2.Bölüm

1.4K 66 1
                                    

Yepyeni bir bölümden merhaba. Umarım beğenirsiniz. İyi okumalar :)

7. Alarmı da kapattım ve zorlukla gözlerimi açtım. Sabah erken kalkmaktan ve okula gitmekten nefret ediyordum. İçimden küfürler ederek banyoya girdim. Elimi yüzümü yıkadım ve dişlerimi fırçaladım. Dolabımdan formamı çıkarttım ve kırmızı kısa çorabımla beraber giyindim. Ekim ayındaydık. Havalar hala pek fazla soğumamıştı. Bu yüzden kısa çorap giyebiliyordum. Siyah hırkamı aldım ve belime bağladım. Özge'den aldığım ders programına göre çantamı hazırladım. Dün Orkun beni Özge'yle tanıştırmıştı. Baya iyi anlaşmıştık, kafa kızdı. Dağılmış saçlarıma baktım. Sabah sabah saçlarımla uğraşmak istemiyordum. Her zaman yaptığım gibi saçımı taradım ve dağınık topuz yaptım. Sabahın köründe okula gitmek için birde saçımı falan mı yapıcaktım? Benim tarzım değildi. Sırt çantamı taktım ve aynadaki görünüme baktım. Belime bağladığım hırkayla, popoma kadar uzanan çantamla ve saçma bir şekilde topladığım saçımla hiç havalı görünmüyordum. Ama idare ederdi. Her zamanki bendim işte... Hızlıca merdivenlerden aşağı indim ve kahvaltı yapan yeni ailemi gördüm. Gerçekten şanslıydım. Banu abla ve Eser abi sayesinde güzel bir okulum, yeni arkadaşlarım ve daha rahat yaşama imkanım olmuştu. Bide Rüzgar vardı. Masadakilere' günaydın ' dedim ve yerime oturdum. Bana da' günaydın 'dediler ve hep beraber kahvaltı ettik. Sabahları pek iştahım olmadığı için masadaki yiyeceklerden birazcık yedikten sonra doydum ve Rüzgar'ın yemeğini bitirmesini bekledim. Nihayet yemeğini bitirdiğinde masadan kalktık ve Rüzgar'ın arabasına binip okula gitmeye başladık. Uykum olduğu için ve uykuya aşık biri olduğum için yol boyunca uyudum. 15 dk sonra okula geldik ve Rüzgar beni kaldırdı.
"Sakın kimseye benden bahsetme ve üvey olduğunu söyleme!" dedi sertçe. Üvey olduğumu neden söylememi istememişti ki? Sanırım benden utanıyordu. Haklıydı aslında, sonuçta kim üvey bir kardeşi olsun isterdi ki? Başımı 'tamam' anlamında salladım ve arabanın kapısını açtım. Tam ineceğim sırada aklıma gelen şeyle Rüzgar'ı döndüm ve aklıma takılan şeyi sordum. "Okul bahçesindeyiz ve ben senin arabandan iniyorum. Bana seni sorarlarsa ne diycem? Sokaktan geçiyordu sonrada beni hergün okula bırakmaya karar verdi mi diycem?
Gözlerini devirdi ve konuşmaya başladı." Annemle senin annen arkadaş dersin. Ama sakın üvey olduğundan bahsetme." dedi ve arabadan inmem için gözüyle işaret verdi. Hiçbir şey demeden arabadan indim ve bana soru işaretiyle bakan gözleri arkamda bırakarak sınıfa çıktım. Sırama oturdum ve çantamı yere bıraktım. Özge yanıma geldi ve sohbet etmeye başladık. Orkun 'la beraber kimya hocamızda sınıfa girdi ve ders işlemeye başladık. İlk 2 teneffüs hiç dışarı çıkmadık. 3. Teneffüs çaldı ve derin bir nefes aldım. Dersimiz edebiyattı ve hoca çok fazla yazı yazdırmıştı. Parmaklarımı gerdirdim ve çıtlattım. Üçümüzde acıktığımız için kantine inmeye karar verdik. Özge ile Orkun'un koluna girdik ve sınıftan çıktık. Kantine girdik ve kaşarlı tost aldıp boş bir yere oturduk. Yemeklerimizi yedik ve en gereksiz en boş sohbetlerimizden birini yapmaya başladık. Teneffüsün bitmesiyle Özge'yle sınıfa çıktık ve yerlerimize oturduk. Orkun koşarak sınıfa girdi ve neşeyle sınıftaki herkesin duyabileceği tonda 'fizik hocasının bu gün okulda olmadığını söyledi' dersin boş geçiceğini öğrenmek beni aşırı derecede mutlu etmişti. Orkun ve Özge'yle sohbet ederken Orkun'un bir arkadaşı sınıfa girdi ve Orkun'la konuşmaya başladı. "Kanka sizin fizikçi yokmuş. Maç yapıcaz iki kişi eksik gel sende oyna." Orkun'un yanında oturduğum için konuştuklarını duydum ve bir anda sevinçten gözlerimin parladığına emindim. Futbol oynamaya bayılırdım. Yetimhanedeki kızlarla genelde futbol oynardık.
" Şey acaba bende oynayabilir miyim? "dedim tatlı olmaya çalışarak. Orkun, Özge ve Orkun'un arkadaşı bana 'sen ciddi misin?' bakışlarını attılar.
" Bakmayın öyle. Ben çok oynardım yet- yani şey okulda. Evet evet okulda. Kurallarını pek bilmesemde iyiyimdir futbolda "az kalsın yetimhaneden geldiğimi öğreniceklerdi. Rüzgar beni kesin öldürürdü." Saçma sapan konuşma. "Orkun'un arkadaşının söylediği sözle kaşlarımı çarptım ve sandalyenin üzerine çıktım." Lan alt tarafı bende oynıyım dedim. Oynatsan ölürsün sanki! Hem baktın maçı benim yüzümden kaybediyorsunuz çıkartırsınız beni. "
Orkun'un arkadaşı bir süre düşündü ve sonra başka oynıycak kimse olmadığı için beni maça aldı. Orkun'un arkadaşı yani Selim aşağıda beklediğini söyledi ve sınıftan çıktı.
Orkun kolunu omzuma attı ve konuşmaya başladı." Vay be helal sana! Yakışır. "dedi ve iki yanağımı da sertçe sıktı." Formayla oynayamazsın. Hem terlersin hemde rahat edemezsin. "diyen Özge'ye ikimizde hak verdik. Özge spor salonunda ki dolabında olan yedek eşofmanını ve bluzünü giyinmem için verdi. Eşofman ve siyah tişört biraz bol olmuştu ama ben bol şeyleri severdim. Ayakkabı bağcıklarımı açılmaması için iki kere bağladım ve saçımı alttan sıkıca bağladım. Orkun da üstünü değiştirdi ve bahçeye Selim'lerin yanına gittik. Toplamda 10 kişiydik. Her takımda beş kişi vardı. Başta diğer yedi kişi beni istensede zorla oyuna girmeyi başardım. Tam maçın başlıyacağı sırada rakip kalenin arkasındaki banklarda oturan Rüzgar ve arkadaşları dikkatimi çekti. Özge de bizim kalenin arkasında ki banka oturdu ve bizi izlemeye başladı. Maç öğle arasından sonra biticekti. Yani yarım 40 dakika maç yapıcaktık. Yerime geçtim ve maç başladı. Kimse bana pas atmıyordu ve ben de açıkçası rakipten bir kaç kere top almaya çalışmama rağmen başarılı olamamıştım. Maçın bitmesine son 10 dakika kalmıştı. 4-2 yeniliyorduk. Orkun'un birisine pas atması gerekiyordu. Yoksa topu kaptırıcaktı. Ben ve Serdar boştaydık. Eğer Orkun bana pas atarsa bende Serdar 'a pas atardım ve belki gol atabilirdi. Orkun inatla bana atmıyordu. Beceremiyceğimi düşünüyordu. Sinirlenmeye başlamıştım. Tüm gücümle Orkun'a bağırdım. "Lan atsana bana, boştayım!" Orkun başka bir seçeneği olmadığı için Orkun bana pas attı. Biraz ilerime gitmişti. Topu almak için hızla koşmaya başladım. Topu aldım ve ilerletmeye başladım. Serdar'a pas attım ve o da ardından kaleye attı. Sanırım asist yapmıştım. Tabi eğer anlamını doğru olarak biliyorsam. Topun kaleye girmesiyle sevinçle bağırdım ve Orkun'a sarıldım. Ardından Serdar, Selim ve kalecimiz Hakan da geldi ve tokalaşıp maça geri döndük. Hala üç dakikamız vardı ve bence kazanabilirdik. Öğle arasında olduğumuz için maçı izlemeye gelen kişiler fazlalaşmıştı. Gözüm Rüzgar'a takıldı. Hala bankta oturuyordu ve maçı seyrediyordu. Maça odaklandım ve bana atılan pasların çoğunu rakibe kaptırmadan bizimkilere atabildim. Maçın bitmesine son 7 dakika vardı ve artık gol atmamız gerekiyordu. Boştaydım ve rakip kaleye gol atabilirdim. "Serdar yolla bana!" diye bağırdım. Serdar topu bana attı. Topu benden almamaları için hızla koştum ve tüm gücümle kaleye şut çektim. Top kaleye girdi. Sevinçle bağırdım. Gol atmıştım! Bizim takımı tutan bir kaç kişide alkışladı. Bizimkiler bana doğru geldiler ve bana sıkıca sarıldılar. Orkun beni omzuna çıkarttı ve sahada tur atmaya başladı. Orkun beni yere indirdi ve yanaklarımdan sulu sulu öptü. Bana öfkeyle bakan Rüzgar'ı görmemle yüzümdeki gülümseme bir anda kayboldu. Niye öfkelenmişti ki şimdi? Kesin karşı takımı tutuyordu. Omuzlarımı silktim ve maça geri döndüm. Top bendeydi ve sona kalan enerjimle boşta olan Selim'e pas atmaya çalışıyordum. Hızla koştum ve tam pas atıcağım sırada rakip takımdaki çocuk bana sertçe çarptı ve topu benden aldı. Acıyla bağırarak yere düştüm. Sanırım bileğimi incitmiştim ve kolumun üzerine düşmüştüm. Acıyla inlemeye devam ediyordum. Hakan topu kurtarmıştı ve maç bitmişti. Orkun,Özge, bizim takımdakiler ve rakip takım hızla yanıma geldiler. Herkes iyi olup olmadığımı soruyordu ama canım acıdığı için ve ağladığım için cevap veremiyordum. Beni düşüren çocuk benden özür dilemeye başladı. Ben hala ağlamaya devam ederken Orkun hızla çocuğun üzerine atladı ve kavga etmeye başladı. Özge ve Selim beni yerden kaldırmaya çalışırken diğerleri kavgayı ayırıyordu. Hızla biri geldi ve beni kucağına aldı. Gözlerimi araladım ve mavinin en güzel tonu olan gözlerle karşılaştım. Bir an için tüm acımın gittiğini sandım. Sanki onun gözlerinin içine bakmak erkeksi ve kendine has kokusunu içime çekmek bana ilaç gibi gelmişti. Acımayan kolumu boynuna sardım ve başımı göğsüne koydum. Beni hızla oradan uzaklaştırdı ve revire götürdü. Dikkatle beni koltuğa yatırdı. Görevli olan hemşire gibi biri neremin ağrıdığını sordu. Ayak bileğime ve koluma buz tuttu. Ayağımı sargı bezi ile sardı ve koluma krem sürüp yaralanan yere yara bandı yapıştırdı. Görevli kadın ayağımın üzerine fazla basmamamı söyleyip odadan çıktı. Ayağımı burkmuştum. Rüzgar, ve Özge odaya girdi. Rüzgar aynı hizada olabilmemiz için dizlerini büktü ve oturur pozisyona geldi. Gözlerimin içine baktı ve baş parmaklarıyla göz yaşlarımı sildi. Ardından ayağa kalktı ve beni kucağına aldı.
"Napıyosun ya? İndir beni."
"İndirmeyi bende çok isterdim çünkü çok ağırsın ve belim koptu. Ama yürümek için bana ihtiyacın var. Yere fazla basmaman gerekiyormuş. " dedi ve beni sınıfımın olduğu kata çıkardı.
"Orkun bana yardım eder. Sana ihtiyacım yok."
Çene kası seğridi ve sanki kendini tutmaya çalışıyormuş gibi derin bir nefes aldı.
"O it sana yardım edemez." dedi sanki bu durumdan zevk alıyormuşcasına. Kaşlarımı çattım ve 'neden?' dedim.
"Seni düşüren çocukla kavga ettiği için şu an müdürün odasında." dedi ve beni sırama dikkatle oturttu. Sınıftaki kızlar Rüzgar' a öyle bir bakıyorkardı ki sanki üstüne atlıycaklardı.
"Çıkışta ben gelir seni alırım. Sakın hareket etme." dedi ve sınıftan çıktı. Sınıftaki kızlar Rüzgar çıktıktan sonra sanki benimde üstüme atlıycaklarmış gibi bakmaya başladılar. Ama bu hiç dostça bir bakış değildi.

Bir bölümün daha sonuna geldik. Destek olmak için vote verirseniz çok sevinirim ♥️ Görüş ve önerilerinizi yorumlara bekliyorum. Kendinize çok iyi bakın :) ❤️

YENİ AİLEM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin