"Lan çık artik şurdan."
"Tamam yaa ne bagiriyosun?"
"2 Saattir banyo yapiyosun Tugce cocuklar birazdan gelicek. Nick'i de kacirirsam kendimi kesicem valla."
"Sen bulursun yeni birilerini hic bos kaldigini gormedim. Ayrica gider misin kapinin onunden konsantrem bozuluyo."
"Hızlı ol."
Hızlıca saclarimi tariyorum. Kurutuyorum. Dislerimi fircaliyorum. Kaslarimi duzeltiyorum. Uzerimi giyinip banyodan cikiyorum.
"Sonunda." diyerek banyoya giriyo aysegul.
Saclarimi duzlestiriyorum. Cabuk kurusunlar diye siyah mat ojelerimi suruyorum. Siyah ucus ucus bi elbise giyiyorum. Hic dekoltesi yok. Ust tarafi dar alt tarafi bol. Dizlerimin bir karis uzerinde. Siyah One Direction bilekligimi takiyorum. Odun harry. insan gitmeden once sevgilisine kolye molye alır.
Aysegul banyodan cikiyo odasinda makyaj yaparken,
"Kizim cok guzel olmussun yaa. Bana bak Nick'e yaklasiyim falan deme o benim. Andrew le ne halt yersen ye." diyerek kahkaha atiyo.
"A ah! Ne halt yiycekmişim? Harry var bikere. Ben napiyim Andrew i."
"Andrew Harry den daha yakisikli."
"Tamam kabul ediyorum ama sonucta hayatimda harry oldugu surece kimseye o gozle bakmam ben."
"Dusunsene Andrew tam seni opecekken iceri harry giriyo."
"Ay som agzini kapatir misin? Ne opmesi ne diyosun?" diyorum.
"Valla bu gece temelleri atariz."
"Sen at canim ben almayim." der demez kapi caliyo.
"Askim sen kapiyi ac bende yemekleri masaya getiriyim." diyo.
Sabahtan beri fettucini alfredo yapmak icin kendini yirtti. Masaya ozenle tabaklari yerlestirdi, kadehleri icecekleri koydu.
"Hosgeldinizz. :)" diyerek gulumsuyorum.
"Selam." diyo ikiside ayni anda ama o da ne? Yanlarinda iki kiz daha var.
"Yok artik." diyorum turkce. Sonra gulmemek icin kendimi zor tutarak "Kizim bunlar sevgilileriyle gelmis."
"Ne?" diyo aysegul. Cocuklar salona geciyolar. Bizde mutfaktan iki servis daha alip masaya yerlestiriyoruz.
"Şansima tukuruyum lan." diyo aysegul turkce, sonra ingilizceye donuyo, milletle selamlasiyo.
"Aysegul enfes yemekler yapti umarim begenirsiniz. Masaya buyurun isterseniz?" diyorum.
Sonra kizlarla tanisiyoruz. Nick in sevgilisi sarisin bomba. Kizin kocaman gogusleri var. Boyu da benimkiyle ayni 175 falan sanirim. İsmi Lizzie'ymiş. Andrew'in sevgilisi de 175 falan gibi yine. Kız arapmış. Ama arap dediysek de oyle zenci gibi degil. Sadece biraz esmer. Ingilizcesine de super diyemem ama benden iyi konusuyo. Andrew in sevgilisi Jessica ile de iyi anlasiyoruz. Kiz bayagi espritüel. Ayrica entel. Saat 20.30 a gelirken Jess ile -arkadas arasinda Jess diyolarmis.- bayagi koyu ve eglenceli bi sohbete girisiyoruz. Bir kez antalyaya tatile gelmis. Aysegul de surekli Nick le konusmaya calisiyo ama tabii kız içgüdüleri malesef Lizzie pek firsat vermiyo aysegul'e. Aysegulden daha cadi birini taniyacagim aklimin ucundan gecmezdi. Elle tutulur bisey yok ortada ama sanki heran laf kavgasina giriceklermis gibi hissediyorum. Andrew ise bi eli Jess'in kolunda diger eliyle telefonla ugrasiyo.
"Ee nasil buldun turkiyeyi?" diyorum.
"Insanlar cok cok sicak kanli. herkesle cabucak arkadas olabiliyosun ve komiklerde. Tabii en buyuk avantaj gençlerin iyi olmasa da ingilizce bilmeleriydi. Baslarda tereddut etmistim cunku politik olaylar yuzunden yabancilarin iyi karsilanmayacagini dusunuyodum. Halbuki hic oyle degilmis. hahaha" diyo Jess. Şeker bi kız. Minicik elbise giymis olmasi disinda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayatımın Konseri - 1
FanfictionOnunla tanıştım. Hayatımın adamıyla. Hayatımın konserinde. "Daha çok erken, önce öğretmenini tanı, belki de öğrencisi olmak istemezsin." dedi gülümseyerek.