İşe daha yeni başlamıştım. Ne yapıp ne yapmayacağımı bana hiç kimse söylemedi. Restoranın kapısında bir süre bekledim ve içeriye bir göz gezdirdim. Restoranın bir köşesinde müşteriler için masa ve sandalye varken diğer bir köşede hesap ödeme yeri vardı. İçerisi çok büyük bir alana sahipti. Hayatımda bu kadar büyük bir restoran görmemiştim. Ben etrafa bakarken yanıma uzun boylu bir adam geldi. Adamın mavi gözleri çok dikkat çekiciydi. Siyah saçlarını yukarıya doğru tarayıp şekil vermiş, yüzüne küçük bir gülümseme kondurmuş karşımda duruyordu.
"Bahar hanım galiba?" diye sordu.
Hiç tereddüt etmeden,
"Evet, ben Bahar." dedim.
Gözlerimle onun gözlerinin içine bakıp sabit bir şekilde duruyordum.
"Ben Kerem Akduman restoranın sahibinin oğluyum,sizi babamın yanına götürmeme izin verin."
Hiç cevap veremeden adamı yani Kerem beyi takip ettim.Beni neden babasının yanına götürüyor diye düşündüm.Galiba buranın sahibi babasıydı. Restoran o kadar büyüktü ki,bir sürü kapının önünden geçtik. Adımlarımız yavaşlamaya başladı.Mavi renkli üzerindeki tabelada "Erhan Akduman" yazan kapının önünde durduk.Bu isim Kerem beyin babasının adı olmalıydı.Kerem bey sağ eliyle kapının kolunu tutup yavaşça açarken yüzünü bana döndürüp
"Bahar hanım siz burada bekleyin ben sizi içeri çağıracağım."
Cevap veremeden içeri girip kapıyı yavaşça bana doğru kapattı.Etrafıma baktım.Saat daha sabahın yedisi olduğu için restoranda çok kişi yoktu.İki genç kız dış kapının önünde durmuş konuşuyordu. Etrafa bir kez daha baktım. Yakınımda kimse yoktu. Yaklaşık 20 dakikadır bekliyordum.Dayanamadım ve merakıma yenik düşüp sağ kulağımı kapıya doğru uzatarak içeride bunca süredir ne konuştuklarını dinlemeye başladım. Pekte duyulduğu söylenemezdi. Kapının kalınlığı duymamı engelliyordu. Hiç beklemediğim bir anda kapı açılı verdi. Düşmek üzereyken iki elimi yere doğru bastırdım ve düşmemi engelledim. Kafamı yukarı kaldırdığımda Kerem beyin şaşkın yüzlü ifadesini gördüm, acayip bir bakışla.
"Bahar hanım şeyy, ben sizi içeri çağıracaktım ama..."
Sözünü keserek;
"Ah, affedersiniz, ben kapıya vururken..."
Bu sefer sözümü Kerem bey kesti.
"Hiç önemli değil, lütfen içeri girin."
Kendimi doğrulttum, dik bir şekilde içeriye ilk adımı mı attım. Odanın genişliği bir salon gibiydi. Yaklaşık yedi adım sonra bir koltuğun yanına vardım. Erhan bey;
"Buyrun Bahar hanım lütfen oturun." dedi.
Ben koltuğa yavaşça oturdum. Yanımdaki koltuğa Kerem bey otururken karşımda duran lüks altın detayları olan siyah bir koltukta oturan kirli sakallı,koyu kahve renkli saçı olan, gri takım elbise giymiş ve yaklaşık 35-40 yaşları arası gösteren Erhan bey çok hoş duruyordu. Ben Erhan beye bakarken Kerem bey hemen bir söz açtı.
"Bahar hanım tanıştırayım, babam Erhan Akduman."
Zaten babasının bu olduğu belliydi. Birbirlerine benziyorlardı. Erhan bey tam söze girecekken cebimdeki telefonun titremesiyle birden irkildim.
"Affedersiniz Erhan bey şey..."
Sözüm yarıda kesildi. Erhan bey hafif somurtarak konuştu.
"Önemli değil." dedi.
Telefonumu cebimden çıkarttım.Telefonun ekranına bakınca "Şeta" yazısını gördüm.Aslında "Şeta" yazısı sevgilimin adının tersten yazılışıydı. Adı "Ateş" di.O da kendi telefonuna benim adımı "Rahab" diye kaydetmişti.Neden böyle bir şey yaptığımızı hatırlamıyorum. 3 yıldır sevgiliydik. Sevgililiğimizin üçüncü ayında böyle bir şey bulmuş ve yapmıştık. Telefonu üzülerek sessize alıp tekrar cebime koydum.Kafamı yukarı doğru kaldırıp Erhan beyin yüzüne baktım.Hala somurtuyordu.
"Tekrar affedersiniz."
Yüzüne yalancı bir gülümseme koyarak devam etti.
"Her neyse konumuza dönelim..."
Dikkatli bir şekilde dinliyordum.Erhan bey sözüne devam etti.
"İşe daha bugün yeni başladınız. Bu restoranda sizin işiniz garsonluk..."
İşimin garsonluk olduğunu zaten biliyordum, bilerek buraya gelmiştim.
"Garson kıyafetini garson odasından alabilirsiniz.Yarın çok yoğun olacağız. Bu yüzden yarın erken gelin lütfen."
"Tamam Erhan bey." dedim ve sustum.
"Çıkabilirsiniz Bahar Hanım, buyrun."
"Herşey için teşekkürler, yarın görüşmek üzere, hoşçakalın."
Diyerek odaya son bir göz gezdirdikten sonra odadan çıktım. Dış kapıya doğru ilerlerken üstümdeki mini elbise beni rahatsız etmeye başlamıştı. Yaren'in tavsiyesiyle işin ilk günü diye bu elbiseyi giymiştim ama ne kadar doğru olduğu konusu tartışılırdı.
Restorandan çıkmıştım.Yoldan gelen bir taksiye el uzattım.Arkama dönüp restorana baktım.
"İlk iş günüm hayırlı olsun." dedim, içimden kendi kendime. Taksiye binip evime doğru yola koyuldum. Neyse ki çok uzun sürmemişti konuşma, bu yüzden hala erkendi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİMİ bilmeden (Ara Verildi)
Novela Juvenil"Bir bahar hiçbir ateşe feda etmiş midir kendini?..." . ŞU AN OLDUĞU DURUMUN MUTLULUĞU GEÇMİŞİNİN GİTMESİYLE SON BULDU. Mutluluklarla yaşayan Bahar'ın hayatında her şey iyi ve istediği gibi ilerliyordu. Annesiyle birlikte refah içinde yaşarken düş...