Yaklaşık bir hafta olmuştu hastanede kalmam. Doktor konuşmalarının ardından dün bir kere daha gelmişti bana bildiğim bir şeyi söyledi. "Maalesef" dedi bana, bende anladığımı belirttim. Şimdi ben taburcu edilip hiç tanımadığım, hatırlamadığım kişilerin yanlarına, onların kaldığı eve gidecektim.
Doktor içeri girdi.
Bütün işlemlerin bittiğini ve benim artık gidebileceğimi söyledi. Bu sözlerin ardından bana
"İstersen ek yardımlar da alabilirsin Bahar." dedi. Dediğini anlamıştım bana bir psikoloğa yada psikiyatriste gitmemi önermişti ama ben henüz ona hazır değildim. Kendi içimde bir savaş başlatmıştım. Hiç kimseden yardım almadan hatırlamak istiyordum geçmiş hayatımı.
Doktor bazı ek bilgiler daha söyledikten sonra çıkışımı yaptı.
O kadın geldi ilk yanıma sonrada o Ateş denilen adam. İkisi de beni tutarak yavaşça götürüyorlardı. Benim bir sakatlığım yoktu,bacağım veya kolum kırık değildi. Geriye dönük hayatımı hatırlayamamam benim sakat olduğum anlamına gelmiyordu.
Kendimi onlardan geri çektim. İkisinin de elleri boşta kaldı.
"Ben kendim gidebilirim." dedim. Kafamın ağrısı bir hafta sonra anca geçmişti. Şimdi önceki ağrılardan daha da iyi hissediyordum, ağrısız biri gibi.
Onlar benim önümden yürüyerek yolu gösterdiler.
Dışarı çıkınca bir taksiye bindik. Ateş öne oturmuştu. Canan denilen bayan da arkaya benim yanıma oturdu.
Yol boyunca bana baktı, gözlerini bir saniye bile benden ayırmadan. Ateş te ara sıra arkaya dönüyor bana bakıyordu. Arada ikisiyle de göz göze gelme durumum olmuştu. Sonra içime bir darlık geldi. Camı açtım ve dışarıya baktım. Geri kalan yolu dışarıyı izleyerek geçirdim. Rüzgar esmesi hoşuma gitmişti. Gökteki kuşların uçması onların özgür olduğunun kanıtıydı.********
Taksi durduğunda orta halli bir eve geldiğimizi gördüm. Evin gece kondu misali olması hoşuma gitmişti. Apartman gibi daireleri sevmediğimi hissettim bir an.
Taksiye parayı ödeyen Ateş aynı zamanda ilk inen oldu araçtan. Oturduğum tarafa gelip kapımı açtı. Ellerini uzattı, tutmam için.
Henüz buna hazır değildim. Elini tutmayıp arabadan çıktım. Üstümde Canan hanımın hastaneye getirdiği kıyafetler vardı. Beyaz bir bluz, altımda mavi bir pantolon. Ateş bana
"Bekle lütfen." dedi ve Canan hanımın kapısını açmaya gitti.
Üçümüz de araçtan inmiştik. Karşımda duran eve ilk adımlarımı atmıştım. Usulca içeri girdim. Canan hanım bir odaya girdi.
"Gel Bahar cım burası senin odan."
O odaya girdim. Mobilyaların çoğu beyazdı, bu beyazı sevdiğim anlamına geliyordu. Odanın geniş olması içimi ferahlattı. Yatağında beyaz olması benim beyaza bir ilgim olmalı herhalde diye düşündürdü. İkisi de gülümsüyordu, belki beni mutlu etmek için gülümsüyorlardı, yalancı gülümsemeler.
Açık olan pencereye yürüdüm. Bu pencere boş olan bir alana bakıyordu. Binalar yoktu. Hava vardı, birkaç ağaç ve biraz rüzgar esintisi.
Arkama baktığımda ikisininde hala beni izlediğini gördüm.
"Kızım." dedi Canan hanım.
"Buna hazır değilim." hafif ses tonumla söyledim bunu ve gözlerimi kaçırdım ondan.
"Canan teyze sen istersen git dinlen. Bir haftadır hastanede yorgun düştün. Ben kalırım." Ateş çok samimi gelmeye başlıyordu. Konuşması kibar ve nazikti.
Canan hanım "tamam oğlum." diyerek hüzünlü gözleriyle bana baktı. Mutsuz bakışlardı bunlar ama benden daha mutsuz bir insan olamaz diye düşündüm.
Canan hanım odadan çıktı. Ateş onun çıktığını görünce bana bakmaya devam etti. Onun sevgilim olma düşüncesi iyi miydi hiçbir fikrim yoktu. Kendi içimde çelişkilerle boğuşuyordum. Ateş bana yaklaştı. Sadece sustu. Benim konuşmamı bekliyor diye düşündüm. Ona,
"Ne düşünüyorsun?" diye sordum.
"Sadece seni." dedi ve benim gözlerim aşağıya kaydı. Arkamı döndüm, camdan dışarıya tekrar baktım.
"Bende en çok sevdiğin şey ne?" dedim. İlk düşüneceğini sanmıştım oysaki hemen cevapladı.
"Ben senin hiçbir şeyini ayrı ayrı sevmedim ve sevmem de, ben seni bir bütün olarak sevdim. Sende sevmediğim özelliklerin sevdiklerim kısmına geçmişti."
Ben dışarı bakıyordum, ona bakmadan konuştum onunla, böylesi daha iyi geliyordu bana.
"Bir şeyi unutmak nasıldır bilir misin?"
"Evet bilirim"
"Ama unuttuğun sıradan bir şey değil. Hayatından bir parça, büyük bir parça." dedim, kilometrelerce uzaktaki evleri izlerken.
"Sadece kendime şunu söylerdim..."
Ona döndüm, bana daha da yaklaştığını hissettim. Söyledi.
"Yalnızca hatırla."
"Ya yapamıyorsan o zaman."
"Her şey kişiye bağlıdır Bahar, kişi kendi beyninde kurduklarıyla gerçek yaşama aktarır onu. Sende bunu yapacaksın. Senin her zaman yanında olacağımı ve çoğu zaman sana sevdiğim sözleri söyleyeceğim."
Benim sevdiğim sözler mi var diye düşündüm. Aslında düşünmeme gerek yoktu hiçbir şey gelmeyecekti aklıma. Var olduğunu o söyledi bana.
Sustum konuşmadım, tek bir kelime dahi. Dudaklarım bile aralıklı değildi, kilitli bir biçimde duruyordu.
"Canan teyze gibi seninde dinlenmen lazım Bahar. Hadi gel ve yat."
Yatağın yanına yaklaştı. Üstündeki ince pikeyi çekti. Gittim, yatağın yanına oturdum.
Omzuma dokunup,
"Ben senin yanında hiç bu kadar suskun olmadım Bahar." dedi.
"Aslında tam tersi misin?"
"Evet, sen o halimi hem sever hemde kızardın. Şimdi senin yanında suskunu oynuyorum." dedi. Beni anlıyor olabileceğini düşündüm. Yoksa tam tersi olsaydı şu zamanlar ondan nefret edebilirdim. Sonuçta daha yeniydi şimdiki hayatımda, yepyeni. Neden diye sormadım. Onun empati yaptığını düşündüm.
"Ben gidiyorum." dedi.
"Nereye?" dedim normal bir şekilde.
"Kendi evime."
"Tekrar gelecek misin?"
"Sormana bile gerek yok." diyerek hafif bir tebessüm etti.
Ona son defa baktım. Gülümsedi bana ve gitti. Odanın kapısını kapattı. Şimdi bu yabancıladığım evde kalıyordum. Tek başıma bu odada.
Uykum yoktu, kendimi yorgun hissetmiyordum.
Kalbim bundan sonra sadece hayatta kalmak için yaşayacağımı söylüyordu. Bir şeylerden nefret etmek istiyordum ama edemedim.
Ayağa kalktım ve bu büyük odayı dolaştım. Gardıropa baktığımda sade ve düz kıyafetler ağırlıktaydı. Bir kaç pantolon, bluzlar ve birkaç elbise. Şuan onlara sadece bakmakla yetindim. Komidinin üstünden bir ses geldi. Telefon vardı üzerinde ve bu onun sesiydi. Gittim ve elime aldım.
Ekranı açtığımda "Şeta" adlı bir kişiden mesaj geldiğini gördüm ama ekranda pin kodu vardı, daha önceden ben bir koduyla kilitlemiştim telefonu. Hatırlayamadığım bir pini nasıl açabilirdim. O sırada Şeta isimli kişi aradı. Açtım.
"Bahar." dedi. Bu Ateşin sesiydi ama tam emin olmak için ona sordum.
"Ateş?"
"Evet benim." dedi, bu oydu.
"Telefonda senin adın niye 'Şeta' olarak kayıtlı? "
"He o konu mu? Biz sevgili olduğumuz ilk üçüncü ayda isimlerimizi tersten diye kaydettik telefonlara. Benim telefonumda da senin ismin 'Rahab' diye kayıtlı. Biliyorum şimdi kafam karışmış olabilir ama ben sana bunu daha detaylı olarak sonra söylerim.""Tam anlamadım ama ne oldu niye aradın?" dedim. Sesim hala aynı tonda ilerliyordu. Bu hafta sesim ne yükselmiş nede cılız bir ses olarak çıkmıştı dilimden, hep aynı ton.
"Seni pin kodunu söylemek için aradım. 2015."
"Teşekkür ederim. Senin bilmene şaşırmadım."
"2015, ilk çıktığımız yıl."
"Ateş!" dedim. Anlamış olacaktı ki ne demesini istediğimi söylemişti.
"Tamam Bahar, özür dilerim."
"Hoşçakal." dedim ve kapattım.
Pini girdim. Mesajlar kısmını açtım.
"Uyudun mu?" diye bir mesajdı Şetadan yani Ateşten. Cevap yazmadım. Kafam iyice karışmasın diye telefonu karıştırıp bir şeylere bakmadım.
Kendimi rahat hissede bileceğim bir zamanı ve kendime alışabilmiş biri gibi olmayı bekledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİMİ bilmeden (Ara Verildi)
Teen Fiction"Bir bahar hiçbir ateşe feda etmiş midir kendini?..." . ŞU AN OLDUĞU DURUMUN MUTLULUĞU GEÇMİŞİNİN GİTMESİYLE SON BULDU. Mutluluklarla yaşayan Bahar'ın hayatında her şey iyi ve istediği gibi ilerliyordu. Annesiyle birlikte refah içinde yaşarken düş...