerden tanıyordu. Yoksa Rüzgar benden mi bahsetmişti arkadaşlarına? Rüzgar'a baktım ve tepkisiz bir şekilde bana baktığını gördüm." Gözdecim ben Sıla." dedi ve elini uzattı. Hepsiyle tektek tanıştık. Aralarından bir tek Kerem'e kanım ısındı. Açıkçası Ömer ve Sıla'yı pek sevmemiştim. Sıla merakla konuşmaya başladı.
"Yeni taşınmışsınız buraya. Önceden nerde oturuyordunuz?" Sıla'nın dediklerinden hiçbir şey anlamamıştım. Ne cevap vericeğimi bilemedim ve Rüzgar'a baktım.
"Ankara demiştim ya Sıla." diyerek gözlerimin içine itiraz etme demek istiyor gibi baktı.
"Ee Gözde ailen ne iş yapıyor?"
Ailen kelimesiyle istemsizce gözlerim doldu. Biraz fazla sulu gözdüm.
"Babam da annem de mimar." dedim ellerime bakarak.
"Neden buraya geldiniz peki?"
Soru sorması beni sinirlendiriyordu. Verecek cevap bulamayınca daha da sinirleniyordum. Aklıma gelen ilk şeyi söyledim.
"Babam ve annem iş için seyehate çıktılar, bende buraya geldim."
"Sen neden buraya geldin?" Kerem'in
sorusuna verecek bir cevap aradım ama bulamadım. Napıcağımı bilemeyerek Rüzgar'a baktım.
"Zaten buraya taşınacaklardı Gözde erkenden geldi." dedi. Rahatlamış bir şekilde nefesimi dışarı verdim. Teneffüsün bitmesiyle sınıfa çıktık, kendimi Orkun ve Gözde'ye gerçeklerden bahsetmediğim için suçlu hissediyordum. Kesinlikle onlara olanları anlatmalıydım. Diğer teneffüs ikisine de her şeyi anlattım. Benim için üzüldüler, özellikle de Orkun, az kalsın ağlayacaktı.
Okulun bitiş zili çaldığında bitkin bir haldeydim. Biri dokunsa yere düşer yerden kalkamaz uyuya kalırdım, çok fazla uykum gelmişti ayrıca ayağım da çok azıcık ağrıyordu. Arabada biraz uyukladıktan sonra hızla odama çıktım ve rast gele bir şeyler giyinip kendimi yatağa attım. Tam uyuyacağım sırada kapı açıldı.
Gelen Rüzgar 'dı.
"Yavaş be!" ayı gibi girmişti odaya. Hayır ya üstümü değiştiriyor olsaydım? Yorganı iyice üzerime çektim ve Rüzgar'ın konuşmasını bekledim.
"Arakadaşlarım geliyor odadan çıkma yada dışarı çık."
Yuh ama artık! Hep böyle mi olacaktı, hep mi arkadaşlarından saklanacaktım?
"Yatıcam ben zaten, çıkmam odadan."
"İyi." dedi ve odadan çıktı. Kendimi uykunun huzurlu kollarına bıraktım.Gözlerim ağır ağır açıldı ve karanlık odaya alışmaya çalıştı. Gözlerimi ovaladım ve esnedim. Çalışma masamdan telefonumu aldım ve saate baktım. Gece 2.32 'ydi. Boğazım kurumuştu susuzluktan. Dağılan saçımı gelişi güzel topladım ve kapıyı açtım. Rüzgar'ın arkadaşları gitmiştir diye düşündüm. Yavaşça merdivenlerden indim ve mutfağa girdim. Bir bardak su doldurdum ve içmeye başladım. Suyu bitirdim ve bardağı tezgaha bıraktım.
"Gözde?"
"Efendim?" diyerek arkamı döndüm. Karşımda Ömer'i görmeyi hiç beklemiyordum. Al işte niye iniyorsun ki aşağı? Of Gözde of!
Şimdi napıcağımı bilemeyerek gülümsedim ve elimi merhaba der gibi sağa sola salladım.
"Senin ne işin var burda?"
"Şey ben susamıştım ondan geldim, gidiyim ben." dedim ve kapıya doğru ilerledim. Ömer kolumdan tuttu ve gözlerimin içine baktı.
"Bu evde ne işin var?"
"Sen onu dedin... ben şey babamlar falan yok ya ondan burdayım. Annemler gelene kadar burda kalıcam." yüzümü inceliyordu ve bu beni çok fazla rahatsız etmişti." Şey yapıyım o zaman ben gidiyim. Sende yat yada yatma banane "dedim ve hızla mutfaktan çıktım. Mutfaktan çıkmamla sert ve aynı zamanda da yumuşak bir şeye çarpmam bir oldu. Refleks olarak kapanan gözlerimi tedirginlikle açtım ve çarptığım kişiye baktım. Rüzgar dı.
" Ne işin var senin burda? "
" Su içtim. " aşağı indiğim için bana kızmasından korkuyordum.
"Gözde gitmedin mi sen?"
Ömer'in sesiyle ikimizde Ömer'e döndük.
"Gittim." dedim ve hızla odama çıktım. Keşke arkadaşlarının kalıcağını haber verseydi Rüzgar. Odadan hiç çıkmazdım. Yatağıma yattım ve kulaklıkla müzik dinlerken uyuya kaldım."Aa Gözde sen hala uyuyor musun?Gözde kalk hadi geç kalıyorsun okula"
Gözlerimi bir anda açtım ve Banu ablaya saati sordum.
" 7.20 ah Rüzgar seni neden kaldırmamış ki? "
" Kaldırdığın için teşekkür ederim Banu abla "
Yanağımdan öptü ve ardından odadan çıktı.
Banyoya koştum, elimi yüzümü yıkadım ve dişlerimi fırçaladım. Birbirine dolanmış saçıma baktım. Aslına banyoya girsem çok güzel olurdu ama geç kalırdım. Zaten her türlü geç kalıcaktım banyoya girmem sorun olmazdı. Hemen banyoya girdim ve 10 dk içinde çıktım. Saçımı kurutma makinesi ile kurutmayı sevmediğim için saçımı havluyla kuruladım ve taradım. Normalde saçımı açmayı pek sevmiyordum ama saçım nemliyken açık bırakmayı çok seviyordum. İç çamaşırlarımı ve formamı giyindim. Yeşil kısa çoraplarım ile kırmızı konverslerimi giyindim. Siyah hırkamı da giyinip, çantamı alıp odadan çıktım.
"Tatlım aç kalma diye sandviç yaptım yolda yersin."
"Teşekkür ederim." dedim ve sandviçim ile evden çıktım. Telefonumdan saate baktım yediyi kırk iki geçiyordu. İlk dersi kaçırmıştım ama pek umurumda değildi. Şu an ki tek sıkıntım okula nasıl gideceğimdi. Ev okula yakındı ama ben yolu tam olarak ezberliyememiştim. Doğru yoldan gittiğimi ümit ederek ilerlemeye başladım. İlerlerken yanımda siyah çok lüks ve güzel bir araba durdu. Kim olduğuna baktığımda Ömer olduğunu gördüm.Camı açtı ve konuşmaya başladı.
"Naber ufaklık?"
Ufaklık mı ah sen ciddi misin?!
"Ufaklık?" diye sordum yüzümü memnuniyetsizce buruşturarak. Güldü ve yanındaki kapıyı açtı.
"Hadi gel okula bırakayım."
"Yok gerek yok ben giderim."
"Aynı yere gidiyoruz hem bence daha fazla geç kalmak istemezsin."
"Tamam" dedim ve ön koltuğa oturdum. Daha fazla geç kalıcağım için değilde kaybolmamak için arabasına binmiştim.
"Arabanda yemek yemem senin için sorun olur mu?"
"İstediğini yiyebilirsin."
"Teşekkür ederim." dedim ve
Banu ablanın hazırladığı sandviçi yemeye başladım. Büyük bir iştahla sandviçi yedim. Çok lezzetli olmuştu.
Bana bakarak gülümseyen Ömer'e baktım. Ne gülüyon? Bakışımdan attım ve önüme döndüm. Okula geldiğimizde çoğu kişi dersteydi, Rüzgar ve arkadaşları dışında. Hayır madem derse girmiyorsunuz niye erkenden kalkıp okula geliyorsunuz? Çantamı alıp arabadan indim ve Ömer'e teşekkür ettim.
"Benim için bir zevkti." dedi ve göz kırptı.
"Görüşürüz" dedim ve Rüzgar'ın korkutucu bakışlarını sırtımda hissederek okula girdim. Derdi neydi bu çocuğun benimle?Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Moralim bu aralar çok bozuk olduğu için ve kimse hikayeye vote vermediğinden içimden pek yazmak gelmiyordu açıkcası ama bir okuyucu birinci ve ikinci bölümede vote verdi ve yeni bölümü yazmam için bir sebep oldu. Teşekkür ederim ❤️
Destek olmak için vote verirseniz çok sevinirim ♥️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YENİ AİLEM
ChickLitYetimhanede büyümüş, ailesini küçük yaşta kaybetmiş sevgiye muhtaç kalmış bir kız...